English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inability

Inability translate Turkish

485 parallel translation
Your opinions Mr. Holmes are undoubtedly the result of your inability to cope with something beyond the realm of your comprehension.
Sizin düşünceleriniz Bay Holmes kesinlikle, algı alanınızın ötesindeki bir şeyin üstesinden gelmekteki yetersizliğinizin bir sonucu.
But the patient's main problem happens to be a complete inability to accept his love... or the love of any man she could think of as a husband.
Ama hastanın temel sorunu kocasının sevgisini kabul etmeyi başaramaması. Hatta kocası olarak görebileceği herhangi bir erkeğin sevgisini kabul etmiyor.
Also a contempt for humanity, an inability to love and be loved.
Ayrıca insanlığa bir saygısızlık. Sevme ve sevilme beceriksizliği.
My wife's tactlessness and my inability to do anything about it must have made a horrible impression on you.
Karımın patavatsızlığı ve benim bu konudaki acizliğim senin üzerinde korkunç bir baskı oluşturmuş olmalı.
Your inability to arrive even approximately on time.
İşe zamanında gelme konusundaki yetersizliğin.
You know, the one unredeeming quality in women is their inability to keep their emotions out of their love affairs.
Biliyorsun, kadınlardaki değişmez nitelik duygularını aşk ilişkilerinin dışında tutamamalarıdır.
YOUR INABILITY TO SLEEP IS A CASE OF NERVES.
Uyuyamamanızın nedeni de sinirsel, başka bir şey değil.
At the moment I'm working on her inability to drink water from a glass.
Şu anda bardaktan su içememe sorunu üzerinde çalışıyorum.
Ladies and gentlemen, I've learned that men's unhappiness arises from the inability to stay quietly in their own room.
Bayanlar baylar, Biliyorum ki, insanın tüm mutsuzluğu tek bir şeyden kaynaklanır : Sessizce odasında kalmayı başaramamasından.
But Elsa's inability to feed herself meant that George had to leave the reserve every day and drive a very long distance to another area where the shooting of game was allowed.
Elsa'nın kendisini beslemesindeki yetersizliğinin anlamı, George'un araziyi her gün bırakması ve atış oyunun serbest olduğu bölgeye uzun bir yolculuk yapması demekti.
A layman's inability to comprehend?
İnsanlar, anlama yeteneğinden yoksun olduğu için?
When I went through that gate and saw you standing and pondering I was afraid of the greatness of your love and my inability to respond to it.
Bu kapıdan girdiğimde senin duruşunu gördüğümde aşkının büyüklüğünden ve benim buna cevap verip veremeyeceğimden korkmuştum.
Our inability to reach the landing party is strange, and I am concerned.
İniş ekibine ulaşamamamız tuhaf. Endişeliyim.
Captain, your inability to remember having given commands, reading and signing important orders and then forgetting them, your physical analysis as compiled by your own chief surgeon, all of these things would appear to be irrefutable proof
Kaptan, emir verdiğinizi hatırlayamamanız, önemli kararları okuyup imzalamanız ve sonra bunu unutmanız, kendi baş cerrahınız tarafından oluşturulan fiziksel analiziniz. Tüm bunlar yetersiz kondisyonunuzun reddedilemez kanıtı olarak görünüyor.
What about the Lawgivers'inability to cope with the unexpected?
Ya yasa koyucuların beklenmedik durumla baş edememeleri?
I'm afraid I'll have to forego that bedside picture as much as it would've compensated for his inability to testify tomorrow.
Ross'la başucu fotoğrafı çektirseydim bile... bu yarın şahitlik yapamamasını telafi etmezdi.
The inability of the bourgeoisie to carry out the liberation process was blatant.
Burjuvazinin özgürleşme sürecini taşıyamaması aşikardı.
One thing that most shocks me about people is their inability to keep up a feeling without straying.
İnsanlar konusunda beni şaşırtan şeylerden biri de bir işi mahvetmeden sonuna kadar götürememeleri.
an inability to establish links, to gather experience and grow.
Tecrübe kazanmak ve büyümek arasında bağlantı kuramama.
I'm sorry for my inability to comply with your request
Ne yazık ki sana yardım edecek durumda değilim!
That the growth of technology - telegraph, cheap newspapers, railways, transport - is matched by a failure of imagination, Denson... a fatal inability to understand the meaning and consequences... of all these levers, wires and railways.
Teknolojinin gelişimi telegraf, ucuz gazeteler, tren yolları, taşımacılık.. ... hayal gücünün başarısızlığıyla karşılanır, Denson. Bu kaldıraçların, kabloların ve tren raylarının anlamını ve sonuçlarını kavrayabilmekte ölümcül bir yetersizlik.
Like the hay fever, or the sickness caused by the oysters, or inability to eat meat.
Saman nezlesi ya da istiridyelerin yol açtığı rahatsızlık, ya da et yiyememe gibi.
