English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Incandescent

Incandescent translate Turkish

64 parallel translation
In the past year, thanks to the incandescent personality of the man we serve... the EP has been the defendant in 314 litigations.
Hizmet verdiğimiz patronun o şaheser kişiliği sayesinde tam 314 aleyhte davaya maruz kaldık.
" Yet all the suns that light the corridors of the universe shine dim before the blazing of a single thought, proclaiming an incandescent glory :
"Tek bir düşüncenin alevinden önce, tüm güneşler evrenin koridorlarını loşluğu aydınlatırken, akkordan bir güzelliği ilan ederler : ... İnsanoğlunun sonsuz fikirlerini."
Just imagine a great bunch of incandescent grapes falling from 2,000, 4,000, wherever we wanted them to detonate from.
Işıldayan büyük üzüm salkımlarını düşünün. 500 metre, 1.000 metre irtifadan düşüyordu. Nereden istersek oradan.
They're like incandescent bodies.
Işık saçan cesetler gibiler.
The filament causes the cathode to become incandescent which emits a series of electrons.
Elektronların sürekli hareket etmesini sağlayan katot... 566 01 : 22 : 07,632 - - 01 : 22 : 09,548... filamanın akkor hale gelmesine neden olur.
Frozen enigma turns to incandescent love as this young English girl from Haslemere, scarcely out of school, melts the barbarous heart of a cruel desert sheikh.
İnsanın kanını donduran soğukluk amansız bir aşka dönüşür ve genç İngiliz kızı, acımasız çöl şeyhine kalbini kaptırır.
We have lots of incandescent lighting, a temperature of 72 degrees inside.
İçeride çok parlak ışıklar var. İçerisi 22 derece.
- I took incandescent light... - Mr. Malley.
Akkor ışığını aldım ve yeniden güneş ışığı haline dönüştürdüm.
Meanwhile, your big brother, Franz, who was three years older than you, would be snaring one incandescent bug after another.
Bu sırada, senden üç yaş büyük kardeşin, Franz akkor böcekleri bir bir tuzağa düşürüyordu.
"Incandescent. Niles Crane, The Monocle."
"Niles Crane, The Monocle'dan alıntıdır."
Go. "A descent into madness proves well worth the trip in this incandescent revival of A Streetcar Named Desire."
İhtiras Tramvayı'nın bu göz kamaştırıcı canlandırmasında bir yolculuğun bedelinin deliliğe kadar uzandığı kanıtlanıyor.
Incandescent- - isn't that the same tired word you used for that Saint Joan review?
Göz kamaştırıcı ifadesi Saint Joan değerlendimende kullandığın eskimiş bir ifade değil mi?
I make your ovaries incandescent ".
Senin yumurtalıklarını parlatırım ".
Meanwhile, in America, Thomas Alva Edison had begun to experiment with vacuum tubes, producing the first commercial incandescent light bulb in 1878.
Bu esnada Amerika'da, Thomas Alva Edison vakum tüpleriyle deneyler yapmaya başlamış ve 1878 yılında, ilk ticari amaçlı akkor ampülü üretmişti.
This great man had revolutionized the world with his incandescent lamp.
Bu büyük insan, mucitliğini yaptığı ampül ile dünyada çığır açmıştı.
Man : # The sun is a mass of incandescent gas #
Adam : # Güneş akkor halde bir gaz kütlesidir... #
Maybe the retinal damage was caused by staring in the incandescent light for a hundred copies
Belki de retinasındaki hasar yüzlerce fotokopi çekerken bu parlak ışığa bakmasından kaynaklanmıştır.
You know, Thomas Edison tried and failed nearly 2,000 times to develop the carbonised cotton-thread filament for the incandescent light bulb.
En gelişmiş sistemlerle izlenen bir kasa. Thomas Edison. Karbon iplikli elektrikli ampulü icat etmek için 2000 kez deneyip yanılmış.
An incandescent light bulb will soften at around 900 degrees, and distend in the direction of the original heat source.
Bir ampul, 480 derecede yumuşar ve ısı kaynağına doğru şişer.
His rage is almost incandescent, artistic.
Öfkesi neredeyse tavan yapmıştı ve artistik bir havadaydı.
When lava is actively flowing across the surface, it's incandescent and typically looks red.
Lav, etkin biçimde yüzeyde akarken akkor hâldedir ve sıklıkla kırmızı görünür.
Professor Ferrell of the Mount Jenngservat Chicago, Illinois, reports observing several explosions of incandescent gas occurring at regular intervals on the planet Mars Something's happening... ni out of the pit.
Profesör Ferrell, Chicago, Illinois'teki Jenngservat Dağı Gözlemevinden Mars gezegeni üzerinde, düzenli aralıklarla meydana gelen çeşitli patlamaları ve gaz çıkışlarını gözlemlediğini rapor etti.
