English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I won't do that

I won't do that translate Turkish

1,017 parallel translation
The way they don't do things! The way they'll write anything just to get it down on the sales sheet. And I'm the guy that has to sit here up to my neck in phony claims... so they won't throw more money out the window than they take in at the door.
Satış sayfasına geçirmek için herşeyi yazmaları ben de burada boğazıma kadar taleplerle kapıdan giren parayı pencereden kaybetmesinler diye yırtınayım.
I won't do that.
Yapmak istemiyorum.
There's nothing that I won't do.
İstemediğin hiçbirşey yapmayacağım.
I won't do that again.
Bir daha olmaz.
No, I won't do that neither.
- Hayır onu da yapmayacağım.
And that's something I won't let you do.
İşte ben de bunu yapmana izin vermem. Artık ben de bu işin içindeyim.
- I won't let you do that.
- Bunu yapman için sana izin vermedim.
- That you will never do. And may I ask why you know so well what I will or won't do?
Neyi yapıp yapmayacağıma seni bu kadar emin eden şey ne, sorabilir miyim?
I won't get out of here until you say that you're gonna do it!
Sen söz vermeden buradan bir yere gitmem!
- No, I'm not gonna go, no... - Come on, honey, that won't do no good.
Hayır gitmek istemiyorum Hadi kızım hadi gidelim artık.
What guarantee do I have that he won't go cold on the deal?
Anlaşmadan vazgeçmeyecek, bunu nasıl garanti edeyim sana?
And I'm not saying that I won't do it.
Ve bunu yapmayacağımı söylemiyorum.
I won't do that, Martha.
Bunu yapmayacağım, Martha.
I've asked the officers to help, but that won't do it.
Subaylardan yardım istedim, ama bu da yeterli değil.
But it don't fit, so I won't do that one.
Ama oturmuyor ben de bunu yapmam.
He won't forget I made him do that.
Bunu ona yaptığımı unutmayacaktır.
Then I'll have to do something about that, won't I?
Yapacağım bir şey daha var.
Anyway, Chester won't like it on the island of Yap but how do I tell the president that 15th-century Europeans invaded us?
Yine de, Chester, bundan hoşlanmayacaktır... Ama başkana, 15.yüzyıldan kalma bir avuç Avrupalı'nın bizi istila ettiğini nasıl söyleyeceğim.
I hope it happens again. I won't do it, that's all.
İnşallah yine olur, ama bu sefer yapmam.
The devil with him. I can give you one too and you won't have to do that for it.
Ben de sana içki ısmarlayabilirim ve bunu yapmak zorunda kalmazsın.
- Do that, I won't have a chance, Cody.
- Şansımı değiştiremezsin, Cody.
I'm entitled to show them what I can do with it, but they won't even give me that.
Yeteneğimi onlara göstermek hakkım, ama bana bir şans bile tanımıyorlar. Bu adil değil.
Now, i'll bet you... i'll bet you this $ 20 gold piece it took me 20 weeks to save that you won't do what i just said.
İddiaya varım 20 haftada biriktirdiğim bu 20 dolarlık altım koyuyorum. Mezarına gidemeyeceksin.
Look, not that I won't do it.
Yapmayacağımdan değil.
I won't be able to do that in another month.
Bir ay sonra bunu yapamayacağım.
Now, of course, I won't prevent you to see him, I would never do that.
Şimdilik, tabii onu görmeniz için size engel olmayacağım bunu asla yapmam.
I won't let him do that to you, I won't.
Sana bunu yapmasına izin vermeyeceğim, vermem.
I won't let him do that to him. I won't let him do that to him.
Ona bunu yapmasına izin vermem.
Bertha, I won't let him do that to him, I won't.
Ona bunu yapmasına izin...
Darrin, do you remember that delightful time we had with the contessa at Maxim's? - I won't.
Darrin, Kontessa ve Maxim'le birlikte ne kadar çok eğlendiğimizi hatırlıyormusun?
- How do I know that we won't desert us?
- Bizi bırakıp gitmeyeceğinizi nereden bileceğiz?
I won't have a chance to do that if I spend my life playing the matrimony game, which was rigged before I was even born.
Ben daha dünyada yokken, içine çoktan hile karıştırılmış... şu evlilik oyununu oynayarak hayatımı harcarsam eğer, bunu yapma şansım olmayacak.
- I won't do that.
- Bunu yapmayacağım.
I won't let you do that!
Bunu yapmana izin vermeyeceğim!
I won't do it, and that's final.
Yapmayacağım, bu da son sözüm.
I won't do that, get out!
Bunu yapmayacağım, defol!
I won't do that.
Kelepçeler yerinde kalacak.
I won't do that!
Bunu yapmayacağım!
But now I know that if I don't do something, I won't be able to function when this falls down.
Ama artık bunu biliyorum, eğer bir şey yapmazsam bu iş tepetaklak olduğunda tekrar ayağa kalkamam.
No, I won't do that.
Hayır, bunu yapmayacağım.
But I know that I won't be able to do a lot alone
Yalnız tek başıma elimden bir şey gelmez!
I want you to promise me that you won't do anything to jeopardize it.
Bunu tehlikeye atacak bir şey yapmayacağιna söz vermeni istiyorum.
I let her do exactly as she pleases, hoping, or rather knowing that she won't do anything to upset me.
Beni üzecek bir şey yapmayacağını umarak, daha ziyade bilerek canının her istediğini yapmasına müsaade ediyorum.
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
But I won't do that.
Ama bunu yapmayacağım.
If he won't tell me where he hid the jewels I'll do things to him that I can't even tell at confession.
Mücevherleri nerede sakladığını söylemezse Ona günah çıkarırken bile anlatamayacağım şeyler yapacağım.
After that the job is done... and I won't care what you do afterwards.
İşim bittikten sonra... sizin yapacaklarınız beni ilgilendirmiyor.
Each person do an outline. Then at the end of the year... we have them Xeroxed and exchange them. Now, I propose that nobody buys any outlines... because they won't reflect the work we've done together.
Herkes bir özet hazırlayacak... daha sonra, yıl sonunda... onları fotokopi yapıp birbirimizle değiştireceğiz.... başkalarından özet satın almamanızı öneriyorum... çünkü, onlar bizim burada yaptığımız çalışmayı yansıtmaz.
That won't do, I can't accept it as a question.
Bu olmaz, bunu bir soru olarak kabul edemem.
No, I won't do that.
- Hayır, attırmam.
No, I won't do that.
- Hayır, yapmam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]