Impose translate Turkish
753 parallel translation
Oxen perished and people perished, and the chieftain decided to make a stop on zvenyhora and to impose a levy...
Öküz öldü ve insan öldü, şef Zvenigorayı durdurmaya karar verdi. Sef bu ağırlığa sahipti.
The restraint that we impose upon ourselves can drive us mad.
Kendimize getirdiğimiz kısıtlamalar bizi çılgına çevirebilir.
- I wouldn't want to impose.
- Sizi zora sokmak istemem.
I'm afraid I've had to impose on you, Mr Verloc.
Korkarım ki sizden bir şekilde yararlanmak zorundaydım Bay Verloc.
Otherwise, the will could never impose so many obstacles.
Aksi taktirde vasiyetinde bu kadar çok engel olmazdı.
The slaveries they put upon themselves today... they will impose tomorrow upon the whole world.
Bugün kendini kullandıran köleler yarın tüm dünyaya bunu dayatır.
Age is a limit we impose upon ourselves.
Yaş, bizim kendimize koyduğumuz bir sınırdır.
Since you still refuse to remember your name... but have pleaded guilty to trespass and atrocious assault, I will be as lenient as my conscience permits... and not impose upon you the maximum penalty your crimes ordinarily permit.
Adını söylemeyi hala reddettiğin... ama kaçak yolculuk ve menfur saldırı suçlamalarını kabul ettiğin için... vicdanımın elverdiği kadar hoşgörülü olacağım... ve sana, suçunun normalde izin verdiği en ağır cezayı uygulamayacağım.
I don't want to impose upon you... but you're Johnnie's cousin as well as his employer.
Size yük olmak istemem... Ama siz Johnnie'nin işvereni olduğunuz kadar kuzenisiniz de.
- I wouldn't want to impose. - No.
- Zorla bir şeyleri kabul ettirmek istemem.
I won't impose on you again.
Size bir daha yük olmam.
That boy was not looking to impose himself in the world.
Bu çocuk kendini dünyaya kabul ettiriyor gibi görünmüyordu.
We must never again let any force dedicated to a super-race... or a super-idea, or super-anything... become strong enough to impose itself upon a free world.
Süper ırka, ya da süper ideolojiye, ya da süper herhangi bir şeye... adanmış bir gücün, özgür dünyaya... hükmedecek kadar güçlenmesine bir daha asla izin vermemeliyiz.
I exact no promises and impose no obligations.
Hiçbir söz, yasak ya da taahhüt koymuyorum.
Schools cannot impose a death penalty so they sent Dargelos home and took the head to hospital
Okullarda ölüm cezası yok bu sebeple Dargelos okuldan atılmış ve müdür de hastaneye sevk edilmişti.
No, thank you, Mr. Anaheim. I couldn't impose.
Gerek yok, Bay Anaheim, teşekkür ederim.
But it is not I that's getting married, I can't impose it at all cost.
Ama onunla evlenecek olan ben değilim bu yüzden benim fikirlerim sana etki etmemeli.
Who will pay the tributes you let Attila impose on you?
Atilla'nın üzerine yıkmasına izin verdiğin vergiyi kim ödeyecek?
Well, you see, I was asking how to get out there, but... Well, I wouldn't want to impose on you.
Şey, oraya nasıl gidileceğini soruyordum ama senden yararlanmak istemem.
You plan to impose on my good nature and drink me out of house and home.
İyi niyetimi suistimal edip beni evimden etmeye çalışıyorsun.
I dislike to impose.
Zahmet vermek istemem.
I ask this court... to find the accused guilty... and impose the penalties prescribed by the code of military justice.
Bu mahkemeden... sanıkları suçlu bulmasını istiyorum... ve askeri kanunlar çerçevesinde gereken cezanın verilmesini talep ediyorum.
But do you think I could impose on his generosity just once more?
Fakat sadece bir kez daha onun cömertliğini zorlayabileceğimi sanıyor musun?
I was wondering if I could impose on you...
Acaba sizden rica etsem...
Win or lose, Gigi, you will not impose us on poor Gaston for the weekend.
Kazan ya da kaybet Gigi, Gaston'a bizi zorla götürtmek yok.
