English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Immovable

Immovable translate Turkish

76 parallel translation
On behalf of the bankruptcy court I open the forced sale... of all the movable and immovable property of the painter Rembrandt.
İflas Mahkemesi adına, ressam Rembrandt van Rijn'ın tüm taşınır ve taşınmaz mallarının icra yoluyla zorunlu satışını başlatıyorum.
I like you, Tarzan, but you're as immovable as the Rock of Gibraltar.
Senden hoşlandım Tarzan. Fakat Cebelitarık Boğazı gibi yerinden oynamıyorsun.
Meets an old immovable object
# Kıpırdayamayan yaşlı bir cisimle karşılaşınca
Immovable, without feeling.
Hareketsiz, hissiz.
Gentlemen, an immovable Parliament is more obnoxious than an immovable king!
Baylar, değişmez bir Parlamento, değişmez bir kraldan daha berbattır!
the purchase and sale of motor vehicles, the interests, immovable property. false data to avoid the tax of successions.
Alıp sattıkları motorlu araçları, ilgi alanlarını, taşınmazları vergi vermemek için yaptıkları kalem kaydırmaları.
They were immovable.
Onlar kımıldatılamazdı.
The right of ownership and use of all movable and immovable company assets, with the exception of the above limitations, and of my entire personal estate, with the exception of the above limitations, shall pass in one moiety to Maria Braun, who gave me more joy than any other person in the world.
Taşınabilir ve taşınamaz şirket mallarının yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında kullanımı ve mülkiyeti ve tüm kişisel mal varlığım yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında tek bir hissede bana dünyadaki her insandan daha çok neşe veren Maria Braun'a geçecektir.
Immovable as a mountain. "
Dağ gibi sabit.
And the lord is always behind them, watching over them, immovable as a mountain.
Ve Efendimiz, daima bunların ardında bir dağ gibi yerinden kımıldamadan olan biteni izler.
Immovable as a mountain.
Dağ gibi yerinden oynamaz.
'The Unstoppable Force, this year's highest points per game average,'go head to head with Immovable Objects.
"Durdurulamaz Güç" ; bu yılın oyun başına en yüksek puanı,... kanalımız Tanışamaz nesneler ile baş başa gidiyor.
You see, the boy has no sense of moderation one moment he's flying around like a paper kite, and the next moment he's completely immovable.
Çocuğunuzun istikrarsız bir yapısı olduğunu anlamışsınızdır. Bir bakıyorsunuz etrafta kağıt uçurtma gibi bir bakıyorsunuz tamamen hareketsiz.
An immovable force meets an immovable object kind of thing.
Sabit bir gücün sabit bir nesneyle karşılaşması gibi bir şey işte.
And to challenge the irresistible force of Tatum we have the immovable object.
Ve Tatum'un inanılmaz gücüne karşı gelen kıpırdatması zor nesne.
We have run into an immovable object.
İnatçı bir katır gibiydi.
Hence, they're immovable.
Bu yüzden, "gayrimenkul" dürler.
Now... even if this one happens to be unregistered, you steal it, owner reports the theft, well, it's immovable again.
Şimdi, şey... eğer bu parça kayıt altına alınmamış olsa da, sen çalacaksın, sahibi çalındığını bildirecek, ve yine gayrimenkul olacak.
Firm, solid, immovable... neither forward... nor backward.
Sabit, kımıldamayan, hareketsiz. Ne ileri ne de geri.
He's an immovable wall.
Duvar gibi, sabit.
What happens when an unstoppable force meets a immovable object?
Durdurulamaz bir güç hareket ettirilemeyen bir nesneyle karşılaşırsa ne olur?
"All mankind is divided into three classes, " those who are immovable, those who are movable, and those who move ".
"Bütün insanlık üçe ayrılır, hareket edemeyenler, hareket edebilenler, ve hareket edenler."
Stand immovable, invincible, obstinate in times of trouble
Sıkıntılara karşı yılma, dik dur, yenilme
The church should be firm and act... as an immovable bulwark in the face of change.
