English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / If you don't mind me saying so

If you don't mind me saying so translate Turkish

61 parallel translation
If you don't mind my saying so, Miss Judith it's better if you take charge of the ribbons and leave the handling of the horses to me.
Eğer kusuruma bakmazsanız Bayan Judith... siz kurdelelerle uğraşıp... atlarla ilgilenmeyi bana bıraksanız daha iyi olmaz mı?
Claudio, if you don't mind me saying so, you are a fool.
Claudin, sözüme gücenmezsen, sen bir aptalsın.
mrs. ratbag, if you don't mind me saying so you are badly in need of an expensive course of psychiatric treatment.
Bayan Ratbag, kusura bakmayın ama size pahalı bir psikiyatrik tedavi lâzım.
- If you don't mind me saying so.
- Söylememde bir sakıncası yoksa.
I find it downright cruel, if you don't mind me saying so, ma'am. I agree.
Bunu çok büyük haksızlık olarak görüyorum
You disappoint me, if you don't mind my saying so.
Kusura bakmayın ama, beni hüsrana uğrattınız.
Uh, if you don't mind me saying so, Jer, uh... some of these guys on the street seem a little crazy.
Kusuruma bakma, sokaktaki bu tiplerin bazıları kaçık görünüyor.
And you were always a lousy dancer if you don't mind me saying so.
Söylememde sakınca yoksa her zaman berbat bir dansçıydın.
If you don't mind me saying so he sounds like a real asshole.
Lafımı bağışlayın ama kocanız tam bir baş belası gibi görünüyor.
If you don't mind me saying so, Joseph.
- Söylememde bir sakınca yok ya Joseph?
If you don't mind me saying so.
Sözlerim sizi rahatsız etmiyorsa.
If you don't mind me saying so, the apes... are supposed to be a fascinating sight, especially that white ape.
Bana sorarsanız maymunlar büyüleyici yaratıklar özellikle beyaz olanları.
If you don't mind me saying so - even if you do - I don't think I've ever heard such a total load of poppycock.
Bunu söylediğim için kusuruma bakmayın ama böyle saçma sapan bir şey duyduğumu hiç hatırlamıyorum.
But Sir, I got less than 80 men in my company. And if you don't mind me saying so, those Germans don't seem too pleased with you being here.
Ama efendim, yanımda 80'den az asker var ve bunu söylemek istemezdim ama Almanlar burada olmanızdan hoşlanmışa benzemiyor.
Sir, if you don't mind me saying so, this is one hell of a risk.
Söylememde sakınca var mı bilmem ama bence büyük bir risk alıyorsun.
Thanks, Adam, for that astute insight, but if you don't mind me saying so I think C.J.'s problems here are really subordinate to members of this audience who have actually paid money to listen to your vastly underqualified advice.
- Zekice yorumun için sağ ol Adam. C.J.'in sorunlarının buraya gelip son derece yetersiz tavsiyelerini dinlemek için iyi para veren seyircilerimizinkinin yanında ikincil derecede olduğunu söylememin sakıncası yok herhalde.
Although, if you don't mind me saying so that jeering when you came on the screen, a bit much, you know.
Ama kusura bakmazsanız siz perdede görününce kopan yaygara, biraz fazlaydı.
I just think, and if you don't mind me saying so that you could go a little bigger with your comedy.
Eğer alınmazsan, bence biraz daha... kaba olmalısın.
If you don't mind me saying so, Mr Davis is a fool.
Eğer söylememe aldırış etmezseniz Bay Davis'in bir ahmak olduğunu söyleyeceğim.
But when I'm at the bee, and they tell me to spell some little fish from Australia or some weird bacteria on the moon, we're gonna wish we'd done a little bit more rote memorizing and not so much essay reading... if you don't mind me saying.
Ama yarışmada bana Avustralya'dan küçük bir balığın adını, ya da Ay'da bulunan bir bakterinin adını kodlamamı istediklerinde söylediklerime kulak asmış olup bol bol makale okumak yerine birazcık daha ezber yapmış olmayı dileyeceğiz.
The "ho, ho, ho" could do with some more work, if you don't mind me saying so.
Söylememde mahsur görmezseniz şu sizin'Ho, ho, ho'biraz daha çalışma istiyor sanki.
If you don't mind me saying so, she is turning into a stone cold fox.
.. bu kız tam sinsi bir tilki gibi.
Good job justifying their logic, but if you don't mind me saying things don't work so ideally in this world, little girl.
Onların mantığını aklamak için iyi bir iş, ama söylediklerimi aklın almazsa mükemmel yaptığın şeyler bu dünyada işe yaramaz, küçük kız.
