English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inconspicuous

Inconspicuous translate Turkish

153 parallel translation
This rather inconspicuous-looking object, it's part of a meteorite which fell in Mexico, at a place called Allende in February, 1969.
Bu masum görünüşlü nesne, 1969'da Meksika'da Allende denen bir yere düşen bir meteorun parçası.
They have to be inconspicuous - people who can follow anyone without attracting attention, who can follow children to every house without causing mistrust - in a word, people who do not alert the murderer.
Dikkat çekmeden takip yapabilecek,.. .. çocukları güvensizlik yaratmadan evlerine kadar götürecek,.. .. kısacası katili uyandırmayacak..
( Police memo advising everyone to commit inconspicuous searches for anything related to a letter the murderer wrote to a local paper - the'Städtische Kurier'- such as an old wooden table used as rest to write the letter,
Katilin'Städtische Kurier'isimli yerel gazeteye yolladığı mektupla ilgili.. .. gözden kaçmış olabilecek her şeyin araştırılmasını tavsiye eden polis notu. Mektubu yazmak için kullanılmış olabilecek eski tahta..
He is thin and inconspicuous in his manner
Zayıf ve göze batmayan tavırları var
Well, there's nothing inconspicuous about him, is there?
İşte epey göze batan biri, öyle değil mi?
You are to make yourselves as inconspicuous as possible and be on the alert for anything suspicious.
Fazla göze çarpma ve şüpheli her şey için hazır ol.
An American match folder, rare in London but completely inconspicuous in the United States.
Bir Amerikan kibrit kutusu, Londra'da nadir görülen fakat Birleşik devletlerde hiç de farkedilmeyecek bir şey.
Oh and incidentally make yourself as inconspicuous as possible will you?
Ah ve bu arada mümkün olduğunca kendini farkettirme olur mu?
Inconspicuous?
farkettirmemek mi?
You lived a normal, inconspicuous life for years - making friends, earning a living - just waiting until you got a call for the one particular job... and they saved you for a big one.
Yïllarca normal, gösterişsiz bir hayat yaşadïnïz... ... dost edindiniz, çalïştïnïz... ... ve özel bir görev için beklediniz.
And so being inconspicuous escaped among my own force, rallied them, returned, and won the day.
Böylece fark edilmeden kendi askerlerimin arasına dönüp, onları yeniden toparlayıp, peşime taktım ve kazandım.
They were supposed to be inconspicuous.
Göze çarpmayan tipler olmaları gerekiyordu.
And I thought you hoped to be inconspicuous.
- Dikkat çekmek istemiyordun hani!
Career officers should make themselves as inconspicuous as possible particularly junior officers.
Yükselmek isteyen genç subaylar pek ön plana çıkmamalıdır.
I want the same in glass green. Mine are so inconspicuous.
Bende aynısının yeşilinden istiyorum, Çok frapan görünüyorsun.
I want to be as inconspicuous as possible.
Mümkün olduğunca göze çarpmamak istiyorum.
- Keep them inconspicuous. Mr. Scott?
Dikkat çekmemeli.
I'm the inconspicuous type.
Ben kolay farkedilmeyen türlerdenim.
Why don't you wear something a little more inconspicuous, like the Batman costume?
Neden birazcık daha az göze çarpan bir şey giymiyorsun... Batman kostümü gibi?
Fanatic ethnic or religious or national identifications are difficult to support when we see our planet as a fragile blue crescent fading to become an inconspicuous point of light against the bastion and citadel of the stars.
Fanatik, etnik, dini yada ulusal sınırlar görülmez ayırtetmek zordur..... Baktığımız zaman görünen kırılgan mavi bir gezegendir zayıf bir ışık noktası gibidir... yıldızların sağlam kale burcuna nazaran
As new stars were formed tiny condensations of matter accreted near them inconspicuous motes of rock and metal, ice and gas that would become the planets.
