I won't give up translate Turkish
370 parallel translation
I won't give them up.
Onları vermeyeceğim.
And tomorrow, I'll take you back safe and sound to your father and mother... and I won't be a bit surprised if I just hate to give you up.
Yarın seni sağ salim anne babana teslim edeceğim. Seni geri vermek benim için çok zor olursa hiç şaşırmam.
I say anybody that can write like that won't give it up to sew socks for a guy in the insurance business.
Böyle yazabilen biri, bir sigortacının çorabını dikmek için bundan vazgeçmez.
His face is all wrapped up like, and he won't give me his name.
Bütün yüzü sarıIıydı, ve bana adını söylemedi.
Anyway, now that I'm back and ready to give myself up, I guess... they'll take Mr. Kockenlocker back on the job all right, won't they?
Her neyse, geri döndüğüme ve teslim olmaya hazır olduğuma göre Bay Kockenlocker'e görevini iade ederler, değil mi?
Because I won't give up?
Vazgeçmediğim için mi?
I won't go on with the case at all. I'll give up the brief.
Davaya da devam etmeyeceğim.
I give up my job, jeopardize my career for her sake, and she won't even wait a couple of minutes.
İşimi bırakıyorum, onun yüzünden mesleğimi tehlikeye atıyorum, o da beni bir iki dakika daha beklemiyor.
I won't give it up. I'll take my first vacation.
Bırakmayacağım ki, sadece tatile çıkacağım.
I've flogged Danites, hung them in chains burned them but they won't give him up.
Kaç Danlı'yı kırbaçladım! Zincire vurdum! Yaktım!
But I won't give up.
Ama vazgeçmeyeceğim.
But I warn you I won't help you again till you give up drinking.
Ama, içmekten vazgeçmezseniz, bir daha size yardımcı olamam.
She won't give up, she came to me, and I advised her so.
Vazgeçmeyecek, bana geldi, ve ben de onu böyle öğütledim.
Barney, I won't let you give up.
Barney, bırakmana izin veremem.
I'm sorry but it's my house and I won't give up my hobby just to please him.
Üzgünüm, fakat benim evim... ve onu memnun etmek için hobimi bırakmam.
I won't ask Suyin to give up being a doctor to be my wife, sir.
Karım olması için doktorluğunu bırakmasını istemeyeceğim, efendim.
I won't give him up
Ondan ümidimi kesmeyeceğim.
- I won't give you up.
- Senden vazgeçmeyeceğim.
I won't give you up.
Senden vazgeçmeyeceğim.
I won't give up!
Pes etmeyeceğim!
- I won't give up Mother this soon.
Annem için asla pes etmeyeceğim ve bu son.
This time, I won't move. I give up.
Artık kımıldamıyorum Pes...
Whoever it is won't give up, and neither will I.
O herkimse vazgeçmeyecek, ve tabi ben de.
But I won't give up easily.
Ama kolay kolay pes etmem.
I won't give up one more thing to you.
Sana tek bir şey daha vermeyeceğim.
You know that I have committed myself to this way of life and I won't give it up.
Kendimi bu tür bir hayata adadığımı ve pes etmeyeceğimi biliyorsunuz.
I won't give up my bed.
Valla ben yatağımı vermem.
Unless I die, I won't let you leave me behind You're the boss here To come along, how can you give up all this?
ölmediğim sürece, seni asla yalnız bırakmam sen burda yaşıyorsun herşeyini nasıl bırakırsın?
I won't give up on it.
İstemiyorum paramı da.
I won't give up.
Ondan vazgeçmedim.
I won't give you up to the likes of Nekichi!
Nekichi gibi senden vazgeçmeyeceğim!
In that case but I won't give up.
O zaman ama vazgeçmeyeceğim. Ne kadar sürerse sürsün bekleyeceğim.
I won't give it up that easily
O kadar kolayca veremem onu size
When the commissioner, whose name I won't give either, stood up and announced in a choked voice that he was sentenced to six years for desertion,
Yine ismini vermeyeceğim bir komisyon üyesi ayağa kalktı ve boğuk bir sesle firar etmekten altı yıla mahkûm edildiğini duyurdu.
I won't give up on you.
Senden vazgeçmeyeceğim.
But, you know No matter how strong their forces are I won't give up
ama bilmelisin ne kadar güçlü oldukları umrumda değil asla bırakmayacağım
I've seen your big fires, small fires But I won't give up yet
Kızdığın da oldu senin, çok sinirlendiğin de ama vazgeçmem senden
I won't give up The Bay when it's ours for the taking.
Bu körfez tamamen benim olmadıkça asla vazgeçmeyeceğim.
A th i n g th at scarce, f ol ks won't be too ready to give th eirs up.
Zor bulunduğundan kimse kendisininkini vermez.
And I won't give it up, whatever happens!
Ne olursa olsun.
And give up work for a while or I won't be responsible.
Bir süre çalışmayı bırakacaksınız, yoksa benden günah gitti.
I won't give that up again
Bundan da bir kez daha vazgeçemem.
I won't give you up easily, Max.
Senden hemen vazgeçemem Max.
But I won't give up. I won't!
Ama ben vazgeçmeyeceğim.
~ I won't give it up!
- Vazgeçmeyeceğim.
Well, I won't give up.
Pes etmeyeceğim. Hoşça kalın bayanlar.
I won't give up, even if it is too late.
Çok geç olsa bile vazgeçmeyeceğim.
Okay, but... I won't give up.
Tamam ama vazgeçmeyeceğim.
No, I won't leave till you give up fighting.
Hayır. Sen savaşmaktan vazgeçene kadar buradan gitmeyeceğim.
I won't give it up to share a luxury apartment.
Konforlu bir daireyi paylaşacağım diye buradan vazgeçmem.
I met with him. He won't give up anything about Sardino.
Ağzını aradım ama Sardino hakkında hiçbir şey söylemiyor.
i won't 3058
i won't forget you 27
i won't be late 34
i won't forget 80
i won't leave you 95
i won't let you down 206
i won't have it 79
i won't tell you 54
i won't tell if you won't 28
i won't be a minute 39
i won't forget you 27
i won't be late 34
i won't forget 80
i won't leave you 95
i won't let you down 206
i won't have it 79
i won't tell you 54
i won't tell if you won't 28
i won't be a minute 39