Because if you don't mind me saying so, you're certainly beautiful enough to win.
Çünkü söylemem de sakınca yoksa eğer kesinlikle kazanacak kadar güzelsin. C
If you don't mind me saying so, Mr Prince, I think that it's... still too soon.
Sakıncası yoksa şunu söylemek isterim Bay Prince, bence bunun için çok erken.
Yeah, if you don't mind my saying so, you've been a real jerk to me all week.
Evet, eğer ne dediğimi umursamıyorsan Ozaman, Tüm hafta bana gerçek bir ahmak oldun.
If you don't mind my saying so, sir, you don't look very well to me.
Eğer söylememde sakınca yoksa, efendim, gözüme çok iyi görünmediniz.
June, if you don't mind me saying so, you have... the most intriguing case of fluorosis I've ever seen.
June, kızmazsan eğer, sende inanılmaz bir ağız yapısı var, şimdiye dek gördüğümün en güzeli.
It's a little distracting to the poet, if you don't mind me saying so.
Söylediğim için kusura bakma ama bu şairin dikkatini dağıtan bir durum.
I mean, if you don't mind me saying so, I...
Diyeceklerime kızmazsan...
I mean, be it if you don't mind me saying so, it's all a bit obvious, innit?
Bunu söylememe bile gerek yok bu çok aşikar, öyle değil mi?
If you don't mind me saying so.
sakıncası yoksa bana öyle söyledi.
A quite extravagant option, if you don't mind me saying so.
Söyleyeceklerime alınma bu çok abartılı bir seçenek.
You clean up very nicely, if you don't mind me saying so.
Söylememin sakıncası yoksa, çok hoş görünüyorsun.
If you don't mind me saying so, that was a mistake.
Eğer söylememin bir sakıncası yoksa, bence hataydı.
You seem a little uptight if you don't mind me saying so.
Biraz gergin görünüyorsun, anlatmak istersen...
If you don't mind me saying so, old son, I think you're a bit touched with the simple stick.
Eğer söylemem de bir sakınca yoksa yaşlı evlâdım birazcık sopalanmış gibi duruyorsun.
If you don't mind me saying so, you seem confused.
Yanlış anlama ama senin aklın karışmış gibi.
Mr. Stanford, if you don't mind me saying so, I've got this sense that I know you somehow.
Mr. Stanford, eğer bunu söylememi sorun etmeyecekseniz sizi bir şekilde tanıdığıma dair bir his var içimde.
If you don't mind me saying so, Mrs. O'Neil, your ears look like they can handle the soft whisper.
Bunu söylememin bir sakıncası yoksa Bayan O'Neil kulaklarınız romantik sözcükleri kaldırabilirmiş gibi geliyor.
If you don't mind me saying so, I think I could be a big help to you.
Söylememde bir mahzur yoksa sana çok yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.
Just the sort of thing your father would have pulled off, if you don't mind me saying so, sir.
Affınıza sığınarak ancak babanızın üstesinden gelebileceği bir iş olduğunu söylemeliyim efendim.
If you don't mind me saying so, you have a narrow view of socialism.
Kusuruma bakmazsanız, sosyalizm konusunda dar bir görüşünüz olduğunu söyleyeceğim.
It's a hell of a nice chair, if you don't mind me saying so.
Söylememin bir mahsuru yoksa, çok güzel bir sandalye.
I'm absolutely bloody furious, if you don't mind me saying so.
Çok öfkeliyim, eğer böyle konuşmamın kusuruna bakmazsan.
You know, if you don't mind me saying so, you look like shit.
Kusuruma bakma ama, bok gibi görünüyorsun.
If you don't mind me saying so, he seems to have some... interesting views on women.
Eğer söylememde sakınca yoksa, bana kadınlar hakkında biraz... garip düşünceleri var gibi geldi.
If you don't mind me saying, miss, I, I wouldn't have expected to find someone so cultivated
Söyleyeceklerimi maruz görün bayan ama ben bu kadar uzakta, kuzeyde böyle kültürlü bir bayanı beklemiyordum.
You are a remarkable woman, if you don't mind me saying so.
Umarım bunu söylemenin sakıncası yoktur, sen olağanüstü bir kadınsın.
If you don't mind my saying so, you seem rather anxious to avoid me.
Söylememde sakınca yoksa bana epey huzursuz göründünüz.
If you don't mind me saying so, ma'am, it's a burden you've took on... a burden and load, carried out without cry or complaint.
Söylememin bir sakıncası yoksa hanımefendi, siz böyle büyük bir yük üstlendiniz. Ağlamadan, şikayet etmeden taşıdığınız bir yük.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]