Incandescent marriages to very rich men.
Zengin erkeklerle yapılmış göz kamaştıran izdivaçlar!
They say it's the perfect metaphor for my incandescent talent.
Benim göz kamaştırıcı yeteneğime en mükemmel metafor olduğunu söylüyorlar.
one to change the light bulb and one to observe how it symbolizes an incandescent Beacon of subjectivity in a netherworld of cosmic nothingness.
Biri ampulü değiştirir, diğeri de ampul akkorunun ışığının kozmik hiçlikteki yeraltı dünyasında neyi simgelediğini gözlemler.
You're supposed to be so bloody incandescent with integrity and you misjudge everybody.
Senin! Dürüstlüğe çok önem vermen gerekiyor ve herkesi yanlış yargılıyorsun.
A turbulent sea of incandescent gas
Akkor * gazlardan oluşan gürültülü bir deniz.
Hortilux HP thousand watts, and an incandescent's got too much far red in the spectrum.
Hortilux HP 1000W. Akkor lambalarda fazla kırmızı var.
No toilet paper, no incandescent bulbs or disposable razors... or magazines or newspapers, television... planes, trains, automobiles, elevators, plastic bags... or shopping for anything new.
Tuvalet kağıdı, eski tip ampuller yada kullan-at tıraş bıçağı... yada dergiler, gazeteler, televizyon... uçak, tren, otomobil, asansör, poşet... veya yeni bir şey. Hiç biri yok.
You were incandescent.
Bir kor gibiydi.
The incandescent pills.
Parlayanlardan olacak.
They found my Cleopatra "incandescent."
Kleopatra rolümü "parlak" bulmuşlar.
You are incandescent... You got this...
Göz kamaştırıcısın..
We got your blue coral here, a power supply, air filter, water conditioner, a couple of plants and some incandescent bulbs.
Şurada mavi mercanlarımız var. Bir güç ünitesi, hava filtresi, su arıtma ünitesi, birkaç bitki... ve birkaç tane de göz kamaştırıcı ampul.
They were grabby, incandescent douchebags.
Yağmacı, parlak bir ışık halinde serserilerdi.
Because of Len, we're in the middle of a system-wide changeover from incandescent to compact fluorescents.
Len sayesinde, sistemimizin bir kısmını değiştirdik... artık daha çok ışık yayan parlak florasanlar döşenebilir.
All those incandescent bulbs they were replacing?
Arama? Şu parlak ampüller vardı ya?
The city has a warehouse full of old incandescent light bulbs that you figured no one would miss.
Bu şehir eski parlak ampüllerle dolu bir depo gibi... bu yüzden kimse anlamaz diye düşündünüz,
This is not incandescent.
Bu akkor parlaklık değil.
"enigmatic, erudite, wise, incandescent."
Onun muammalı, mütebahhir, bilge ve göz kamaştırıcı olmasını istiyorum.
oh, incandescent orb of loveliness!
Parlak sevgi küresi!
From the movie "Incandescent".
James Canny..
I am an incandescent, board-certified supermodel, baby.
Ben göz kamaştırıcı, diplomalı bir süper modelim, tatlım.
I have an incandescent lighting fixture.
Ahize başlıklarını getirdim.
It's incandescent today.
Bugün akkor gibi.
I couldn't rectify how something so incandescent could come from an old douchebag like me.
Benim gibi yaşlı bir karın ağrısından nasıl böyle göz kamaştırıcı bir şeyin çıktığını algılayamıyordum.
This is just a little song I wrote for my dear friend, the one and only, the incandescent... Ivy Lynn, who I love.
Bu ufak şarkı sevgili arkadaşım, eşi benzeri olmayan, göz kamaştırıcı Ivy Lynn için.
" Incandescent.
" Göz kamaştırıcı.
"A tangle of incandescent talent and ingrained character flaws " that can only lead to one end :
Akkor haline gelmiş karmaşık bir yetenek ve için işlemiş kusurlar yalnızca bir şekilde son bulabilir.
Officer Rivera... has the county been replacing the dimmer, orange incandescent streetlights on that road with the brighter L.E.D. lights, which would mean that the night of the accident, in the hundred yards preceding the bend in the road, the judge
Memur Rivera... ilçedeki parlak LED olan sokak lambaları ışık azaltıcı olan turuncu akkor lambalarla değiştirilmiş ki bunun anlamı, kazanın olduğu gece,... yoldaki 90 m'lik bir mesafede,... yargıç gizli buzu dahi gösteremeyen karanlık bir bölgeye girmiş,
[Loud Sigh] Incandescent.
Göz kamaştırıcıydın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]