English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Idiosyncratic

Idiosyncratic translate Turkish

37 parallel translation
One the idiosyncratic Hei Mo Le nicknamed'Swift Sword'who live dangerously in defiance of conventions
Biri'Çevik Kılıç'takma adlı nev'i şahsına münhasır Hei Mo Le Herşeye meydan okuyan tehlikeli bir hayatı var
The idiosyncratic notions of moral law which exist within the accused's head are not our concern.
Sanığın zihninde var olan ahlâk kurallarıyla ilgili kendine ait inançlar bizi alakadar etmemektedir.
I kept on growing out in all these peculiar and idiosyncratic directions.
Bütün bu tuhaf ve kendine has yönler içinde bir yaşama başladım.
We are about to make a brief but necessary contact with the Jarada, a reclusive, insect-like race known for its idiosyncratic attitude toward protocol.
Jarada diye bilinen ve protokol kurallarına çok bağlı olan... bir tür münvezi, böcek-benzeri ırkla, kısa ama gerekli bir buluşma yapmak üzereyiz.
Being such an idiosyncratic pair, deaf to the world about them, Tom and Dick were to have the permanent companionship of Harry.
İşitme gibi bir özürleri olan Tom ve Dick'in, Harry gibi biriyle kalıcı bir dostlukları olması kaçınılmazdı.
They stormed in with shotguns and after liberating the place of all the firearms they could carry and various personal idiosyncratic knickknacks they killed every customer without hesitation.
Ellerinde tüfeklerle, fırtına gibi içeri... daldılar, dükkanda üzerlerinde taşıyabilecekleri ne kadar silah... ve çeşitli malzeme varsa çaldılar... sonra da tüm müşterileri... göz kırpmadan öldürdüler.
That's right. the mother was aphasic but the idiosyncratic word forms... you tell me
Doğru, annesinin afazisi vardı, ama bu özel kelime formları...
[Scorsese] In fact, his idiosyncratic style... grew out of such drastic limitations.
Açıkçası, nevi şahsına münhasır stili zorlayıcı kısıtlamalardan ortaya çıkmıştır.
She does that book, Idiosyncratic Routine.
"Idiosyncratic Routine" kitabının yazarı.
Idiosyncratic Routine?
ldiosyncratic Routine.
That guy is a one-man festival of idiosyncratic- -
Adam da ne arasan var - -
This is just me trying to maintain... a viable relationship with reality. I want to make sure I haven't drifted off... into some solitary, paranoid fantasy system... of my own totally unfounded and idiosyncratic invention. OK?
Sadece benim gerçeklerle geçerli bir ilişki... devam ettirme çabamdan bir kesit dostum.
They're obviously, definitely hooked up... on some powerful, idiosyncratic channel.
Bunlar bariz şekilde kesinlikle... olağanüstü bir kanala takılmışlar.
Bert Zupanic and his non-fraternal biological sibling, both small-time bank robbers, part-time pro wrestlers, both with too many idiosyncratic behaviourisms to list, stood a 27-million-to-one chance of ever meeting, but they did.
Bert Zupanic ve onun aynı anneden doğmayan biyolojik kardeşi Her ikisi de banka soyguncusu, yarı profesyonel güreşçi. Her ikisinin de çok benzer davranış kalıpları var.
I knew it wouldn't be a performance about idiosyncratic behaviorism...
Kuraldısı davranıs bicimini inceleyen bir performans...
You were the most knowledgeable, albeit idiosyncratic, tour guide I've ever had.
Siz gördüğüm onca salak rehber arasında en bilgili olanısınız.
The colloquialisms, the idiosyncratic philosophies.
İçten bir konuşma tarzı, eksantrik bir düşünce biçimi.
We were looking for idiosyncratic phrases and word choices with a high degree of similarity in both documents.
İki belgede yüksek derecede benzerlik gösteren özel ifadeleri ve kelime seçimlerini arıyorduk
The inhabitants of the region known as the Upper East Side have the most prosperous, yet idiosyncratic social systems on the planet.