Yeni yıldızlar oluştukça... küçücük madde kümeleri yanlarında göze çarpmayan kaya, metal, buz ve gaz zerreleri çoğalarak gezegenleri oluşturdular...
'The minimal research he had done suggested to him'that the name Ford Prefect would be nicely inconspicuous.
Küçük bir çalışma sonucu, Ford Prefect isminin oldukça göze çarpmayan bir isim olduğunu fark etmişti.
Not exactly the most inconspicuous car to do a tail job in.
Takip işinde kullanmak için göze çarpmayacak bir araba değil.
Whatever happened to inconspicuous?
Göze çarpmayana bak?
Do you think I look inconspicuous enough?
Sence çok göze çarpıyor muyum?
He in turn needs a small and inconspicuous stamp
Sadece küçük pek etkileyici olmayan bir pul. Onu istiyor.
Something inconspicuous.
Göze çarpmayacak bir şey olsun.
Hey, what happened to inconspicuous?
- Hani kendimizi belli etmeyecektik?
Inconspicuous and blending in with the crowd.
Şüphe çekmeyelim ve kalabalığa karışalım.
This is very hard being inconspicuous.
Görünmeden izlemek çok zormuş.
Just try to remain inconspicuous.
Göze çarpmamaya çalışın.
- Let's try to keep this as inconspicuous as possible.
- Mümkün olduğunca göze batmayacak şekilde durmaya çalışın.
You're inconspicuous.
Dikkat çeken biri değilsin. Bu iyi...
I thought it would be better if I stayed inconspicuous.
Göze çarpmadan durmam daha iyi olur diye düşündüm.
The word for tonight is "inconspicuous," all right?
Bu gece dikkat çekmememiz gerek, tamam mı?
This riddle will never be understood because there isn't a single person alive... who will guess that there is some delicate meaning... behind this name, this... monosyllabic, inconspicuous Kraus.
Bu bilmece asla anlaşılamayacaktır çünkü bu ismin bu tek heceli, göze çarpmayan Kraus'un ardında zarif bir anlam olduğunu anlayacak yaşamakta olan tek bir kişi yok.
Twenty-five thousand gropos aren't exactly inconspicuous.
Yirmi beş bin piyade dikkat çekmeyecek bir güç değil.
Then we've got to find a way to make me inconspicuous.
O halde fark edilmeden yapmanın bir yolunu bulmalıyız.
A borrower is quiet... Cautious... Inconspicuous...
Bir aşırıcı sessiz... dikkatli... göze çarpmayan... tetikte... görülmeyen ve duyulmayandır.
Cautious... Inconspicuous...
dikkatli... göze çarpmayan...
Quiet, inconspicuous, Cautious, alert.
Sessiz, göze çarpmayan, dikkatli, tetikte.
Inconspicuous vehicle!
Dehşet bir araba!
We need something inconspicuous, but with a little style.
Göze çarpmayan bir şey lazım bize, ama biraz küçük tipte.
Her cries are inconspicuous, loud with shouting in the area.
Çığlıkları duyulmaz, diğer çığlıkların arasında boğulur gider.
It must be really hard trying to be so inconspicuous and quiet.
Bu kadar bilgili ve meraklı olmak çok zor bir iş olsa gerek
Nice inconspicuous car you got there.
Hiç dikkat çekmeyecek bir araba.
The star we're interested in is a pretty inconspicuous fellow right in the centre of the cross here.
O zaman kollara gerek kalır mıydı? Maymunlar gibi sağa sola zıplamak saha kullanışlı olur muydu?
I was, uh, trying to be inconspicuous.
Dikkat çekmemeye çalışıyordum.
Very inconspicuous.
Hiç göze batmıyor.
- Great, very inconspicuous.
- Daha dikkat çekici bir şey bulamadınız mı?
Borrowers are quiet... Cautious... Inconspicuous...
Aşırıcılar, sessiz... dikkatli... göze çarpmayan... tetikte... cesur... ve tırmanmada çok iyidirler.!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]