Kilise sıkı olmalı ve de değişim... rüzgarında, değişmez koruyucu olarak hareket etmeli.
Two immovable objects.
İki adet yerinden oynamaz nesne.
Listen to this. " The immovable Entrenched-in-his-own-point - of-view, traditional man's man who believes's obligated to hold the mantle of our forefathers.
Şunu dinle. "Kendi fikirleri konusunda yerinden birazcık bile oynamaz, kendini babadan kalanlara sahip çıkmak zorunda hisseden geleneksel bir adamdır."
This is what happens when an unstoppable force meets an immovable object.
Durdurulamaz bir güç kımıIdamayan bir engele çarpınca böyle olur.
Making up gods, afterlives, all to keep our eyes off that immovable, impassable, diamond-hard retaining wall that is death, realizing it will splatter our brains like eggs.
Tanrılar, ahiret uydurmak, hepsi sırf, beyinlerimizi yumurta gibi çırpacağının farkında olduğumuz ölüm denen o sarsılmaz, aşılmaz elmas sertliğindeki istinat duvarından uzak durmak için.
Stubborn and immovable.
İnatçı ve sabit fikirli.
- Uh-huh. - You see, when the elephant is young and relatively weak... it is tied to an immovable stick.
Fil yavru ve nispeten zayıfken sabit bir sopaya bağlanmıştır.
Fudoshin immovable mind
Fudoshin, sarsılmaz zihin.
Yes, and I'm afraid I'm immovable on the subject.
Evet ve korkarım, bu konuda kararlıyım.
Immovable, he was, immovable!
Kaya gibiydi, kaya!
Once a descending object acquires a certain momentum, it continues on a downward parabolic curve to eventually impact with an immovable object at the nadir, the bottom, thereby consummating the arc of descent.
Düşen bir nesne belli hıza ulaştığında aşağıdaki hareketsiz nesneyle çarpışana kadar parabolik bir eğilim kazanır. En dipteki nesneyle çarpışana dek. Benim düşen nesneyi tamamlamam böyle.
Irresistible force? Say Ni-hao to immovable object.
Karşı konulamaz güç, belindeki objene güle güle de.
Forever immovable.
Hem de sonsuza kadar. ~
Unstoppable force, meet immovable object.
Durdurulamayan güç sabit bir engele çarpınca böyle olur işte.
What happens when the irresistible force meets the immovable object?
Karşı konulmaz güç, yerinden oynatılmaz nesneyle karşılaşırsa ne olur?
Time is immovable.
Zaman hep sabittir.
Your simplistic view... tends to make him a myth, an immovable icon.
Sen, o dar kafalı düşüncenle, bir efsane, bir ikon yaratmaya çalışıyorsun.
- So what do you do when you hit someone immovable like me and it just doesn't even affect me?
Pekala, benim gibi sert birine vurur da etkileyemezsen eğer, ne yaparsın?
It's fine. Look into my calendar and tell me if there is anything on the sixth that is immovable.
Takvime bak ve ayın altısında ertelenemeyecek bir şey var mı söyle.
That's immovable.
Ertelenemez.
Surely nothing is immovable.
- Elbette hiçbir şey ertelenemez değildir.
The mountains look solid and immovable.
Dağlar sabit ve kımıldatılamaz gibi gözüküyor.
Two immovable forces, neither side willing to back down.
Yerinden kıpırdamayan, geri çekilmeyen iki tarafız.
Yesterday Captain Hornigold was immovable from that fort and Captain Vane was a beggar.
Düne kadar Kaptan Hornigold'u o hisardan almak mümkün değildi ve Kaptan Vane dilenciydi.
As fast as the wind, as quiet as the forest as daring as fire and immovable as the mountain.
Rüzgâr gibi hızlı orman gibi sessiz... Ateş gibi yürekli dağ gibi sağlam.
Otherwise I shall be immovable!
Öğrenene kadar buradan bir yere kımıldamayacağım!
The immovable Polaris is the center of the cosmos.
O zaman yap!
Is thy heart immovable?
Senin kalbin yerinden oynamaz mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]