Incessantly translate Turkish
94 parallel translation
At first they thought he was just another drunk because he kept babbling to himself incessantly.
Kendi kendine aralıksız gevezelik ettiği için önce sarhoş sanmışlar.
You saw for yourselves how my defense was incessantly silenced.
Savunmamın sürekli nasıl susturulduğunu kendi gözlerinizle gördünüz.
- Incessantly.
- Bir çenesi düşük.
On April 26th, 1937, in the early afternoon hours, a series of Nazi planes incessantly bombed Guernica for three and a half hours.
26 Nisan 1937 günü, öğlenin erken saatlerinde... Nazi uçakları, üç buçuk saat boyunca... aralıksız Guernica'yı bombaladı.
♪ And yet you incessantly stand on your head
Ve sen hala duruyorsun tepe üstü başında
- Talks incessantly.
- Hiç susmuyor.
I don't wish your correcting me incessantly.
Hatalarımı yüzüme vurmanı istemiyorum.
Smokes incessantly.
Duman püskürtüyor.
- And your companion? - He snored incessantly.
- Peki ya oda arkadaşınız?
and it was pouring down on me incessantly.
Üzerime toz gelip duruyordu.
So Madam wept incessantly
Ve kederinden ağladı
Paul Hugo is the kind of guy who flirts incessantly.
Paul Hugo sürekli birileriyle flört halinde.
* " And yet you incessantly stand on your head *
" Yine de sürekli başaşağı durursun.
There was rivalry in everything... the sale of charcoal and the church pew. They were rivals in virtue and rivals in vice and the battle royal between vice and virtue raged incessantly.
Kömür satışında, kilise oturağında her şeyde çekişme vardı fazilette de, ahlaksızlıkta da hasımlar vardı ahlaksızlık ile fazilet arasındaki çatışma dur durak bilmeden şiddetlendi.
Must you watch that thing incessantly?
Bunu izlemek zorunda mısın?
No, she comes over here and complains incessantly about it...
Hayır, biz sofrada olduğumuzda buraya sürekli bunu şikayet etmeye gelir.
All of nature screams incessantly to its Creator... "Why?"
Doğa sürekli yaratıcısına... "Neden?" diye haykırıyor.
I don't suppose it has anything to do with the fact that I talk about the two of you incessantly.
İkinize de sürekli birbirinizden bahsetmemin bir alakası olduğunu sanmıyorum tabii.
They say he eats there incessantly.
Orada çok sık yediğini söylüyor.
Incessantly persecuted by the authorities, the magicians themselves disappeared in the 18th century.
Baştakiler tarafından sürekli zulme uğrayan sihirbazlar 18. yüzyılda ortadan kayboldular.
- Am I talking incessantly?
- Çok mu konuşuyorum?
We talk about movies incessantly and I try to impress them with all my knowledge but I know when they look at me, I'm sure they see just an ageing housewife.
Filmlerden söz ediyoruz ve bilgimle onları etkilemeye çalışıyorum ama bana baktıklarında yaşlı bir ev kadını gördüklerine eminim.
My heart beats incessantly, only for you.
Kalbim sürekli seni arzuluyor.
We hung out,... moderately incessantly.
- "Bütün" hafta değil. Birlikte takıIdık. Sürekli sayılabilecek bir süre.
Isn't he the one who drones on so incessantly, you call him "The Cricket?"
Monoton bir sesle sürekli konuştuğu için cırcır böceği dediğin adam mı?
I bring some guy home, and he might not be the guy... but then she gets all attached to him, and then all of a sudden I decide... that I don't like the way he eats, or he hums incessantly...
Eve birini getirebilirim ve o istediğim kişi olmayabilir ama sonra ona çok bağlanır ve sonra aniden yemek yeme şeklini. devamlı homurdanmasından hoşlanmadığıma karar veririm...
And he started talking to Hazel incessantly about thoughts of suicide.
Hazel'a sürekli intihar düşüncelerinden bahsetmeye başladı.
Hitler and Goebbels, they talked about it incessantly.
Hitler ve Goebbels ; ikisi de Yahudiler hakkında aralıksız konuşurlardı.
To talk about Jews incessantly?
Yahudiler hakkında aralıksız konuşmak için mi?
That's what you get for incessantly trying to help.
Bütün bunlar sürekli birilerine yardım etmeye çalıştığın oluyor.
We're pretty much just giving each other significant glances... and laughing incessantly.
Biz sadece birbirimize biraz fazla kaçamak bakış atıp... yüksek sesle güleriz.
- Sookie, sorry to call so late. - And so incessantly.
- Bu kadar geç saatte aradığımız için özür dileriz.
- I told him you like movies and junk food, and of course, talking incessantly, but we both agreed that there's nothing like some good lovin to shut a person up, if you know what I mean.
Bir de sürekli konuştuğunu. Ama ikimiz de aşkın insanı susturabileceğini düşünüyoruz.
French shells explode incessantly in front of us.
Önümüzde sürekli Fransiz mermileri patliyordu.
It's raining incessantly.
Yağmur sürekli yağıyor.
Incessantly, in fact.
Hem de ısrarla.
If men were nest-oriented, incessantly desirous of intimacy... and had some inexplicable affinity for shoes most honest women would say that men like that make them puke.
Aynı anda bir diğer kadını da arzuluyor olabilir. Aynı anda iki çift ayakkabıyı giymek gibi bir şey. Daha çok dürüst kadınlar bu tarz davranan erkeklerden nefret ederler.
Why can't it be some charming, hot girl nagging you incessantly to buy some shit?
Neden her zaman en güzel kızlar onlarla çıkar?
.. Feels like sweeping and swabbing incessantly.
-... hiç durmadan paspaslayıp temizlediğin bir yer.
They fought incessantly.
Sürekli kavga ettiler.
- Well, when I have a problem, Marissa, I like to talk about it incessantly.
- Benim bir problemim olduğunda Marissa, onun hakkında tekrar tekrar konuşmak isterim.
"'And yet you incessantly stand on your head -
"'ve ardı arkası gelmeyen direnişlerin'
The sound clamors within this forest incessantly yet quietly.
Yankılanır ormanın sessiz ve daimi tınısı kulağımda
You will purchase your keep with that voice... intrusive and incessantly opinionated... no vagary of our past has yet stilled.
Evini satarken bu ses tonunu, kaba konuşma tavrını ve tükenmez inatçılığını da kullan. Geçmişimize dair herşey bitti.
Calling him incessantly.
Sürekli onu aradığın için.
Do you do any work or just talk incessantly?
Senin konuşmaktan başka işin var mı?
You live with agents following you incessantly, questioning colleagues, e-mailing employers, leaks to the press destroying your reputation.
Seni sürekli takip eden ajanlarla yaşıyorsun üniversiteleri sorgulama, personellere e-posta gönderme itibarınızı tahrip eden basına sızıyor.
- You curse incessantly.
- Durmadan küfür diyorsun.
You allow him to question you so incessantly?
Sana devamlı olarak soru sormasına izin mi veriyorsun?
She reads incessantly.
Hep kitap okur.
I've been working incessantly!
Durmadan çalışıyorum!