Yukarı Doğu Yakası diye bilinen bölgenin sakinleri gezegendeki en varlıklı fakat bir o kadar da nevi şahsına münhasır bir sosyal sisteme sahiptirler.
His mainframe is totally idiosyncratic, but it's pretty brilliant.
Ana sistemi tamamen kendine özgü ama oldukça zekice.
It's unique, distinctive, idiosyncratic.
Sadece benzersiz, farklı, kişisel.
Then, in 1948, at the age of 30, Richard Feynman decided to unveil his controversial version of quantum electrodynamics with his idiosyncratic diagrams to the physics world.
Sonra, 1948'de, 30 yaşında, Richard Feynman kendi kuantum elektrodinamiğinin çatışmaya gebe kendi versiyonunu tamamen özgül diyagramlarla açıklamaya karar verdi.
Trunk. You're putting me in a very idiosyncratic spot here.
Başımı büyük belaya sokacaksın
I WAS ABLE TO DIFFERENTIATE BETWEEN 2 DISTINCT VOICES, 2 AUTHORS. I FOUND VARIOUS IDIOSYNCRATIC WORDS, PHRASES, PUNCTUATION, AND ORTHOGRAPHY
2 yazar ve 2 tarz arasındaki farkları ortaya çıkardım blogtaki yazılarda iki farklı kişiye ait kelime, cümle ve imla kullanımı tespit ettim.- -
We tracked DogBoy88 through idiosyncratic phrases in his e-mail messages.
Dogboy88'i e-postasındaki özel bir cümleyle araştırdık.
The geyser gazers recognise that each geyser has its own idiosyncratic behaviour, and that helps them predict when it will erupt.
Gayzer gözlemcileri her gayzerin nevi şahsına münhasır bir tutumu olduğunu biliyor ve bu bir sonraki pükürmenin zamanını öngörmeyi kolaylaştırıyor.
It's just got a very idiosyncratic control panel.
Çok özel bir kontrol paneli var.
The director of his new school says he is idiosyncratic, cerebral....-.a true original whose abilities would lift the level of discourse. " in any class he enrolled in.
Okulunun yöneticisi onun hakkında şunları söylemiş... O kendine özgü, Kendine has düşünceleriyle her hangi bir yerde konuşma yaptığı zaman oradaki insanları etkileyebilen gerçek beyinsel bir güce sahip.
This is a very odd, weird, strange, idiosyncratic game.
Bu garip, ilginç, tuhaf, kendine özgü bir oyun.
I've talked about this several times today - very strange, very idiosyncratic, very odd.
Bugün bu konuyu defalarca kez konuştum çok garip, kendine özgü ve çok tuhaf.
And two, I happen to know you all cosy with the law all of a sudden, so I got to make my entrance idiosyncratic so they don't see me.
Bu bilinen bir gerçek. İkincisi, birden bire şerifle içli dışlı olduğunu bildiğim için beni görmesin diye, şahsıma özel bir şekilde içeri girdim.
You have an idiosyncratic medical condition.
Özel bir sağlık sorunun var.
A "fist" is the technical term for each telegraph operator's idiosyncratic style.
"El yazısı" daha çok her santralin kendine özel tarzı anlamında teknik bir terim.
Given how little he leaves to chance, I'd wager this is his idiosyncratic way of introducing us as new mission partners.
Çok az şeyi şansa bıraktığına bakarak, bizleri yeni ortaklar olarak tanıtmasının kendine özgü bir yolu bu, bahse girerim.
I'm idiosyncratic.
Kendime has yöntemlerim var.
Too idiosyncratic.
Çok kendine has.
04, 00 : 58 : 17 : 16, and added an idiosyncratic panorama 04, 00 : 58 : 20 : 04, of classic black music, 16, 00 : 58 : 23 : 16, from Paul Robeson to Lowell Fulsom.
Lowell Fulsom'a kadar... klasik siyahi müziğin bir panoramasını sunmuş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]