I wouldn't want to impose.
Yük olmak istemem.
- I don't want to impose.
- Rahatsızlık vermek istemem.
I hate to impose.
Zahmet vermekten nefret ediyorum.
I hate to impose on your kindness by asking this, but couldn't you somehow find the boy?
Senin iyiliğine sığınarak bunu soruyorum, bir şekilde çocuğu bulamam mı?
It doesn't matter ; they'll impose a composer on me, too
Önemli değil. Bana bir tane de besteci verdiler.
Could I impose upon your hospitality?
Misafirperverliğini biraz zorlayabilir miyim?
- I don't want to impose.
- Size zahmet vermeyeyim.
Mr McLintock, could I impose on you to use your Comanche to tell these people...
Bay McLintock Komançi dilini kullanarak onlara söylemenizi istediğim- -
I don't want to impose. I just wanted to see where he lives.
Niyetim kendimi ona kabul ettirmek değil.
Oh, I wouldn't want to impose on our guest.
Oh, misafirimizi zorlamak istemiyorum.
- I don't want to impose.
- Ayak bağı olmak istemiyorum.
May I impose upon your kindness for directions to the post telegraph office?
Öyle olsun. Telgrafhane bürosundaki görevliye emir vermeniz konusunda bir iyilik istiyebilirmiyim?
'This Norman war lord was charged to impose the Duke's will on his vassals'and to protect their settlements from Frisian raiders'who crossed the waters to plunder and pillage.'
dükün vassalları üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek..... ve topraklarını denizden gelen Frizyalı yağmacılara karşı..... korumaktı.
The life they impose on us makes organisation difficult.
Bize dayattıkları hayat, organize olmayı zorlaştırıyor.
Colonel Steinhager was right to impose this test, or a serious mistake might have been made.
General Steinhager'ın bu testi uygulamakta ne kadar haklı olduğunu gördük. Yoksa çok ciddi bir hata yapacaktık.
Terrorism is not an act of liberation, but a means to impose a programme.
Terörizmin bir özgürleştirme edimi değil sadece belli bir programı dayatma aracı olduğunu unutuyorsun.
This man, who is morally guilty of his mother's death is no more fit to dwell in this society of man than the man who slew the father that begot him, and so, without a single reservation in my heart, I ask to impose the death penalty upon this man.
Manevi açıdan annesinin ölümünden suçlu olan bu adam hayata gelmesine vesile olan babasını katleden birinden aşağı kalmamak üzere bu toplumda yaşamak için uygun değildir ve bu yüzden kalbimde en ufak bir tereddüt olmadan bu adama idam cezasının uygulanmasını istiyorum.
Heaven knows Basavriuk, I will impose penance upon you...
Tanrı seni cezalandıracak, Bassavriouk! Seni afaroz edeceğim!
And now he has ordered my first prefect Kittler, under threats, to go with the other choir, and left me to learn of it through this Krause, whom he wants to impose on me with force as first prefect.
Ve şimdi Başkan Kittler beni tehdit ediyor, ve başkan olmasından güç alarak bana bir şeyler dayatan Başkan Krause'nin emri altında diğer koroyla çalışmaya zorluyor.
Could I impose upon you and call again sometime, maybe?
Sizi tekrar rahatsız edebilir miyim?
One thing I think I've learned in therapy... is that I must not impose my values on the world.
Terapide öğrendiğim bir şey varsa o da kendi değerlerimi başkalarına dayatmamalıyım.
So, you see, I must impose special conditions on my patients.
Bu yüzden hastalarımız bazı özel koşullara uymalı.
We've had to impose additional restraint.
Kısıtlamayı arttırmamız gerekti.
With 50,000 men under my command I could impose a government on this nation overnight.
Emrimdeki 50.000 askerle bir gecede bu ulusa zorla hükümet kurarım.
" Therefore, we will impose a full embargo on all trade with Japan.
" Bu nedenle, Japonya ile tüm ticari ilişkilerde tam amborga uygulayacağız.
I'm not trying to impose my will on you
Sana kendi irademi kabul ettirmeye çalışmıyorum.