I tried to tell you translate Turkish
610 parallel translation
I told you once in the train. I tried to tell you after the election meeting.
Mitingde bir daha söylemeye çalıştım.
I tried to tell you to get out - That didn't do no good.
Sana git buradan dedim hiç bir işe yaramadı, o yüzden başka türlü anlatacağım.
I tried to tell you folks what it took me a year to find out.
Benim bir senede öğrendiğimi, size anlatmaya çalıştım arkadaşlar.
I tried to tell you right away but you would start reminiscing.
Baştan söylemeye çalıştım, ama anılara daldın.
I tried to tell you that.
Sana bunu söylemeye çalışmıştım.
I tried to tell you why.
Sana sebebini anlatmak istemiştim.
A couple of times last night I tried to tell you why I did time.
Dün gece iki kez neden hapse girdiğimi sana anlatmak istedim.
I tried to tell you in Philly.
Philly'de, L.A'de söylemeye çalıştım.
I tried to tell you in L.A. we're infested with rats!
Aramızda namertler var!
I tried to tell you.
Sana söylemeye çalıştım.
I tried to tell you, no steps.
Merdiven olmadığını söylemeye çalıştım.
I... I tried to tell you before we left home. I...
Evden çıkmadan önce sana söylemeye çalıştım.
- I tried to tell you...
Sana verandada söylemeye çalıştım ama sen...
I tried to tell you it was a mistake but you wouldn't listen.
Yanlışlık olduğunu anlatmaya çalıştım ama beni dinlemediniz.
- I tried to tell you before, Mr. Brown.
- Size demin söylemek istedim, Bay Brown.
I tried to tell you yesterday... that I finally saw the town as you saw it.
Dün sana söylemeye çalıştım. Kasabayı, senin gördüğün gibi görüyorum artık.
I tried to tell you you couldn't win.
Sana kazanamayacağını anlatmaya çalıştım.
I tried to tell you about this the other night, but... You were so upset and anytime I tried to say anything, you cut me off.
Geçen gece sana anlatacaktım, ama... o kadar kızgındın ki ve her söylediğimi kesiyordun...
That's what I tried to tell you when you were trapped at Ichijoji.
Geçen sefer Ichijoji'de tuzağa düşürüldüğünde, sana anlatmaya çalışmıştım.
I tried to tell you this morning, but you wouldn't listen.
Bu sabah san söylemeye çalıştım, ama beni dinlemedin.
I tried to tell you how it was with me.
Sana durumumu anlatmaya çalıştım.
I tried to tell you how it started with us.
İlişkimizin nasıl başladığını anlatmaya çalıştım.
I tried to tell you that getting things that way was no good and it was you that made me resolve to be through with it.
Bu şekilde bir şey elde etmenin iyi olmadığını... sayende bundan vazgeçmeye karar verdiğimi anlatmaya çalıştım.
I tried to tell you this afternoon, but you...
Bugün sana bunu anlatmaya çalıştım, ama sen...
I think I made my mistake when I tried to tell you about Skipper.
Galiba hatam Skipper'la aramızda geçenleri anlatmaya çalışmaktı.
I tried to tell you that, but you didn't believe me.
Bunu söylemeğe çalıştım, ama bana inanmadınız.
I tried to tell you how much we needed her, but you graduated from the gang into the shakedown rackets.
Senin olduğun gibi. Ona ne kadar ihtiyacımız olduğunu sana anlatmaya çalıştım ama sen gittin "Şantajcı Raketler" çetesinden mezun oldun.
I tried to tell you last night.
Sana dün gece söylemeye çalıştım.
When I was very young, I tried to tell you.
Daha çok küçükken sana anlatmaya çalistim.
- I tried to tell you...
- Sana söylemeye çalıştım...
- I tried to tell you that last night...
Size dün akşam anlatmaya çalıştım.
I tried to tell you at the camp but you were too busy.
Kampta sana söylemeye çalıştım ama sen çok meşguldün.
I tried to tell you he took Blue, too.
Sana anlatmaya çalıştım, Blue'yu da aldı.
I tried to reach you over the telephone to tell you that I was coming.
Geldiğimi haber vermek için telefonla sana ulaşmaya çalıştım.
I've waiting on you with my hands and feet. Tried to tell you that there's plenty more girls, that you don't have to worry about that...
Sana gözüm gibi baktım. "Endişelenme, başka kızlar olacaktır." dedim.
If that happens, I should like you to go to Ethne... and tell her that at least I tried to put right... the shame and humiliation that I caused her.
Bu olursa, Ethne'ye gidip... en azından sebep olduğum utanç ve aşağılanmayı... düzeltmeye çalıştığımı söylemenizi istiyorum.
I've tried to keep it from you for some time, but now I think I'd better tell you.
Bunu bir süredir senden saklı tutmaya çalışıyordum ama şimdi sana anlatmanın daha iyi olacağını düşünüyorum.
He tried to tell me that you were a Nazi, and I was supposed to believe it.
Buna inanacağımı sandı.
All through dinner I tried to reach you, tell you I was sorry and I couldn't.
Tüm yemek boyunca sana ulaşmaya, özür dilemeye çalıştım ama yapamadım.
I tried to see you this afternoon, but I was afraid to tell the nurse why.
Bu akşam sizinle görüşmek istedim ama hemşireye sebebini söylemeye korktum.
Someone took it I tell you. Someone tried to murder me! The key is here now.
Biri beni öldürmeye çalıştı!
I tried to tell him how you feel, but I knew that you could say it so beautifully.
Duygularını anlatmaya çalıştım, ama senin daha güzel ifade edebileceğini biliyordum.
I've tried to tell you what's in mine.
Benimkileri sana anlatmaya çalıştım.
If I tried for a hundred years, I wouldn't be able to tell you how much this means to me.
Yüzyıllarca uğraşsam dahi, bunun benim için ne demek olduğunu sana anlatamam.
And tell them that I helped you and it was Joanna who gave you the poison and tried to murder you.
Ve onlara sana yardım ettiğimi söyle ve sana zehiri veren Joanna idi ve seni öldürmeğe çalıştı.
You know, I tried to tell them, but I couldn't get the words out.
Biliyorsun, onlara söylemeğe çalıştım, fakat söz alamadım.
Listen, Johnny, I've tried to tell you as clearly as I could.
Dinle Johnny sana elimden geldiğince açıkça söylemeye çalıştım.
Ixchel, I've tried so many times to tell you, I do grieve with you for the death of your father.
Ixchel sana defalarca söylemeye çalıştım. Ben de babanın ölümüne senin kadar üzülüyorum.
I'll tell'em how you tried to get through to a doctor and all. Maybe I'll even interview you on the air.
Nasıl doktora ulaşmak için çabaladığınızı canlı yayında söylersiniz.
You will tell your people that I've tried to get the order delayed until spring.
İnsanlarına, emri bahara kadar erteletmeye çalıştığımı söyle.
Look, I've tried to tell myself I'll catch up with you.
Kendime, sana yetişeceğimi söylemeye çalıştım.