I will not do it translate Turkish
515 parallel translation
No, Your Majesty, I will not do it.
Hayır, Majesteleri. Bunu yapmayacağım.
But that I'll give my voice on Richard's side... to bar my master's heirs in true descent - God knows I will not do it... to the death.
Ama efendimin gerçek varisleri varken Richard'dan yana çıkmaya gelince, Tanrı bilir bunu yapmam, canım pahasına bile olsa.
"Please do not take me away, I will not do it again."
Onu götürürlerken, "Lütfen, götürmeyin. Bir daha... -... yapmayacağım" demiştir.
I swear I will not do it again!
Yemin ederim, yemin ederim gitmeyeceğim!
I will not do it! None of us will do it, Galt.
- İkimiz de yapmayacağız.
I will not do it.
Bunu yapmayacağım.
Listen, friend, I have already left the main road because of the army, and I will not do it again, even if I have to fall in the river together with the bus!
Dinle birader, asker yüzünden zaten güzergahımı değiştirdim, gerekirse otobüsle beraber nehire uçarım ama geri dönmem.
If you promise not to do it, I'll pay you as much as he will.
Ona söylemeyeceğine söz verirsen, ben de sana onun kadar para veririm.
I will not do anything without it.
O olmadan hiç bir şey yapmayacağım
I require and charge ye both... as ye will answer at the dreadful day of judgment... when the secrets of all hearts shall be disclosed... that if either of you know any impediment... why you may not lawfully be joined in matrimony... ye do now confess it.
Her ikinizden de... en derin sırların ortaya döküleceği... mahşer gününde olduğu gibi cevap verip... yasal olarak evlenmenize engel olacak... bir durum varsa... şimdi itiraf etmenizi istiyorum.
If I'm the one that reports. If not, Adam will have to do it.
Hangimiz gönüllülere katılırsa o teslim eder.
If Tarzan has not saved the day I will do it yet
Tarzan durumu daha kurtarmadıysa ben kurtarırım
I do not think it will be expected at all Mr Waggett
Bence onu hiç beklemeyin, Bay Waggett.
I do not want to give you my good blood, but what it will do for you... Hasn't done much for you.
Güzel kanımı sana vermek istemiyorum, fakat onun senin için ne yapacağını... senin için fazlasıyla yapmadı.
I will bring it down on yours if you do not get out of my sight.
Hemen gözümün önünden çekilmezsen senin başına yıkacağım. Defol şimdi!
I will not go back where I came from because I do not like it there
Geldiğim yere dönmeyecem ben çünkü orayı sevmiyorum.
They do me wrong... and I will not endure it.
Bana haksızlık ediliyor. Buna sessiz kalamam.
I do beseech you, take it not amiss - I cannot nor I will not yield to you.
Rica ederim, beni yanlış anlamayın. Size olur diyemem, mümkün değil bu.
She seemed quite eager, and since she's not one of these... fat, self-indulgent little blobs, I doubt that it will do any harm.
Çok hevesli görünüyordu ve midesine düşkün şişko yağ tulumlarına benzemediği için zararı olmaz diye düşündüm.
If we do not drink it, I will have to pour it out.
Eğer içmezsek şişeyi denize boşaltmam gerekecek.
I will not make use of it to do evil, but good.
Ama birikimlerini şerde değil, hayırda kullanacağım.
If we can agree on a plan, and if Dov is necessary... and if we can find him, I will give him the choice. But I will not order him to do it.
Planda anlaşabilirsek, Dov gerekirse ve onu bulabilirsek ona söylerim ama emretmem.
Forgive me, Bango, if this time I will not be able to do it.
Affet beni, Bango, eğer bu sefer bunu başaramazsam!
Not quite yet, but I will admit just a little push might do it.
Henüz değil, ama küçük bir itme ile bunu yapabileceğinizi düşünüyorum.
He does not say "I will do this thing" and then not do it.
Size yapamayacağı şeyleri yapacağını söylemez.
If I do not strike it now the church as we know it will not survive a generation.
Eğer şimdi buna karşı gelmezsem, hepimizin bildiği gibi, hayatta kalacak bir kuşak ve kilise olmayacak.
Gentlemen, I do not think it over ambitious to say that in about ten years, or perhaps less, not only will we be able to grow many blue oranges in the desert sands, but all of the major crops that are essential to human life -
Baylar, şunu söylemem, sanırım çok iddialı olmayacaktır... On yıl, veya daha az bir zaman içinde, çöl kumlarında mavi portakallar yetiştirmekle kalmayacağız, insan hayatı için vazgeçilmez olan her tür ürünü yetiştireceğiz.
You will not do it. I will do it.
Sen yapmayacaksın.
I do not believe it will be driven by Father Christmas.
Noel Baba tarafından kullanıldığına inanmıyorum.
I will not go today, or ete I do, it shall be what o'clock I say it is.
