English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / If i may say so

If i may say so translate Turkish

271 parallel translation
And if I may say so, they, uh - they do wrinkle.
Ayrıca söylemem gerekiyor ki, onlar kırışıyor.
We have a common sympathy in the pictorial arts, if I may say so, sir.
Resim sanatına ortak ilgimiz var gibi, efendim.
You look like an experienced motorist, if I may say so.
Tecrübeli bir şoföre benziyorsunuz gibi geliyor bana.
Forgive me, but you seem to be looking younger every day, if I may say so.
Beni affedin ama söylemem gerekir ki her geçen gün daha da gençleşiyorsunuz.
But if I may say so, by rather more than one copper, by a few coppers.
- Evet, aynen öyle. Ama deyim yerindeyse tek bir kaplamadan ziyade kaplamalarla.
If I may say so, sir, my favourite opera is Cavelleria Rusticana.
Fikrimi sorarsanız efendim, en sevdiğim opera Cavelleria Rusticana'dır.
Judy, it seems to me, if I may say so we are making rather a hasty decision.
Judy, bana öyle geliyor ki... ... çok acele bir karar veriyoruz.
Your intruder seems to have extruded, if I may say so, governor.
Odanızdaki kişi buharlaşmış olsa gerek efendim.
In marrying me, your mother and her family took no risk, either financially or, if I may say so, spiritually.
Benimle evlenmekle annen ve ailesi hiçbir riske girmedi, ne maddi ne de... diyebilirim ki, manevi olarak.
But if I may say so, I hardly think the captain... is a suitable person to influence the lady.
Affınıza sığınarak, yüzbaşının bayanı etkilemek için uygun kişi olmadığını düşünüyorum.
But you have qualities that are just as important- - more important, if I may say so.
Ama sizin de özellikleriniz var, önem sırasında en az çok önemli özellikler, daha doğrusu.
It points, if I may say so, to your ankles.
Afedersiniz ama bileklerinizi gösteriyor.
I can't imagine, ma'am, if I may say so, any pleasanter journey than walking through life with you beside me, ma'am.
Sayın bayan, hayat yolculuğunda sizinle birlikte yürümekten daha güzel bir şey düşünemiyorum.
Charming young lady, if I may say so.
Söylemem gerekir ki büyüleyici bir bayan.
Oh what a lovely idea if I may say so.
Ah ne hoş bir fikir söyleyebilir miyim.
You are very hospitable, sir, and, if I may say so, for a recluse people, you speak remarkably good English.
Çok misafirperversiniz sör, ve şunu söylemeliyim, münzevi insanlar olarak, gayet iyi İngilizce konuşuyorsunuz.
Your Lordship, if I may say so, the staff at headquarters also know that.
Lord Hazretleri, karargahınızdaki personelin de bildiğini söylemeliyim.
I'm not a poet, but I've got an umbrella, and your hat, if I may say so, is singularly inadequate under the circumstances.
- Bir şair değilim ama şemsiyem var. Şapkanızın da bu şartlar altında çok yetersiz kaldığını söylememe izin verin.
It points, if I may say so, to your ankles.
Tabiri caizse sadece ayak bileklerinizi gösteriyor.
Overly tactful, if I may say so.
Hatta fazla anlayışlı.
If I may say so, without disrespect to my superiors, your visit has brought me something which I could not expect from any churchman in this country.
Diyebilirim ki üstlerime saygısızlık etmeksizin..... ziyaretiniz, bana bu ülkede hiçbir din adamından beklemeyeceğim şeyler anlattı.
Well, if I may say so, Your Majesty, I did try to warn you, but you, Sire, are incurably romantic.
Doğruyu söylemek gerekirse, Majesteleri, sizi uyarmaya çalışmıştım ama siz, efendim, iflah olmaz bir romantiksiniz.
You favor the Admiral yourself, Squire, if I may say so.
Siz de amirale çok benziyorsun, Sayın Vali.
Take a very cool attitude, if I may say so, Sir.
Eğer bu şekilde söylediysem, bağışlayın, efendim.
If I may say so, there is another way.
