English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Implanted

Implanted translate Turkish

497 parallel translation
But first we remove the damaged portions of the brain... and permit the implanted tissues... which have been chemically revitalized... to produce brain protein... at an accelerated and supernormal rate.
Fakat biz önce beynin hasar görmüş kısımlarını çıkararak hıızlandırılmış ve süpernormal orandaki beyin proteinini üretmek için kimyasal olarak canlandırılmış dokuların nakledilmesine izin veriyoruz.
No, it's to be implanted — in the mastoid sinus of your skull.
Hayır, gömülecek... kafatasınızın mastoid sinüsü içine.
Like it was implanted in it.
Sanki kafasına yapışmış gibi.
One tiny crystal implanted in her necklace.
Kolyesine küçük bir kristal yerleştirildi.
- He implanted her with a parasite, and once it took over, apparently she went berserk.
Evet, ona bir parazit yerleştirdi, vücudunu ele geçirdiği anda, anlaşıldığı üzere, sonuçları da ortaya çıkmış oldu.
- implanted ampule.
- Aşılanmış bir ampul.
She retains her young within her body and nourishes it with a placenta, a pad rich in blood vessels, that is implanted on the wall of the womb and linked to the young by a tubular cord.
Yavrusunu vücudunun içinde tutar ve onu plasenta ile besler. Plasenta, kan damarları açısından zengin, rahmin duvarına sabitlenmiş olan ve yavruya boru şeklindeki bir kordonla bağlanan bir yapıdır.
Because when the body of Lord Fenley was discovered, the knife was firmly implanted in the chest to the left.
Lord Fenley'in cesedi bulunduğunda, bıçak sol taraftaydı.
These thoughts were implanted!
Yalan bu! Bunlar zihnine yerleştirilen bilgiler!
Implanted by surgeons into the flesh of Rafeeq's agents.
Refik'in ajanlarının vücutlarına ameliyatla dikilmiş.
Mortner implanted one of these microchips into Pegasus.
Mortner mikro çiplerden birini Pegasus'a yerleştirmiş.
Every colonist had one surgically implanted.
Kolonideki herkese ameliyatla yerleştirildi.
Tell me when suspect that the time bomb was implanted in the parakeet.
Söyle bana, ilk ne zaman saatli bombanın muhabbet kuşuna yerleştirildiğinden kuşkulandın.
- I would get implanted.
- Spermler nakledilebilir.
It had been surgically implanted.
Ameliyatla içeri koyulmuştu.
She has implanted subcutaneous communicators so that any transmissions will be inaudible to the Mintakans.
İletişimimizin Mintakanlar tarafından duyulmaması için... bize cilt altı ileticiler yerleştirdi.
The metal bar I implanted was rusty and the rust fused with my cells.
Yerleştirdiğim metal çubuk paslandı ve pas hücrelerimle birlikte eridi gitti.
We haven't implanted it yet.
Dönüşümü henüz tamamlayamamıştık.
- Implanted.
- Yanılgıydı.
All of this was implanted?
Bütün herşey yanılgı mı?
They erased your identity and implanted a new one.
Kimliğini sildiler ve yeni birtane yarattılar.
I've been artificially implanted as an emergency measure.
Yapay zeka bölümünde acil müdahaleler için bulunuyorum.
You implanted into her mind doubts about the fidelity of her husband.
Onun zihnine kocasıyla ilgili kuşku tohumları ektiniz.
The bomb was implanted in one of their forearms.
Bomba onlardan birinin kolunun ön kısmına yerleştirilmişti.
Defense, communication, navigation. They are all controlled by a root command implanted into each...
Savunma, iletişim, yön bulma hepsi tek bir komut ile kulağa takılmış bir alet içinden kontrol...
She has your missing chip implanted in her brain.
Beynine senin kayıp çipin yerleştirilmiş.
Just waiting to be implanted.
Sadece aşılanmak için bekliyor.
You implanted it in me... when you examined me afterJo's death.
Onu bana yerleştirdin... Jo'nun ölümünden sonra beni muayene ettiğinde.
If Odan is to survive, he needs to be implanted in the new host as soon as he arrives.
Odan'ın yaşaması için... yeni konak gelir gelmez içine yerleştirilmek zorunda.
Farnsworth's got a surveillance unit implanted in your right eye.
Farnsworth sağ gözünün içine... bir takip ünitesi yerleştirdi.
Facts can be implanted, accessed from any number of sources.
Gerçekler aktarılabilir, bir çok kaynaktan erişilebilir.
An idea is subtly implanted in your head without your knowing it.
Olay, fikri bilinçaltına işlemek tabi sana çaktırmadan.
While you were under our drugs, you were implanted with a small device.
Sen ilacımızın etkisi altındayken, vücuduna küçük bir cihaz yerleştirildi.
Your code was implanted when you were thawed.
Kodun buzların çözüldüğünde yerleştirildi.
We fertilized an egg and implanted it into my abdomen.
Yumurtayı dölledik ve karın boşluğuma yerleştirdik.
- Yep Well, that could be all that's keeping her from coming out in the daytime A deliberately-implanted phobia
Gündüz ortaya çıkmasın diye bilhassa oluşturulmuş bir fobi.
But not before she implanted a machine in his brain.
Ama beynine bir cihaz yerleştirilmişti.
Aliens have implanted a detector in my nose!
Uzaylılar burnuma detektör koydu!
I mean... it's like their hands have been surgically implanted, you know?
Sanki elleri ameliyatla birleştirilmiş..
This is either a natural ability in his species or some kind of basic intelligence implanted into his genetic structure.
Ya türünün doğal yeteneği ya da genetik yapısına bir çeşit temel zeka eklenmiş.
That's probably another genetic alteration implanted by the Founders to ensure the Jem'Hadar's loyalty.
Muhtemelen Jem'Hadar'ın sadakatini sağlama almak için Kurucuların yaptığı başka bir genetik değişiklikten dolayı.
The urge to return home was implanted in your genetic makeup.
Geri dönüş dürtüsü genetik yapınıza eklendi.
And you think this was implanted?
Ve sen bunların mikroçip olduğunu mu söylüyorsun?
Some sort of device has been implanted in their brains.
Beyinlerine bir tür cihaz yerleştirilmiş.
If you don't buy things : toilet paper, new cars... electrically operated sexual devices... stereo systems with brain-implanted headphones... screwdrivers with built-in radar devices, voice-activated computers- -
Mal satın almazsan : Tuvalet kağıdı, yeni araba... elektrikli cinsel aletler... beyne yerleştirilmiş kulaklı stereo sistemleri... entegre radar cihazlı tornavidalar, sesle çalıştırılan bilgisayarlar...
At that moment the real personality is destroyed and the implanted one takes control.
O anda gerçek kişilik yok olur ve ekilmiş olan kontrolü ele alır.
The implanted personality is conditioned for self - preservation.
Ekilmiş olan kişilik şartlandırılmış bir baskı altında.
To avoid discovery, the implanted personality would do or say anything.
Ekilmiş kişilik, açığa çıkmamak için her şeyi yapabilir veya söyleyebilir.
The transmission we received from Barisa Prime could have been faked using that device we found implanted in the communications relay.
Barisa ana gezegeninden aldığımız ileti,... iletişim cihazına yerleştirilmiş olarak bulduğumuz aygıt kullanılarak değiştirilebilirdi.
Implanted?
- Eklenmiş mi?
All of them who say that they have these implanted in them.
Hepsi de kendilerine bu şeyin yerleştirildiğini söylüyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]