Gitmiyoruz ya da benin dediğim olacak, Ben saat kaç diyorsam, saat o olacak.
Well, I do not know if I can arrange it, but I will speak to him.
Ayarlayabilir miyim bilmiyorum fakat konuşacağım.
For now, let's concentrate on what your machine will do with it, not where I got it.
Şimdilik, makinanın onunla ne yapacağına odaklanalım bulduğum yere değil.
I do not believe you will find it.
Onu bulacağınızı sanmıyorum.
If by any chance it should occur to you in those 40 or 50 hours to end this matter differently, in some fantastic manner, to lay hands on yourself... Perhaps this is an absurd supposition and I hope you'll forgive me for that, would you be so good as to leave a short but thorough note, just two lines, two lines will do, that's all.
Eğer şu önümüzdeki 40-50 saat içinde, bu konuyu farklı bir biçimde bitirmek düşünceniz varsa, fantastik bir son mesela kendi cezanızı kendinizin vermesi gibi ki belki de bu anlamsız bir varsayım ama böyle düşündüğüm için bağışlayın bana geriye bir not bırakmak gibi bir iyilikte bulunur musunuz?
No, I will not allow them to do it.
Hayır, bunu yapmalarına izin vermem.
Many I do not know, but if to ask to me if I find that this made something of good, answers : if only Jewish one in a gas chamber it will have felt that the workers of Amsterdam they had not abandoned it, then it was not in go.
Yine de bana, bunun bir işe yarayıp yaramadığını soracak olursanız eğer gaz odasına atılan tek bir Yahudi bile Amsterdam işçilerinin onun yanında olduğunu hissettiyse maksat hâsıl olmuştur.
If I do not help it to heal, it will wither never to bear fruit for the birds to eat.
Eğer iyileşmesine yardımcı olmazsam kuşları besleyecek olan meyveleri taşıyamaz.
I challenge this committee to produce any witness or evidence against me, and if they do not, I hope they will have the decency to clear my name with the same publicity with which they have besmirched it.
Bu komitenin aleyhime tanık ve kanıt üretmesine itiraz ediyorum. Şimdiye kadar yapmadılarsa, bundan sonra adımı lekeledikleri şekilde temize çıkaracaklarını umarım.
And if you do not open this door, I will have no alternative but to break it down.
Ve eğer bu kapıyı açmazsanız onu kırmaktan başka çarem kalmayacak!
I will think little of you if you do not find it.
Eğer bulamazsan, gözümden düşersin.
I do not know if it will happen.
Gerçekleşir mi bilmem.
I require and charge you both, as you will have to answer at that dreadful day of judgment when the secrets of all hearts shall be disclosed that if either of you know any impediment why you may not be lawfully joined in matrimony ye do now confess it.
Korkunç kıyamet gününde bütün kalplerin sırları açığa çıkacağından yasal olarak beraberliğinizi engelleyecek bir şey biliyorsanız bunu şimdi itiraf etmenizi istiyorum.
Not only will I find the card that was selected and signed by our skeptical friend here... but, uh, I'm gonna do it... without looking.
Burada, sadece şüpheci arkadaşımızın seçtiği ve işaretlediği kartı bulmakla kalmayacağım ayrıca da, bunu hiç görmeden yapacağım.
When i started giving him... " ... a present he refused said he will take it only after eating a cake from his friends hands. If you do not reach his party he will not celebrate his birthday in future.
Ona pasta verdiğimde reddetti, önce arkadaşının elinden yemek istedi.
I'm not saying that the Army will be able to do for you what it did for me.
Ordunun bana sağladığı yararı size de sağlayacağını söylemiyorum.
Do not think about it too fucking long, or I will throw you out on your ass.
Fazla uzun düşünme, yoksa kapı dışarı ederim.
If you do not want this baby, tell me now, I will stop it.
Bu bebeği istemiyorsan... şimdi söyle, durdururum.
I will leave you here to do whatever it is you're doing, and I will go upstairs and make dinner for myself, since you're not even eating these days.
Seni burada - her ne yapıyorsan - baş başa bırakıp, yukarı çıkacağım... kendime bir ziyafet hazırlayacağım... son günlerde yemediğin için buna fırsatım olmadı.
I do not love Adam on account of his brightness though I think in time it will develop.
Adem'i zekasından dolayı sevmiyorum fakat ileride gelişeceğini düşünüyorum!
this rebel was caught trying to stop a Horde trooper from arresting his brother and I will do it again you evil tiran the people of Etheria will not bound to rule by force not now, not ever as you can see
Bu asi, abisini tutuklayan Horde askerlerini durdurmaya çalışırken yakalandı. Ve yine yapacağım seni Şeytan... Etheria'nın insanları zorlamaya boyun eğmeyeceklerdir.
Do not worry, I will deal with it.
Merak etme, ben hallederim.