English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Imprison

Imprison translate Turkish

241 parallel translation
There's no reason for us to imprison them.
Onları esir tutmamıza gerek yok.
Initially, we need to capture and imprison her.
Şimdilik onu yakalayıp hapsetmeliyiz.
It has been decided to imprison you here rather than risk transporting you to a prison.
Sizi hapishaneye götürme riski yerine buraya hapsetmeye karar verdik.
Even now my voice is reaching millions, millions of despairing men, women and children, victims of a system that makes men torture and imprison innocent people.
Şu anda bile sesim milyonlarca insana... milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğa erişiyor. sistemin kurbanları ve işkence çeken kişilere... ve hapisteki masum insanlara.
Herod has good cause to imprison this rabble-rouser.
Herod'un o isyancıyı tutuklaması için iyi bir nedeni var.
They want to imprison you, perhaps kill you...
Sizi hapse tıkamak, belki de öldürmek istiyorlar...
THEY MAY CHANG E THEIR MINDS AND ALTER THE LAW, AND IMPRISON YOU ON EARTH LIKE THE OLD DAYS.
Birçok kişi bu zulmün gereğinden fazla olduğunu düşünüyor.
I'll ride to the mountains with this wicked maid and say I don't want such a daughter Imprison her in the mountain for seven years When she is chastened, I'll take her back
Bu kötü kalpli küçük kızla Dağlarda at bineceğim böyle bir kız istemiyorum diyeceğim onu yedi yıllığına dağa hapsedin arındığında onu geri alacağım
If you imprison them, you will deprive the scientific world... of the greatest opportunity it's ever had.
Onları hapsederseniz bilim dünyasını... gelmiş geçmiş en büyük fırsattan mahrum edeceksiniz.
Look, brother, i don't know much about this cult of yours - what's permitted, what isn't permitted - but i seriously doubt if you have the authority to imprison a man against his will.
bak, kardeşim. ben senin hakkında anlatılan bu garip şeylerle ilgili bir şey bilmiyorum... ne yapıyorsun, ne yapmıyorsun ciddi şüphelerim var eğer izin verirseniz, bir adamı onun iradesi dışında neden hapsettiğinizi öğrenmek istiyorum.
If I am to be imprison-ed, will you, perhaps, come and see me there?
Eğer hapsedilmiş olursam yapar mısın, belki gelmek ve beni görmek orada?
But you imprison those who employ it privately.
Ama şiddeti özel olarak uygulayanları mahkum ediyorsunuz.
You imprison people.
İnsanları hapsediyorsunuz.
Imprison their family and keep a watch.
Balıkçıların ailerini barınakta tutum.
Student, I don't want to imprison you.
Seni hapse tıkmak istemiyorum.
Get out your envelope and imprison hairs.
Dilerseniz dört ayak üstünde sürünün.
We never believed that we could leaving to imprison in them, if we were abated on enemy territory.
Çünkü inanırdık ki asla düşman eline tutsak olarak geçmemeliyiz.
Since always, the Japanese warrior believed that it was a sin to leave itself to imprison.
Antik çağlardan beri Japon savaşçısı esir düşmenin günah olduğuna inanır.
In the same way, we, while modern Japanese soldiers, we did not have leaving to imprison in them because it would be a dishonor.
Bize de modern Japon askerleri olarak tutsak olmamamız gerektiği, bunun tam bir kara leke olduğu öğretildi.
The parks whose railings imprison you, the festering swamps near the sewer outlets, the monstrous factory gates.
Parmaklıkları seni hapseden parklar kanalizasyon ağızlarında oluşan bataklıklar fabrikaların devasa kapıları.
In a sense, a victory for the gossamer circles of liquid over the insubstantial air they imprison.
Bir bakıma, hapsettikleri zayıf havaya karşı örümcek ağı gibi hafif sıvı çemberlerinin galebesi.
" Dim with a dull imprison'd ray A sunbeam which has lost its...
" Tutsak olmuş ışığın karanlığında yolunu kaybetmiş bir...
He's going to try to imprison me with something in that bag.
