English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Icy

Icy translate Turkish

838 parallel translation
Like scattering salt on an icy road, the water reduces the melting point of the surrounding rocks and so they start to melt.
Tıpkı buzlu bir yola tuz serpmek gibi su, etrafındaki kayaların erime noktasını düşürüyor ve böylelikle erimeye başlıyorlar.
In the great Gold Rush, Alaska was the hope and dream of men, the ruthless siren of the Far North, beckoning thousands to her icy bosom.
Alaska, altına hücum furyasında, aç ve bitkinlerin ümidi ve rüyasıdır. Uzak Kuzeyin merhametsiz sireni, binlerce kişiyi buzlu bağrına, meçhul toprağına çağırıyor.
Far into the icy north, deep into the silent nowhere, came an undaunted lone prospector.
Buzlu kuzeyin, sessiz ve meçhul bu yerine, yalnız ve gözüpek bir altın arayıcısı erişti.
There he sat, resting his weary bones as the icy wind howled through the knothole.
Oturdu, bitkin kemiklerini dinlendiriyordu. Buz gibi rüzgar budak deliklerinden içeri uluyordu.
And one disappearing into the icy, unknown distance
Ve buzda kaybolmuş
Slowly the old is disappearing... like you disappear into the icy distance
Yavaş yavaş eski kayboluyor... buzlu mesafelerde kaybolur gibi.
He was secretly ordered by the Bey... to try and leave Kuzmina behind in the icy wilderness.
Gizlice, Bey tarafından emir verildi.. buzlu ve vahşi yerde Kuzmina'yı donması için bırakıp ayrılacaktır.
At the mercy of the icy storm she keeps fighting for her life.
Yaşamı buz fırtınasının insafına kalmıştır.
She was exposed to the icy cold for far too long.
Çok uzun bir süre buz soğuğuna maruz kalmıştır.
And yet you have written a tale that sent my blood into icy creeps.
Ama yine de kanımı donduran bir masal yazdınız.
At times, I saw in their icy eyes... a desire to see me dead.
Bazı zamanlar o soğuk bakışlarda beni ölü görme arzusu kendini açığa vuruyordu.
My wife had the same triangular face... the same icy, enigmatic glance.
Karım ise aynı üç köşeli surata aynı soğuk ve esrarengiz bakışlara sahipti.
Something cold and clinging, like an icy hand.
Soğuk birşey, bana yapıştı, sanki buz gibi bir eldi.
Charlie, he took it right out on the icy road and skidded into a streetcar.
Buzlu yola çıktı ve bir arabaya doğru patinaj yaptı.
Instead, icy control... and a dominating desire that the girl's condition be kept secret.
Ayrıca kızın hamileliğinin bir sır olarak kalması için baskın bir arzusu vardı.
It's time somebody faced that icy rage of yours.
Birinin buz gibi öfkene karşı koymasının vakti geldi.
It's just to meet the man who laid the icy hand of wealth on the pale shoulder of my angel.
Sadece meleğimin soluk omzundaki zenginliğin soğuk elinin sahibini tanımak istiyorum.
Guard her well. With many leagues to ride and icy rivers to cross.
Fersah fersah yollarda ve geçilecek buzlu nehirlerde.
A blast of icy air if that rear door was opened.
Arka kapı açılmışsa soğuk hava.
In the icy water, it makes them feel good to see this hat.
Buz gibi suyun içinde bu şapkayı görmek onlara iyi geliyor.
It seemed a little icy today.
Bugün biraz buz gibi görünüyor.
You were an awful sissy about that icy water.
Soğuk suda tam bir hanım evladı gibiydin.
Well, I was thinking about that wintry day when we walked across the fields and everything was all icy.
Soğuk bir kış günü kırda gezdiğimiz o günü hatırlamıştım. Her şey buz tutmuş.
If he be leaden, icy-cold, unwilling... be thou so too, and so break off your talk... and give us notice of his inclination.
