I went to see her translate Turkish
276 parallel translation
Yes, I went to see her and took the children.
Evet onu görmeye gittim ve çocuklarıda yanımda götürdüm.
Would it be all right if I went to see her?
Onu görmek istesem sorun olur?
Well, tonight I went to see her.
Yine de, o gece kızımı görmeğe geldi.
I went to see her off but she didn't speak
Onu uğurlamaya gittim ancak benimle konuşmadı.
I went to see her one night.
Bir gece izlemeye gittim.
I went to see her, honest.
Doğruca, onu görmeye gittim.
Why didn't you tell me about you and Helen before I went to see her?
Onu görmeden önce, Helen'le olan ilişkinden neden bana bahsetmedin?
I went to see her family.
Ailesini ilk kez görmeye gittim.
So I went to see her.
Ben de onu görmeye gittim.
I went to see her and I told her that you wouldn't agree to a divorce.
Gidip ona benden boşanmak istemediğini söyledim.
I kept track of her through the years, and, when her husband died, I went to see her.
Bunun bir tek istisnası vardı, o da belki telefonda Bay Jennings'e isyan rolünü okuduğu zaman. Lanet olası siz burada gerçekten ne arıyorsunuz?
After three days, I couldn't take it anymore and I went to see her.
Üç günün sonunda, dayanamadım ve onu görmeye gittim.
I went to see her.
Onu görmeye gittim.
I went to see her.
Oturma odasına girince doktor yanıma yaklaştı.
One evening I went to see her afterwards, and she wasn't happy with herself.
Bir gece, konserden sonra onu görmeye gittim. Mutsuz bir hali vardı.
Well, the handicapped woman, I went to see her.
O engelli kadını görmeye gittim.
The night after the accident, I went to see her.
Kazadan sonraki gece, onu görmeye gittim.
I went to see her yesterday.
Dün de onu görmeye gittim.
I went to see her today.
- Bugün onu görmeye gittim
I don't think I wanted to see her again... but I went there, not once, but 30 times.
Onu bir daha görmek istememiştim ama yine oraya gittim, hem de 30 kez.
Every lunchtime I went to see how my inheritance was proceeding.
Her öğlen, mirasımın ne yönde ilerlediğini görmeye gidiyordum.
Wherever I went, I seemed to see Altar Keane or hear about her.
Her nereye gittiysem, Altar Keane'i görür gibi veya duyar gibi oldum.
He just went in to see her. I'll give him some time.
Kontes'i görmeye gitti.
I went around to see her about eight o'clock.
O gece saat 8 gibi onu görmeye gittim.
She asked me to come and see her last night, and I went.
Dün gece onunla görüşmeye gelmemi istedi. Ben de oraya gittim.
I think she went to Deauville to see her daughter.
Sanırım Deauville'e kızını görmeye gitti.
I went back to see Mrs Fletcher again, and her husband came out on the porch with his bulldog.
Bayan Fletcher'ın evine yine gittim ama kocası buldoğuyla verandaya çıkmıştı.
The next day I went back to her and we blushed to see each other
" Ertesi gün yanına gittiğimde, birbirimizi görünce utanıverdik.
Anyway, when I went to Aschenbach and I told him, I said you wanted to see him, he wouldn't believe that.
Her neyse Aschenbach'a gittim ve senin onu görmek istediğini söyledim. Buna inanmadı tabii.
I heard her talking, and went in to see her
Konuştuğunu duydum ve bakmak için odasına girdim.
And if I can only prove where it was that he drove that night... prove who it was that he went to see... then everything will start falling into place.
Ve ben onun o gece arabasıyla nereye gittiğini bir kanıtlayabilirsem... kimi görmeğe gittiğini kanıtlayabilirsem... o zaman her şey yerli yerine oturtacak.
- I went up to see her yesterday.
Dün ziyaret ettim.
I wasn't to see her again for a very long time, until I went to visit her at Oxford.
Oxford'da ziyaretine gittiğim güne kadar onu uzunca bir süre görmeyecektim.
See, every time Hanrahan went out on the road, I would go over to this wife's house, and we would get drunk, and we would talk about how depressed and lonely we were without the guys.
Hanrahan her yola çıktığında, bu hanımın evine giderdim, sarhoş olurduk, ve erkekler olmadan nasıl yalnız ve bunalımda olduğumuzu konuşurduk.
I went to see his sister Nora to talk to her about it.
Kızkardeşi Nora'yı görmeye gittim, bu konuyu konuşmak için.
I went up to that place to see her.
O yere onu görmeye gittim.
You know, we'd gone to the hospital to see my mother... and I went in to see her... and I saw this woman who looked as bad as any survivor of Auschwitz or Dachau.
Annemi ziyaret etmek için hastaneye gitmiştik yanına gittim ve tıpkı Auschwitz veya Dachau'dan sağ çıkabilmiş olanlara benziyordu.
I went on down to Brawley where she was from and tried to see her.
Yaşadığı Brawley kasabasına gidip onu görmeye çalıştım.
I have the same trouble. So I went out to see her two weeks ago.
Ben de aynı sorunu yaşayınca, iki hafta önce ziyaretine gittim.
I think she went to hell, because every time I see her she looks like she stepped out of a hot shower.
Sanırım cehenneme gitti, çünkü onu her gördüğümde sanki sıcak bir duştan çıkmışa benziyor.
I see you both went to the same charm school.
Her ikinizin de aynı kibarlık okuluna gittiğinizi görüyorum.
I went to see him, whenever I could.
Müsait olduğum her an onu görmeye gittim.
I went to see the old seer who said that someone had cast a spell on her.
O yaşlı falcıya gittiğimizde büyü yapıldığını söylemişti.
But he would have gone anyway so I went along to look out for him. See?
Bu işi her türlü yapacaktı ben de ona göz kulak olmak için gitmiştim.
I got Constance's address and went to see her
Constance'ın adresini buldum ve onu görmeye gittim.
I went to see Mrs. Guggewieser again, to ask her about the brown Heinrich.
Rabenbauer Iris tam olarak böyle bir şeyi kolluyordu.
You know, every payday I like Daddy to see what his last check went for.
Babanızın, her maaş günü, bir önceki maaşının nereye gittiğini görmesi hoşuma gidiyor.
I know you went to the surface to see her.
Onu görmeye yüzeye indiğinizi biliyorum.
But there is one little thing, every time you went to the telescope to see Irene, you hid your cane.
Aslında son bir şey var. Irene'i görmek için her teleskoba gidişinizde bastonunuzu sakladığınızı fark ettim.
See, the problem is... when I went round to talk to her... it turned out she knew much more than she thought she did.
Bakın, sorun şu ki onunla konuştuğumda bildiğini düşündüğünden çok daha fazlasını söyledi.
She went shopping for some shoes for the wedding and yada, yada, yada, I'll see her in six to eight months.
- Düğüne ayakkabı almak için bir dükkana girmişti... ve, yada yada yada, onu altı ile sekiz ay sonra göreceğim.