English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I wasn't alone

I wasn't alone translate Turkish

274 parallel translation
You mean to say when we was having our supper there alone and I used to pull down them maps and take the teacher's pointer and pick out the places we'd pretend we was that night, you mean to say we really wasn't there?
Orada, bir başımıza akşam yemeklerimizi yerken ben o haritaları açıp öğretmenin cetveliyle o gece bulunduğumuzu farz ettiğimiz yerleri gösterirken gerçekten oralarda değil miydik yani?
I guess I'd still be the same way if it hadn't been for... someone who kept talking to me and made me feel I wasn't alone.
Eğer o olmasaydı herhalde hala aynı olurdum. O benimle hep konuştu ve yalnız olmadığımı hissettirdi.
I was on my way here when suddenly... I realized I wasn't alone.
Buraya doğru geliyordum derken... yalnız olmadığımı farkettim.
Somebody had to die first, but Toby was sent to me at last, and I wasn't alone anymore.
Önce birinin ölmesi gerekiyordu, sonunda Toby bana gönderildi, artık yalnız değildim.
But I wasn't alone, you know.
Ama yalnız değildim.
Well, I can't say I wasn't warned about the hardships of travelling alone.
Yalnız seyahat etmenin zorluklarını yaşamadım desem yalan olur.
It isn't late, and I wasn't alone
Saat geç değil, ve ben de yalnız değildim.
It made me feel like I wasn't alone.
Yalnız değilmişim gibi hissettirdi.
I wasn't about to face him down alone.
Tek basima karsilasmak istemedim.
I wasn't thinking about you. If you're alone and there's a ring at the door...
İnsan evde yalnızken birden kapı çalınınca...
- I wasn't! - Leave it alone.
- Karıştırmıyordum!
I wasn't alone :
Yalnız değildim.
- I wasn't born alone on this world!
Bizim de eşimiz dostumuz var.
Apparently, I wasn't alone with the eagles.
Görünüşe göre kartallarla ilgilenen bir tek ben değilim.
I knew she wasn't alone.
Yalnız olmadığını biliyordum.
No, I wasn't really alone, you see, I...
Yalnız değildim aslında.
I wasn't sure who'd be taking the next shot at me, so I decided to work alone.
Kim bir dahaki atışı yapacaktı emin değilim, ama yalnız başıma çalışacaktım.
Only I wasn't alone when Spot came back.
Ancak Spot döndüğünde yalnız değildim.
Wasn't I alone while she was sucking your cock?
O senin kamışı yalarken ben yalnız değil miydim?
Look, I-I-I-I wasn't thinkin about you livin'alone... as much as I - I was - I was thinkin'about me livin'alone.
Bak, Ben-ben-ben-ben senin bu yalnız yaşamanı... kendi yalnız yaşamamı düşündüğüm kadar düşünmüyorum.
I wasn't alone
Yalnız değildim.
I soon realized and I wasn't alone that we hadn't learned enough to heal...
Sonra fark ettim ki ve yalnız değildim Tedavi konusunda yeterli bilgiye...
And I wasn't alone.
Yalnız da değildim.
I wanted her to know she wasn't alone.
Yalnız olmadığını anlatmaya çalıştım.
I wasn't alone You know what I'm saying?
Dediğimi anlıyor musun?
- I just wish I wasn't alone.
- Keşke yalnız olmasaydım.
I wasn't alone, Lois.
Yalnız değildim, Lois.
Luckily, I wasn't alone here in the hood.
Şanslıyım'ki. Burada yalnız değilim.
At least I wasn't alone.
En azından ben yalnız değildim.
All I know is that I wasn't alone.
Tek bildiğim, yalnız olmadığımdı.
I wasn't allowed to see the sun, let alone to love
Aşk şöyle dursun, güneşi görmem bile engellendi.
When I listened to your show, I realized I wasn't alone in the world.
Şovunuzu dinledikten sonra yalnız olmadığımı fark ettim.
I'd like to think he wasn't alone in the end.
Sonu geldiğinde, yalnız olmadığını düşünmek istiyorum.
I'd like to think he wasn't alone in the end.
Öyle olmasını umuyorum. Sonunda tek başına değildi.
But it wasn't until years later that I began to appreciate how brave she was. And how alone she must've felt.
Ama ne denli cesur olduğunu ve kendini nasıl yalnız hissettiğini anlamam zor olmadı.
I was running away then too but I wasn't alone.
O zaman da kaçıyordum... fakat yalnız değildim.
It made me feel like I wasn't alone that I was part of something special.
Özel bir şeyin parçası olurken sanki yalnız değildim.
I'm sure she wasn't alone, sir.
Eminim Richard'ı sevmeyen tek kişi o değildir, bayım.
I wasn't looking forward to walking alone.
Yalnızken önüme bakmadan yürüyordum.
Well, I was left alone to do what I wanted and I made all my own decisions, and I guess I wasn't too good at that, neither.
Şey, ne istersem yapmak için yanlız bırakıldım ve bütün kararlarımı kendim verdim... ve sanırım bunda da pek iyi değildim.
I felt that if a person wasn't alone, they might be able to find happiness in the outside world... if someone like him was around.
Hissettim ki eğer bir insan yalnız değilse,... dışarıdaki dünyada mutluluğu bulma şansı vardır eğer böyle adamlar varsa.
Let's say I wasn't alone yesterday and I'm not today, either.
Diyelim ki dün yalnız değildim, Ve bugün de değilim.
I mean, this is her first Christmas alone, and I wasn't even thinking about that.
Tek başına geçireceği ilk Noel'i ve benim aklıma bile gelmedi.
After a sordid affair with my ex-boyfriend, and a break-up with my current one, it was time for a change of scenery. And I wasn't alone.
Evli eski sevgilimle süren kısa bir ilişkiyi bitirdikten ve yeni sevgilimden acılı bir şekilde ayrıldıktan sonra ve yalnız da değildim.
But i definitely wasn't alone.
Ama kesinlikle yalniz degildim.
- I wasn't alone.
- Yalnız değildim.
But I wasn't alone.
Ama tek ben değildim.
I wasn't even going, I hate going out alone.
Aslında gitmezdim, yalnız gitmekten nefret ederim.
We were alone on a boat for three months and you understood without a word why I wasn't ready.
Üç ay boyunca bir teknede yalnızdık ve neden hazır olmadığımı ben tek kelime etmeden anladın.
I wasn't alone in that, sir.
Yalnız değildim efendim.
And I feel betterknowing he wasn't alone.
Ve yalnız olamdığını bildğim için daha iyi hissediyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]