English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Idiosyncrasies

Idiosyncrasies translate Turkish

45 parallel translation
It's got its idiosyncrasies, and I know them.
Takıntıları var biliyorum.
It's one of my little idiosyncrasies.
Bu da benim alışkanlıklarımdan biri.
I hurried to my bakery, taking special care with my entries, my slowness, my idiosyncrasies.
Hemen pastaneme gittim. Artık her girişimde, orada dikilmemde tuhaf hareketlerimde daha da ilgi çekiyordum.
I mean, you had to remember certain idiosyncrasies that he had.
Yani sahip olduğu kişisel özellikleri hatırlamak zorundasınız.
It has absolutely no objectionable idiosyncrasies.
Bunun her tarafı mükemmeldir.
She's gonna give all those details out, all my little idiosyncrasies, and my quirks and mannerisms, and...
Evliliğimizin bütün ayrıntılarını açıklayacak, bütün kötü huylarımı..... çılgınlıklarımı, korkularımı...
She apparently has certain sexual idiosyncrasies.
Anlaşılan belirli cinsel duyarlılıkları var.
Do you have idiosyncrasies like that?
Bu gibi huyların var mı?
She also used to like to laugh about their, um, idiosyncrasies, if you know what I mean.
Ayrıca sürekli takılıp-dalga geçmek gibi huyları vardı. Umarım dediğimi anlamışsındır Çavuş.
I mean, i didn't mean to offend you, but... you told me about one of your idiosyncrasies, here's one of mine.
Yani, seni gücendirmek istemem ama... sen bana kişisel özelliklerinden birinden bahsettin, işte benimkilerden biri.
It's me, i'm just... i mean, we're all allowed 100-200 idiosyncrasies, remember?
Sorun benim, ben sadece... yani 100-200 tane aşırılığa iznimiz var, hatırladın mı?
- He puts up with my idiosyncrasies.
- Benim kişiliğime katlanıyor.
I will attempt to respect some of your cultural idiosyncrasies.
Kültürünüzün bazı özelliklerine saygı göstermeye çalışacağım.
She had all sorts of wonderful idiosyncrasies.
İnanılmaz bir yapısı vardı.
Those little idiosyncrasies that only I knew about.
Onu bu gibi şeylerle tanıyorum.
Well, you know, we all have our little idiosyncrasies.
Hepimizin kendine has davranışları vardır.
Which is fussy, I agree, but everybody has their idiosyncrasies.
Fazla titiz, anlıyorum. Herkesin kendine göre takıntıları vardır.
You think I haven't noticed your little idiosyncrasies?
Senin küçük özelliklerini farketmediğimi mi sanıyorsun?
You'll look at him... ... having rehabilitated all his habits, his idiosyncrasies...
Sonra alışkanlıklarını, aptallıklarını rehabilite ettiğin o adama bakıp yakınarak :
And there were other idiosyncrasies.
Başka özellikleri de vardı.
Of course he had personal idiosyncrasies.
Elbette bazı kişisel özellikleri vardı.
If you mean the I-should-be-sterilized - so-that-my-disturbing-idiosyncrasies-aren't-passed - onto-the-next-generation society, then yes, that's them.
"Beni kısırlaştırın da garipliklerim gelecek kuşaklara geçmesin." derneğinden söz ediyorsan... Evet. Geldiler.
Snapping peas, now these idiosyncrasies are strictly Negro custom...
Fasulyeleri ezmek, işte bu alışkanlıklar kesinlikle zenci geleneğidir.
However, I do have some particular competence... as to the implications of anatomical anomalies... congenital or consequent of previous illness... and I would hope that you would avail yourself of this... notwithstanding my idiosyncrasies and my defects of character.
Yine de, doğuştan gelen ya da geçirilmiş bir hastalığın neticesi olan... anatomik bozukluklar hakkında... yeterli deneyime ben sahibim. Her ne kadar çekilmez biri olsam ve kişiliğimdeki bazı şeyler... sizi rahatsız etse de umarım deneyimimden yararlanırsınız.