When the human body has suffered a dehydration of between 6 to 10 % it experiences dizziness, difficulty in breathing decreased blood volume, indistinct speech and finally an inability to walk
İnsan vücudu yüzde 6-10 arası sıvı kaybına uğradığı zaman baş dönmesi başlar, nefes almakta güçlük çeker kan yoğunluğu düşer, belirsiz konuşmalar ve sonunda, yürümekte zorluk çekmeye başlar
That I inherited... an... inability to love.
Bana miras kalan... bu... sevebilme noksanlığı.
About his inability to settle a painful situation which has haunted him for too long.
Yıllardır süregelen bazı gerilimli konuları çözememiş olmak.
One common cause of nymphomania is the inability to have an orgasm.
Nemfomaninin en yaygın nedeni kadının orgazm olamaması.
Where did the inability to see or hear these very simple images come from?
Bu kadar yalın imajları görüp duyamama acizliği nereden geliyor peki?
I never missed a meal through inability to eat.
Yiyemiyor olsam bile hiç bir öğünü kaçırmadım.
A - A frustrated vision of Sarah's own inability?
Sarah'ın kendi yeteneksizliğinin hüsrana uğramış görüntüsü mü?
Forgive my inability to communicate.
Yetersiz anlatımımı bağışlayın.
And because of his attitude towards my fears and his inability to deal with my feelings I had come to have almost no self-esteem.
Korkularıma karşı tavrı ve duygularımla ilgilenemeyişi yüzünden özgüvenimi yitirmek üzereydim.
In the end, his inability to push away the awful facts of being in the world rendered his life meaningless.
Sonunda, dünyada var olmanın korkunç gerçeklerine set çekememesi hayatını manasız hale getirdi.
Should you be found within the described area or return thereto after expiry of the appointed period, in accordance with Clause 132, Paragraph 2 of the General State Administration Law dating from July 30, 1883, you will be fined the initial sum of 100 marks, or, in the event of inability to pay, be sentenced to 10 days'imprisonment.
Tanımlı bölgeler içerisinde bulunmanıza ya da 30 Temmuz 1883 tarihli Genel Devlet Yönetimi Yasasının 132. bendinin 2. paragrafına uygun olarak belirtilen süre bittikten sonra geri dönmenize ve buna istinaden toplam 100 marklık cezaya çarptırılmanıza, bu miktarın ödenememesi halinde ise 10 günlük hapis cezasına çarptırılmanıza karar verilmiştir.
I could understand if you didn't have what it takes, but your record shows you have an above average IQ, and what concerns me is your inability to get along with the others.
Bunun nasıl olduğunu anlayamıyorum. Sicilinde ortalamanın üzerinde bir IQ'ya sahip olduğun yazıyor. Beni endişelendiren senin yetersizlikte ısrarcı olman.
Some sort of frustration caused by the inability to resist to the opponent.
Düşmanının kim olduğunu bilememekten kaynaklanan asabi düş kırıklığı.
The inability to recognise the word "fragile".
- "Kırılabilir" kelimesini tanımaktan aciz. - Evet.
ELVIN, YOUR INABILITY TO EXPRESS YOUR ANGER IS IN ITSELF A FORM OF HOSTILITY.
Elvin, sinirini ortaya çıkarma konusundaki yetersizliğin başkalarında başlı başına bir düşmanlık tavrı yaratıyor.
Well a listlessness, a lack of energy, an inability to concentrate, a general air of apathy.
İlgisizlik, enerji kaybı, konsantre olamamak, hissizlik duygusu.
My experience is that many very fine marriages become unstable and are destroyed by an inability to deal with this sort of problem.
Tecrübelerime dayanarak söylüyorum, pek çok mutlu evlilik çiftler bu tür problemlerle başa çıkamadıkları için son buluyor.
But they will. Our inability to bear children is a genetic dysfunction.
Bizim çocuk sahibi olamamamız genetik bir bozukluk.
You seem to be forgetting that it was Mr Costa's inability to handle the subcontractors that got him into this trouble in the first place.
Daha en başta taşeronları idare edemeyerek... başına iş açan... Bay Costa'yı unutmuş gibisin.
I don't appreciate you dumping this paranoid garbage on me nor your inability to follow a simple order especially when it means I have to pay for your flight back to New Orleans.
Hem de son zamanların en berbat fırtınalarından biri sırasında. İçimizden öyle geldi işte. Fırtına o kadar da kötü değildi.
Let's just say I envy your inability to get drunk.
Sarhos olamama yetenegine gipta ediyorum diyelim.
An inability to do something?
Birşeyi yapamamak mı?
What disgusts me, Richard, is your inability to accept yourself as you are.
Kendini olduğun gibi kabul edememenden iğreniyorum.
The inability to experience pleasure, the inability to function.
Mutlu olamama, işlev yetersizliği.
"The inability to experience pleasure."
"Mutlu olamama."
This medication may cause an inability to sleep.
Yan etki olarak uyku sorunlarına yol açabilir.
Ray had an inability to grasp reality.
Ray'in gerçeği kavrama yetersizliği vardı.
Their faith is unaffected by his inability to defeat Gowron.
İnançları Gowron'u devirememesinden etkilenmemiş görünüyor.
No, no, no. Do not underestimate your inability to attract women.
Kadınlar konusundaki yeteneksizliğini göz ardı etme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]