I told you not to do that translate Turkish
116 parallel translation
- I told you not to do that!
- Sana bunu yapmamanı söyledim!
I told you not to do that.
Sana bunu yapma demiştim.
I told you not to do that.
Bunu yapmamanı söyledim.
I told you not to do that again!
Sana bunu bir daha yapmamanı söylemiştim!
- I told you not to do that.
- Sana bunu yapmamanı söylemiştim.
- Bobby, I told you not to do that.
- Bobby, sana yapma dedim.
I told you not to do that.
Sana bunu yapmamanı söylemiştim.
I told you not to do that!
Bunu yapmamanı söylemiştim!
Now, I told you not to do that.
Sana yapma demiştim.
I told you not to do that!
Bunu yapma demiştim sana!
I told you not to do that. Great.
Sana yapma dedim, değil mi!
Okay, I told you not to do that yet.
Tamam, sana henüz bunu yapamayacağını söylemiştim..
I told you not to do that stupid fucking bachelor party thing.
Sana bu salak bekârlığa veda partisini yapmamanı söylemiştim.
- I told you not to do that!
- Bunu yapmamanı söylemiştim!
I told you not to do that
Basmamanı söylemiştim
- Hey, I told you not to do that!
- Sana bunu yapmamanı söyledim.
I told you not to do that.
Bunu yapmamanı söylemiştim.
I told you not to do that!
- Bunu yapmayın demiştim!
If I told you not to do that anymore would you listen?
Bunu yapmamanı söylesem beni dinler miydin?
- I told you not to do that.
- Sana bunu yapmamanı söyledi.
Do not explain yourself to me, I told you not to do that.
Bana ifade verme, bunu yapmamanı söylemiştim.
I told you not to do that again.
Bunu yapmamanı söylemiştim.
I told you not to do that!
Bunu yapmamalısınız dedim!
EJ? I told you not to do that.
- Sana onu yapmamanı söylemiştim.
Ricky, I told you not to do that!
Ricky, sana bunu yapmamanı söyledim!
I thought I told you not to do that.
Bunu yapmamanı söyledim sanıyordum.
I told you not to do that.
sana bunu yapmamanı söylemiştim.
- I told you not to do that.
- Yapmayin demistim.
I told you not to do that!
Sana bunu yapmamanı söylemiştim.
I told you not to do that.
Bunu yapmamanı söylemiştim. Otur ve ye.
I know you told him that you didn't have the hat because you didn't want to see him again, and more sympathetic I could not be but I really do need to have the hat back.
Ona şapkanın sizde olmadığını söylediğinizi biliyorum çünkü onu tekrar görmek istemiyordunuz, ve daha sempatik olarak ki ben de görmek istemezdim ama şapkayı gerçekten geri almam gerekiyor.
I've told you not to do that unless you want to.
İstemiyorsan yapma demiştim.
Look, she always said that I was wasting my time with him, and there's nothing she loves more than saying "I told you so." She's so obnoxious She even has a little told-you-so dance It's the one thing I asked you not to do!
Şimdi "kastıralım" a gülebilirsiniz ama mesele "dinomit" olunca ya da "waffle'ıma dokanma" ya da "hey, hey, hey" olunca o zaman gülebilirsiniz.
I told you not to do like that.
Böyle yapmamanı söylemiştim.
That all this I do not want anymore And would you believe if I told you it never was of any use to me?
Bunu artık istemediğimi söylesem ve bunu asla istemediğimi söylesem bana inanır mıydın?
I did everything that you told me not to do.
Yapmamamı söylediğiniz herşeyi yaptım.
When you stand before God, you cannot say... "But I was told by others to do thus"... or that virtue was not convenient at the time.
Tanrı huzuruna çıktığında diyemezsin ki "ama bana öyle emretmişlerdi" ya da "ama şartlar o dönemde müsait değildi."
But I already told you I'm not going to do that.
Ama daha önce de söyledim, bunu yapmayacağım.
- Stop it. I'V e told you not to do that.
Bu külotu bana sen aldın.
To be honest with you, i'd rather be giving this to maia, but a crazy neuroscientist told me that that was not the right thing to do, so if you don't mind holding still for a minute... you saw orson bailey up close and personal.
Dürüst olmak gerekirse, bunu Maia'ya vermeyi tercih ederdim fakat çatlak bir sinir bilimci bunun yapılacak doğru hareket olmadığını söyledi bu yüzden bir dakikalığına kıpırdamadan durmanın bir mahsuru yoksa... Orson Bailey'yi çok yakından ve bizzat kendin gördün.
I was even told once by a very prominent congressman who I shall not mention by name that "I can understand and tolerate what you're doing in California,... but if you ever try to spread your California program to the rest of my country, I'm going to have to do battle with you."
hatta tanınmış bir politikacı ki adını vermeyeyim, bana "Kaliforniya'da ne yapmaya çalıştığınızı anlamıyorum,... ama bu programı bütün eyaletlere yaymayı düşünüyorsanız eğer, sizinle, savaşmak zorunda kalacağız."
Mel, I just told you that Caleb did not mean to do what he did, okay?
Mel, sana söyledim. Caleb bunu isteyerek yapmamıştır.
How many times have I told you not to do that.
Bunu yapmamanı sana kaç kere söyledim.
I thought I told you not to do that. It is the servants'job. - But you know how I like to help.
Anne, bu işleri hizmetçilere bırakmanı söylemiştim.
I just want you to know that it's not just me who took a chance when I told you what I could do.
Bunu sana söylediğimden beri senin de bu işin içinde olduğunu bilmeni istiyorum
Ever since you told me about this thing, this thing that you do, I have tried to act like everything's okay, but it's not.
Bana bu yeteneğinden bahsettiğin zamandan beri her şey yolundaymış gibi davranmaya çalıştım, ama aslında öyle değil.
What would you do if I told you that I'm just not going back to class?
Peki ya size sınıfa geri dönmeyeceğimi söylersem ne yaparsınız?
I told you not to do that!
Size yapmayın demiştim!
Many told me that not to fight again and is the only thing I do, when you live hard and play hard... and loosely be missed... pay the price.
Bir sürü kişi, bir daha güreşemeyeceğimi söylediler Oysa bildiğim tek şey bu. Eğer zor bir hayat sürersen, özensiz yaşarsan ve mumu iki ucundan da yakarsan bunun bedelini ödersin.
You didn't do that thing I told you not to do, did you?
Yapma dediğim şeyi yapmadın değil mi?
And I told you time after time not to do that thing with your arm.
Ayrıca sana defalarca şu kol hareketini yapma dedim.