Inbox translate Turkish
125 parallel translation
Put it on top of all the things in your inbox so it'll get in your outbox as soon as possible.
Onu "gelen kutusu" ndaki her şeyin üstüne koy, böylece bir an önce "giden kutusu" na geçer.
Senator did you place a tape of a Nat King Cole song in her inbox?
Senatör, bu kadının posta kutusuna Nat King Cole'ün bir şarkısını içeren kaseti bıraktınız mı?
Your inbox was empty.
- Gelen kutusu boştu.
There is one recorded message in your Inbox.
Bir mesajınız var.
The inbox was trashed last Tuesday.
Geçen salı, gelen kutusu boşaltılmış.
You have message in your inbox.
İki mesajınız bulunmaktadır.
Inbox
Gelen Kutusu
But my inbox is full.
Ama gelen kutum full.
DOUG, STOP CHECKING YOUR INBOX.
Gelen kutuna bakmayı kes, Doug.
Afterthat. Did you check your inbox?
Peki daha sonra, e-mail kutuna baktın mı?
Your keys, they were right over there by your inbox.
Anahtarların, posta kutusunu üzerindeydiler.
You really think Woody would keep threatening e-mails in his inbox?
Woody tehdit içeren e-postaları tutar mı sence?
OK, we've got 80 % of the files, and his inbox.
Dosyalarının ve e-posta kutusundakilerin % 80'i elimizde.
I tried to calling you, but your inbox was full.
Seni aramaya çalıştım, ama telesekreterin doluydu.
It was on top of Rednazki's inbox, still sealed.
Rednazki'nin dosya kutusunun üstündeydi, hala mühürlü.
Perhaps this particular message, this particular dream, ended up in your inbox by mistake.
Belki bu istisnai mesaj, bu istisnai rüya posta kutuna yanlışlıkla düştü.
In your email Inbox there are 12 requests with instructions for "work".
Üzerinden 12 tane çek çıktı, buna ne diyeceksin peki?
I needed to check something in your inbox.
Gelen belgeler arasındaki bir şeyi kontrol ettim.
E-mails get bounced to routers all over the world before they end in your Inbox.
Epostalar size gelmeden dünyanın her yerindeki yönelticilerden geçer.
It's in your inbox.
Burnett'i öldürdü.
Just seeing her name in my inbox would make my heart... pound.
Gelen kutusunda adını görmek kalbimi küt küt attırdı.
I WAS GONNA USE TODAY TO PURGE MY INBOX,
Bugün bana gelen mailleri temizleyecektim.
I've been through every email in my inbox..
Tüm e-postalarımı kontrol ettim..
Check your inbox.
Gelen Kutusu'na bak.
Actually, our case doesn't hinge on Justin's word as much as on the combined contents of his voice mail inbox here at Lydecker, his personal cell phone text-message records and the testimony of some of the officials that you paid off in Mexico.
Aslında dava sadece Justin'in sözlerine dayanmıyor. Elimizde ayrıca Justin'in Lydecker içindeki konuşma kayıtları....... cep telefonu mesaj kayıtları ve Mexico'da rüşvet verdiğiniz yetkililerin yazılı ifadeleri var.
Because of you, my inbox is full that it's a nuisance.
Senin yüzünden mesaj kutum saçmalıklarla doldu.
It should be waiting in your inbox.
Posta kutunda olacak.
- Tony, check your inbox.
- Tony, e-postana bak.
My inbox is overflowing, so let's get to the good stuff, shall we?
Posta kutum dolup taşıyor. Güzel şeylere geçelim, değil mi?
I don't think we have finished with my inbox.
Gelen kutusu ile işimiz bitmemişti.
Oh, sug, check your email. It hit your inbox 60 seconds ago.
E-postalarına bak, 60 saniye önce eline geçti.
Yeah, he hits my inbox like a couple times a week.
Evet, haftada bir kaç kez posta kutuma denk gelir.
John, the inbox is rather full today.
John, gelen kutusu bugün birazcık dolu.
yeah, you know, cleaning out the inbox.
Evet, bilirsin işte, iş güç.
Do you not even skim the briefings in your inbox?
Gelen kutundaki brifinglere göz de mi gezdirmiyorsun yahu?
- I have an inbox?
- Gelen kutum mu var benim?
Check the inbox.
Gelen mesajlarına bak.
You're even happier cause twice your inbox's been in bold.
Daha çok sevinirsiniz çünkü gelen kutunuz koyu renktedir.
Well, her inbox is full from some guy claiming to be a vampire.
Gelen kutusu dolu. Vampir olduğunu iddia eden bir çocukla konuşmuş.
Nothing unusual in her inbox.
Gelen kutusunda sıra dışı bir şey yok.
I left, uh, a memo in your inbox.
Mail kutuna hatırlaman için bir not bıraktım.
Perhaps by turning your jungle cat powers of observation onto the doom room inbox.
Gözlem gücünü Doum odasının postaları üzerinde yoğunlaştırsaydın bilirdin.
Um, just so you know, in your inbox, there is a corrected version of your motion for The State v. Kinley.
Orada, Devlet'in Kinley'e açtığı dava için yaptığın talebin düzeltilmiş bir versiyonu var.
Also, check your inbox.
Evet, gelen kutuna bak.
Now look, her inbox is already open.
Bak, gelen kutusu açıkmış.
Is there anything more discouraging in the 21st century as an empty inbox?
21. yy.da boş bir "gelen kutusu" ndan daha moral bozucu ne olabilir ki?
The inbox has a video clip which I'm sure you'll find interesting.
Dosyandaki videoyu ilginç bulacağına eminim.
An email just arrived in your inbox with the timetable change.
Şimdi bir e-posta, zaman çizelgesi değişikliğiyle birlikte, gelen kutuna ulaştı.
I have an inbox home of Mrs. Ramos.
Bayan Ramos'un evinde posta kutum var.
Check your inbox.
Gelen kutunu kontrol et.
[No messages in your inbox]
[Gelen kutusunda mesaj yok]