Çantasının içindeki bir şeyle beni hapsetmeye çalışacak.
I wouldn't imprison any man used to the Freedom of the seas, sir.
- Deniz özgürlüğünde kimseyi bırakamazdım
We'll imprison him for the time being.
O halde onu zindana atacaz.
'Unless you want to imprison them in depressurised canisters.'
Onları düşük basınçlı kutulara hapsetmek istemiyorsanız evet.
Do you think they're going to imprison us or cashier us, sir?
- Çünkü eğer babam öğrenirse...
The traps on the Bamboo Island... were set up by our master... to imprison the Bat
Efendimiz tarafından kurulan... Bambu adasında ki tuzaklar... Yarasayı oraya hapsetmişti
They will imprison us. They will fine us. They will seize our possessions.
Bizi hapsedecek, cezalandıracak, mallarımıza el koyacaklar.
You can't imprison us!
Bizi içeriye hapsedemezsin!
They can't imprison me anymore.
Artık beni hapsedemeyecekler.
Can imprison a man.
İnsanları hapishaneye kapatabilirler.
We don't imprison anyone who does not wish to be here.
Burada olmak istemeyen kimseyi zorla tutmuyoruz.
Imprison yourself! I'll punish you later.
İkinci bir emre kadar sokağa çıkmanı yasaklıyorum!
- Who would want to imprison a child?
- Kim bir çocuğu tutsak eder ki?
And we know how to imprison you.
Ve sizi nasıl tutsak edeceğimizi de biliyoruz.
We can save this young woman's life and imprison a parasite, all in one gesture.
Bu kadının hayatını kurtarıp, bir pisliği hapse attırabiliriz.
Since you won't listen to me, I'll imprison you!
Madem beni dinlemiyorsun, ben de seni hapsederim!
He's here for a medical emergency and we imprison him.
Acil tıbbi yardım için burada ve biz onu nezarete atıyoruz.
Once I do, no force on Earth will be able to imprison me again.
Birleştiğimde dünyadaki hiçbir güç beni tekrar mahkûm edemeyecek.
You all seem to be forgetting the most important thing... which is, that it's wrong to imprison an animal.
Hepiniz en önemli şeyi unutuyorsunuz. Hayvanları hapsetmek yanlıştır.
How can they imprison kids in school on a beautiful day like this?
Böyle güzel bir günde bizi nasıl hapse atabiliyorlar?
He looks more like a saddle bum to me. Imprison him.
Bana daha çok aylak bir serseri gibi göründü Hapsedin onu.
But as a sign of good faith to our Australian friends we'd like to imprison Bart for five years.
Ama Avustralyalı dostlarımıza iyi niyetimizi göstermek için Bart'ı beş yıl hapse atmak istiyoruz.
Our brother is imprison'd by your means myself disgraced the nobility of the house held in contempt while great promotions are daily given to ennoble those that scarce, some two days since, were worth a noble.
Sizin sayenizde kardeşimiz zindanda. Bendeniz utanç içinde, soylular hor görülmekte iken iki gün önce beş para etmeyecek soysuzları soylulaştırmak için her gün büyük payeler dağıtılıyor.
" They cannot imprison us...
" Bizi sonsuza kadar...
Nobody can imprison you.
Seni hiç kimse hapsedemez.
'And since Mobutu was an extraordinarily practical man,'down under the stadium, which seated 100,000 people,'were detention pens and rooms and chambers'where you could imprison as many as a couple of thousand people.
Mobutu inanılmaz derecede işini bilen bir adam olduğundan stadyumun aşağısında üstte 100.000 kişilik kapasite varken kodesler, odalar ve bölümler vardı. Bir seferde binlerce insanı tutuklayabileceğin bir yer.
I say we imprison them for the duration of our bicentennial.
Kutlamaya kadar onları mahkûm edelim diyorum.
What if we were to imprison Dona Chimene and her children?
Peki ya Dona Chimene ve çocuklarını en kuytu zindanlarımıza atarsam?
Once I do, no force on Earth will be able to imprison me again.
Şimdi, Sauron!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]