Ama baktın durgun, donuk, soğuk ve isteksiz, sen de aynı tavrı takın ve konuşmayı kes, sonra da eğilimi hakkında bize bilgi ver.
As I speak to you now, the icy water of the ponds and ruins fills the hollows of the mass graves, a frigid and muddy water, as murky as our memory.
Şimdi burada sizlerle konuşurken, bu soğuk ortamda harabeler arasında, buradaki kitle mezarların boşlukları, soğuk ve çamurlu sular doldururken, bu utanç verici olaylar anılarımıza kazınıyor.
" Suddenly Sylvia's head was icy and she fell to the floor.
" Ansızın Sylvia'nın başı döndü ve yere düstü.
"... due, no doubt, to the icy waters of the mountain torrent... "
" Şüphesiz bu, az önce üstünden geçtiğim, dağdan inen...
Dark canopies of clouds obscured the Schwarzhorn, but I could make out the broad, icy spread of the nearby glacier.
Bulutların koyu gölgeleri Schwarzhorn'u görülmez hele getiriyordu, fakat yakınındaki buzulun alabildiğine uzandığını fark edebiliyordum.
And again I saw the broad, icy spread of the glacier.
Ve buzulun geniş buzumsu yayılışını bir kez daha görmüştüm. Artık onun ne olduğunu biliyordum.
Big, icy drops.
İri iri, buz gibi damlalar.
The skin of an animal dipped in icy water and frozen hard will make a satisfactory sled.
Hayvan derisi buzlu suya daldırılıp dondurularak yeterli bir kızak yapılır.
It's those icy blue eyes.
Şu buz gibi mavi gözler.
My icy snow princess.
Benim soğuk kar prensesim.
The steps were icy.
Basamaklar buzlanmıştı.
No, what she / it needs, icy, deep water is.
Sanırım onun çaresi, soğuk su, derin su.
He realizes, of course, that if his fingers slip from the icy shrouds for a split second, he'll perish immediately.
O farkında, tabii ki parmakları saniyelik bir ayrılmayla buzlu örtüden kayarak ölüp gideceğinin.
I felt an icy breath.
Buz gibi nefesini hissettim.
The icy shadow can't come back.
Buzlu gölge geri dönemez.
The air, frozen by the icy gusts of the north wind, seemed leaden in its deathly silence.
Kuzey rüzgarının buz gibi esintisiyle donan hava ölümcül sessizliği içinde kurşun gibiydi.
Here's icy beauty Lee Remick, nominated for her turn as Jack Lemmon's boozy bride.
Karşınızda, Jack Lemmon'ın alkolik karısı rolüyle aday gösterilen buz gibi güzelliğiyle Lee Remick.
Slippe on an icy patch.
- Buzlu bir zeminde kaydı.
It was a very icy patch.
Çok buzlu bir yerdi.
Eric Fin lander watched the brooding ex-U-boat officer whose heart lay with the unknown enemy in the icy darkness below and said laconically :
Eric Finlander, kalbi buzul karanlıktaki kimliği belirsiz düşmanla beraber olan düşüncelere dalmış eski denizaltı subayını izledi ve dedi ki :
I have to chop wood and the logs are icy.
Ağaç kesmem lazım ve kütükler buzlu.
Kabuna speak with icy breath of contempt!
Kabuna buz gibi nefesle konuşuyor aşağılama!
- Maybe the roads are icy.
- Belki yollar buzludur.
She knew with icy recognition this was part of her memory in the past.
Geçmişteki anılarından bir parça olduğunu anlamış.
You will die of suffocation in the icy cold of space.
Boğulmaya mahkumsunuz buz gibi uzay soğuğunda.
Looks a little icy here.
Biraz buzlu görünüyor.
- Very icy here by the farmhouse.
- Çiftlik evinin oralar aşırı buzlu.
The roads get real icy up there.
O tarafta yollar çok buzlu olur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]