Increasing translate Turkish
1,341 parallel translation
Is your Film a critique of the increasing prudishness of modern society?
Filminiz bizim modern cemiyetin iffet taslamasını mı tenkit ediyor? Hayır.
Resonation is increasing!
Gitgide güçleniyor!
Power is increasing.
Güç artıyor.
Atypical solar emissions increasing in intensity.
Dengesiz güneş hareketlerinde artış var.
- They're increasing.
- Sayıları artıyor.
As you might know, there's an increasing use of steroids... among amateur athletes.
Bildiğiniz gibi, Amatör atletler arasında kullanımı... Devamlı artıyor.
Everybody's got a theory on the increasing violence in our society.
Toplumumuzda yükselen şiddetle ilgili herkesin bir teorisi var.
The ever-increasing scandal surrounding Governor James Devlin accepting kickbacks took another bizarre turn today, when his wife, Evangeline Devlin, moved out of the governor's mansion.
Bugün yaşanan olayda gözler Vali James Devlin'i de kapsayan rüşvet skandalında karısı Evangeline Devlin'in Valilik Konağından ayrılmasına çevrildi.
Sir, Chief O'Brien doesn't recommend increasing velocity through the plasma fields.
Efendim, Şef O'Brien plazma alanları arasında hızı yükseltmeyi tavsiye etmiyor.
You face a lingering, painful death marked by increasing periods of dementia and eventual insanity.
Yüzünüzde ölümcül acılar olacak ve belirli aralıklar ile delilik yaşayacaksınız.
Try increasing the temperature of the plasma.
Plazmanın sıcaklığını arttırmayı dene.
Increasing power.
Güç yükseltiliyor.
VeIocity- - let's try increasing the velocity.
Hız.. hızı arttırmayı deneyelim.
We'II have to find a way of increasing output to the other converter.
Öteki dönüştürücünün çıktısını arttıracak bir yol bulmalıyız.
We've been increasing your dopamine levels, stimulating various aggressive impulses to test your behavioral restraints.
Saldırgan hareketlerini test etmek için dopamin seviyelerini arttırdık.
Turbulence is increasing.
Turbulans sürekli artıyor.
Her telepathic visions are increasing, both in frequency and intensity.
Onun telepatik görüşleri sıklıkla ve şiddetle artıyor
Her telesynaptic activity is increasing, but I don't know why, or how to stop it.
Telesinaptik hareketleri artıyor, ama neden olan şeyi ve nasıl durdurulacağını bilmiyorum.
They are increasing speed to maximum impulse.
Hızlarını maksimum itici güce artırdılar.
Increasing the shield strength has had no apparent effect.
Kalkanların gücünü arttırmanın, hiçbir etkisi olmadığı görünüyor.
We'll cross that bridge when we come to it, but at least we'd be increasing our chances of survival.
Zamanı gelince köprüyü geçeceğiz, ama en azından hayatta kalma şansımız olacak.
Micro-meteoroid density is increasing.
Mikro meteor yoğunluğu artıyor.
He's been gradually increasing the pace trying to run away from Young.
Aşama aşama tempoyu arttırıyor. George Young'dan kurtulmaya çalışıyor.
No, but increasing one's holdings so as to provide comfort to ladies.
Hayır, ama varlığını artırarak hanımlara rahatlık sağlamak.
Increasing power of the lighting grid.
Aydınlatma sisteminin enerjisi yükseltiliyor.
Tension among the former wartime allies was increasing.
Savaş zamanı eski müttefikler arasında tansiyon yükseliyordu.
" We have all bound ourselves to work together, to make sure that there is increasing happiness and prosperity for the broad masses of the people in every land no longer subject to the hard strains of war.
Hepimizin birlikte çalışma ve her bölgedeki yığınla insanın savaşın zararlarına daha fazla maruz kalmaması için mutluluğun ve refahın artmasını temin etme zorunluluğu var.
The president raised the question of the increasing tension between our two countries in connection with the Soviet deliveries of weapons.
Başkan, Sovyetlerin gönderdiği silahlarla bağlantılı olarak iki ülke arasında tırmanan gerilim konusunu gündeme getirdi.
On October the 26th, with tension increasing, Kennedy received a telegram from Khrushchev.
26 Ekim günü gerilim tırmanırken Kennedy'e, Khrushchev'den bir telgraf geldi.
As Earth's water is increasing locked up in ice sea levels plummet more than a hundred meters.
Buz içerisindeki su seviyesi artarken deniz seviyesi birden bire yüz metreden daha fazla düşer.
I'm going to try increasing the power to see if that helps.
İşe yarayacak mı diye bakmak için gücü yükseltmeye çalışacağım.
Sound like they're increasing their patrols.
Görünüşe göre, devriyelerini arttırıyorlar.
The evidence is increasing.
Kanıtlar artıyor.
And it's increasing.
Ve git gide artıyor.
It's a centuries-old practice, a means of increasing brain blood volume.
Beyindeki kan hacmini artırmak için bu, asırlık bir uygulama.
With chicken after chicken being violated the South Park police are under increasing presure to solve the case of the chicken fucker.
Tavuğa yapılan tecavüzden sonra South Park Polisi halkın artan baskısıyla karşı karşıya. Tavuk s.ken olayını çözmesi için.
We're increasing speed.
Hız artırıyoruz.
I'm increasing the neurotransmitter levels.
Nöro verici seviyesini arttırıyorum.
It's increasing.
Artıyor.
It's still increasing.
Hala artıyor.
I'm increasing the pulse frequency...
Darbe frekansını arttırıyorum...
Its electrolytic reactions are increasing.
Elektrolit tepkimeleri artıyor.
With the Doctor confined to Sick Bay, I have taken on increasing duties.
Doktor revirde sıkışıp kaldı, görevlerini devraldım.
Looks like the density of the water's been increasing over the past few years.
Görünüşe göre geçen birkaç yıl suyun basıncı artmış.
Phase variance is increasing.
Uyuşmazlık artıyor.
The phase variance is still increasing.
Faz uyuşmazlığı hala artıyor.
Interior temperature is increasing - 40st Fahrenheit.
İç sıcaklık yükseliyor, 40 F.
Temperature is still increasing - 110st.
Sıcaklık hala artıyor - 110 derece.
Sir, the gate is showing twice the power as normal, and it's increasing!
Efendim, geçit normal gücün 2 katını gösteriyor, ve artıyor!
( INCREASING DAWN CHORUS )
( şafak korosu artıyor )
The American Journal of Medicine has found that laughter... increases secretion of catecholamines and endorphins... which in turn increases oxygenation of the blood, relaxes the arteries... speeds up the heart, decreases blood pressure... which has a positive effect on all cardiovascular and respiratory ailments... as well as overall increasing the immune system response.
Gülmenin, endorfin salgısını artırdığı anlaşıImış. Ki bu, damarları gevşetip kalp atışını hızlandırıyor. Kan basıncını düşürüyormuş.