Inaudible translate Turkish
182 parallel translation
( Inaudible ) in advanced the bishop's page brashly and who to repel, the king's cautious page.
( Duyulmaz ) önceden filin sayfası küstahça ve geri püskürten, şahın mühim sayfası.
He seemed to recover some strength and in an almost inaudible voice asked for absolution.
Güç toplamaya çalışıyor gibi görünüyordu ve... çok zayıf bir sesle günah çıkarmak istedi.
[inaudible] I'm not exactly clear about that. It must be very scientific.
Bilimsel bir şey olmalı.
I DON'T LIKE THIS [inaudible].
Açın şu kapıyı!
The sound, inaudible to humans, has of course been amplified.
Çiftleşme şarkılarını insanlar duyamaz ama kendisi bestelemiştir.
( INAUDIBLE )
( NE DEDİĞİ DUYULMUYOR )
It's invisible and inaudible
O görülmez ve işitilmezdir.
She said in a faint, almost inaudible voice... not to be afraid, that she had something to tell me.
Neredeyse duyulmayacak kadar silik bir sesle bana korkmamamı ve bir şey söyleyeceğini söyledi.
( Inaudible )
( İşitilmez )
Treachery, ruined, ruined, [inaudible] England!
İngiltereyi vefasızlık yıktı, yıktı, yıktı!
( inaudible )
Oraya.
[inaudible].
Etrafın dağınıklığına bakma.
( INAUDIBLE ) You're serious about this, aren't you?
Bu konuda ciddisin, değil mi?
[INAUDIBLE] Aw, Peg, come on. She's probably just his personal flotation device.
Yapma Peg, kız muhtemelen adamın özel can simidir.
She has implanted subcutaneous communicators so that any transmissions will be inaudible to the Mintakans.
İletişimimizin Mintakanlar tarafından duyulmaması için... bize cilt altı ileticiler yerleştirdi.
If the deaths of Puig and the Négus, of Captain Boïeldieu, and of the little bunny were inaudible, it is because life never rendered what it stole from film.
Puig'in, Négus'ın, Kaptan Boïeldieu'ın ve küçük kızın ölü bedenleri işitilmemişse bunun nedeni hayatın filmden çaldığı şeyleri tasvir edememesindendir.
Ladies and gentlemen our ( inaudible ) plane has failed us.
Bayanlar baylar, maalesef... uçağımız arıza yapmıştır.
[Inaudible] That's mywife.
Bu benim karım.
Carry the enclosed pager set to the inaudible vibrating response.
Zarfta yer alan çağrı cihazını sessiz titreşime alarak yanında taşı.
Oh, fuck you, I got to inaudible tickle!
Sen değil! Ha siktir lan, benim saksoya ihtiyacım var!
So this inaudible sound made you sick, but not in the same way it affected the aliens?
Yani bu duyulamayan ses sizi hasta etti ama uzaylıları etkilediği şekilde değil, öyle mi?
What's your name, son? ( inaudible ) Did he say Greg?
Adın ne, Evlat? Greg mi dedi?
But the crack is so tight, it's completely inaudible.
Ancak çatlak çok küçük, kesinlikle duyulmuyor.
( Inaudible... ) but this is about the weirdest fucking body armor... you've ever seen.
Anlatsam bana deli dersin. Bu hayatta görebileceğin en garip vücut zırhı.
- No, that's two levels. [INAUDIBLE DIALOGUE]
O, 2 aşama öncesi oluyor.
[INAUDIBLE DIALOGUE]
TVRip black _ milk Haziran 2008
JUST FOR A MINUTE, HEIN? [Inaudible whisper]
Bir dakikalığına...
( almost inaudible ) Nicholas Stokes.
Nicholas Stokes.
While I've rambled on, a secondary layer of inaudible sound higher than humans can hear, audible to dogs and lower animals has been heard by crystal sensors dotted about your vessel.
Ben anlatırken, ikinci bir ses, insanın duyabileceğinden tiz köpek ve altındaki hayvanların duyabildiği bir ses geminizin çeşitli yerlerindeki kristal sensörlerce algılandı.
And here we walked into hundreds and hundreds and it was a loud rowdy audience. WOMAN IN AUDIENCE : [INAUDIBLE].
Çok kazanan avukatlara gideriz Suçunu kabullenmek daha ucuza gelir
But what [INAUDIBLE] preaches is the refusal to work not the negation of the Protestant work ethic but you know as a fundamental wrongness of it all, the incredible waste of a life dictated by others.
Ben mutfağa doğru gittim. Belki kaçmış gibi göründüm, ama asıl amacım yardım bulmaktı. Yanıma geldi, silahını şakağıma dayadı.
If your [INAUDIBLE] the bullshit all your goddamn stay out every night bullshit.
İyi biri olduğum için başkalarınca hep kullanıldım.
The noise output is.04 dB, which is inaudible to the ear.
Ses çıkışı 0,04 desibel. İnsan kulağı duyamaz efendim.
( INAUDIBLE )
İçimde çok sıcak bir his uyandırıyorsun, Capa.
This other inaudible is "Crack fuckin'heads,"
Bu duyulmayan cızırtılı yerde "Kafa kırın," diyor
INAUDIBLE
İŞİTİLEMEZ
- I admit, that's odd. - [Inaudible]
İtiraf etmeliyim, bu tuhaf.
( Inaudible )
.
- Also inaudible.
- Aynı zamanda duyulamaz.
INAUDIBLE You must go directly behind us.
Adéle, tam arkandayız.
- No. [Inaudible ] - [ Laughter]
- Hayır.
Yeah, a lot of it was inaudible.
Evet, çoğunu işitemedim.
As mark chase continued his monologue, unaware that it was completely inaudible from within the sealed body bags within the car, chuck pondered why it was she always seemed to die just as things were starting to get good.
Mark Chase, arabanın içindeki kapalı ceset torbalarının içinden duyulmadığını bilmeden monoloğuna devam ederken, Chuck, her seferinde tam işler iyi gitmeye başlayınca ölümle yüz yüze kaldığını tartıyordu.
( inaudible )
Saldırıdan önce, yanlışlıkla ölü oldukları bildirildi.
- ( man in audience yells ) - ( inaudible )
Ne işiniz var buralarda?
[Inaudible Whisper] - Right.
Tamam.
( almost inaudible ) Besides, coming all the way up here to get high and low... ( inaudible ) Swab it, print it, bag it.
Pamuklu çubukla sil, parmak izi çıkart ve poşetle.
Now if I start reading this poem. MAN IN AUDIENCE : [INAUDIBLE].
Amerika, 1941 yılı Aralık ayında 2.
CHARLES BUKOWSKI : All right. INTERVIEWER : [INAUDIBLE].
Yatağın iki bacağını ve başlık kısmını kırmışız.
[INAUDIBLE] actually did.
Her birine gitmiş.
( inaudible )
Üzgünüm.