Clearly, we're still having some problems with the idiosyncrasies of the English language.
Anlaşılan dilimizin tabirlerine hala alışamamışsın.
I'm less concerned about his idiosyncrasies than I am about some of the more disturbing things he's been involved with.
Ben kişisel özelliklerinden çok karıştığı olaylardan rahatsızlık duyuyorum.
And you love diving in their idiosyncrasies, broken its banks to only you can fix.
Sonra sadece senin düzeltebileceğin o küçük hataları bulup onları düzeltmeye çalışırsın.
Rest assured that any aspects of our sexual relationship regarding your preferences, your idiosyncrasies, your performance are still protected by the inherent confidentiality of the bedroom.
Yaşadığımız cinsel ilişkideki, tercihlerin, duyarlılığın ve performansın hakkında endişelenme. Yaşanan her şey o yatak odasında kalacak.
How am I supposed to know that? As the teacher, it's your obligation to separate your personal idiosyncrasies from the subject matter.
Bir öğretmen olarak mizacın ile dersi ayırmak senin görevin.
It's actually one of the few idiosyncrasies that doesn't make you want to, you know, kill him.
Onu öldürme isteği duymadığın nadir özelliklerinden biri bu.
All clubs have their idiosyncrasies.
Her kulübün kendi özellikleri vardır.
Right now I'm really enjoying this kind of appraisal of your little idiosyncrasies, you know, the things that I have grown to know and love about you.
Şu anda kişisel özelliklerini değerlendirirken gerçekten keyif alıyorum. Bazı şeyleri öğrenmek istiyorum. Senin sevilen yönlerini de.
Sure, sure, we all have our little, er, idiosyncrasies.
Tabii ki hepimizin kendi hususiyetleri var.
Janie, uh, does have her idiosyncrasies.
Janie'nin kendine özgü davranışları var.
But I have to admit, I find I'm rather fond of his idiosyncrasies.
Ama itiraf etmeliyim ki kendine özgü tarzı hoşuma gidiyor.
Hetty is rather fond of my idiosyncrasies.
Hetty benim tarzımı beğeniyor.
All these idiosyncrasies, I know that must have worsened.
Tüm bu aşırı duyarlılıkların kötüleşmesi gerektiğini biliyorum.
Especially regarding the idiosyncrasies of your brain.
Özellikle de beyninin yapısı hakkındakiler.
We make a last for each of our customers taking into account any idiosyncrasies of the foot...
Müşterilerimiz için şahsi dosya tutarız. Ayağın yapısıyla ilgili her şey orada vardır.
Then I take down their sexual histories, I record the physiological changes in their bodies, in their patterns, idiosyncrasies.
Sonra cinsel geçmişlerini alıp vücutlarında, düzenlerinde, yapısal özelliklerinde meydana gelen fizyolojik değişimleri kaydediyorum.
Somehow, she found my idiosyncrasies endearing.
Bir sebepten, benim kendime has özelliklerimi sevdi.
You also should have known that all the time you behemoths kept me prisoner, I was studying all your flaws, foibles, and idiosyncrasies.
Ayrıca siz yarmalar beni hapiste tuttuğunuz zaman zarfında bütün kusurlarınızı, fobilerinizi ve huylarınızı öğrendiğimi de tahmin etmeliydiniz.
Yes, he has his idiosyncrasies.
Evet, aşırı hassas birisi.
But if the encryptions were all generated by the same program, as the cipher decodes them, it'll pick up on idiosyncrasies of the programmer, becoming more efficient.
Fakat şifrelemelerin hepsi aynı program tarafından yapılmışsa tıpkı onları çözen hesaplayıcı gibi ; yazılımcının mizacını anlayarak... -... daha verimli olabilir.
He has some idiosyncrasies.
Ne gibi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]