Söylememe izin verirseniz, bir yol daha var.
If I may say so, no one but me could gather so many girls together in Kyo City.
Kendimle övünmeyi sevmem. Kyoto'da bile ben hariç kimse böylesine güzel kızları toplayamaz.
And the fun of it, if I may say so
İşin komik tarafı, bunu birde benim söylediğimi düşünsenize.
A very happy ending to this investigation, if I may say so.
Bana kalırsa bu araştırma bu şekilde mutlu sonla bitti.
If I may say so, sir, it's moments like these, when a man feels his work is really worthwhile.
İşte böyle anlarda efendim... emeğinin boşa gitmediğini kavrıyor insan.
AND IF I MAY SAY SO, YOU HAVE A VERY CURIOUS AND CHARMING HOUSE.
Ayrıca söylemem gerekirse çok ilginç ve büyüleyici bir evimiz var.
I admire your spirit, if I may say so
Doğrusunu söylemek gerekirse, cesaretini takdir ettim.
Now, aren't you looking chipper, if I may say so.
Düşüncemi söylememe izin varsa eğer ; çok canlı görünüyorsunuz.
If I may say so before retiring... you gentlemen date back 100,000 years.
Gitmeden önce şu kadarını söyleyeyim siz 100.000 yıl öncesinde kalmışsınız beyler.
You look lovely, if I may say so.
Çok güzel görünüyorsunuz.
A kind of a wild one, if I may say so, sir.
Vahşi türden biri, deyim yerindeyse, efendim.
If I may say so, much better than your taste in clothes.
Giysi konusundaki zevkinden çok daha iyi.
Mr. Drewnowski kept an eye on everything and, if I may say so, expressed his satisfaction.
Bay Drewnowski hazırlıkları bizzat denetledi... ve memnuniyetini belirtti.
And about time, too, if I may say so... considering what happened to that convict fellow last night.
Tam da zamanında diyebiliriz hele de dün gece kaçak dostumuzun başına gelenlerden sonra.
How good you are to me, if I may say so.
Bana çok iyi davranıyorsunuz, bunu söylememde bir mahzur yoksa.
If I may say so, Your Excellency.
Şöyle söyleyeyim, Ekselans.
If I may say so, more pertinent to the legal basis of the case, I have the address of the French prosecutor before the international military tribunal.
Müsaade ederseniz, bu davaya benzer bir askeri davada Fransız bir savcının yaptığı....... konuşmayı okumak istiyorum.
And, if I may say so, gentlemen solid as a rock.
Üstelik, tabiri caizse beyler... taş gibi sağlam.
If I may say so, this whole idea is crazy.
Bunu söylemem gerekiyor, bu yaptığımız bence delilik.
I would recommend that the matter of Raymond Shaw be dropped right now and that Major Marco be temporarily reassigned to less strenuous and, if I may say so, less sensitive duties.
Size tavsiyem, Raymond Shaw konusunu unutmanız ve binbaşı Marco'nun geçici olarak görevden ayrılarak daha az yorucu ve hassasiyet gerektirmeyen bir göreve geçmesidir.
And I don't really think that personal rancor is going to help the situation, if I may say so.
Ayrıca böyle öfkeli davranışların işe yaramayacağını söylemek istiyorum.
There, your lordship, I think it is most becoming, if I may be permitted to say so.
Söylememde bir sakınca yoksa, inanılmaz yakıştığını söylemek isterim.
But, if I may be permitted to say so, it is you who have the pearl!
Ancak söylemeliyim ki... ben istiridye isem kızınız da bir inci.
If I may say so, over-tactful.
Diyebilirim ki, aşırı anlayışlıydınız.
If I may, your Excellence... isn't there some better way, something not so drastic...
Müsade buyurursanız sayın Ekselans... çok daha iyi bir yöntem yok mu, bu kadar sert olmayan...
If I may so say, Mrs. Muir, fiddlesticks.
Kusura bakmayın Bayan Muir, ama bu saçmalık.
If I may venture to say so, I am amazed at your calmness.
Haddim olmayarak söylemek istiyorum ki, sükunetiniz beni şaşırtmış durumda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]