English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Incriminate

Incriminate translate Turkish

291 parallel translation
You took them from the Caldwell house, you hid'em, and today you planted'em here to incriminate Mr. Jessup.
Onları siz Caldwell House'dan aldınız, sakladınız, ve bugün onları buraya Bay Jessup'u suçlamak için yerleştirdiniz.
I was sure that once you knew the true identity of the burglar, you'd try and incriminate him.
Bir kez soyguncunun gerçek kimliğini öğrendiğinizde onu bulmağa çalışıp, suçlayacağınızdan emindim.
Just incriminate yourself, Captain Vickery.
Sadece suçu üstlenin, Yüzbaşı Vickery.
And Waldo was doing everything he could to incriminate him.
Ayrıca Waldo, onu suçlu göstermek için her şeyi yapıyordu.
And one of them is the constitutional right not to say anything that might incriminate us.
Bunlardan biri de anayasal sessiz kalma hakkımız.
Not the desire to remove that something before Sister Bates could use it... to incriminate anyone...
Rahibe Bates'in birini suçlamak için kullanabileceği bir şeyi ortadan kaldırma arzusu değil.
It might incriminate you.
Yoksa kendini yakabilirsin.
[Basil]... documents to destroy, while they incriminate the diocese.
Piskoposluk için sıkıntı yaratabilecek belgeleri yok etmeliyim.
It'll incriminate me, all of us.
Bu beni töhmet altında bırakır, hepimizi.
Mrs McGinty blackmailed him, he drew out of the bank to pay her off, murdered her and left the money to incriminate the lodger.
Bayan McGinty ona şantaj yaptı, o da bankadan parayı çekti, kadını öldürdü, pansiyoner suçlansın diye parayı bıraktı.
A careful man doesn't incriminate himself in writing.
Dikkatli bir adam, kendini töhmet altında bıracak olan şeyleri yazıya dökmez.
You're to think about the evidence we've cooked up to incriminate Mundt.
Bizim uydurduğumuz ve Mundt'u suçlu gösterecek delili düşüneceksin.
To incriminate him so lethally... that his own second-in-command... will arrest him and have him shot.
Öyle bir suçlu hale gelecek ki kendi yardımcısı onu tutuklayıp öldürmek isteyecek.
But we also maintain that once our London agents had contacted him... he was used by Control as a weapon... indeed as a spearhead in Control's plot... to incriminate Comrade Mundt.
Fakat aynı zamanda Londra ajanlarımızın onunla temasa geçmesini sağlamıştık ve kendisi Control tarafından bir silah olarak kullanılmıştı. Aslında Yoldaş Mundt'u suçlamak için Control'ün planına öncülük etmişti.
It was to Smiley's Chelsea house... that Leamas took the taxi after lunching with Ashe... and the plot to incriminate Comrade Mundt was set in motion.
Ashe ile yediği öğle yemeğinden sonra Leamas'ın taksiyle gittiği yer Smiley'nin Chealsea'deki eviydi. Yoldaş Mundt'a yapılacak suçlama planları orada dile getirildi.
My men and I will remain undercover close by, ready to stop these men as soon as they incriminate themselves.
Adamlarım ve ben yakınlarda gizleneceğiz suçlanacak bir şey olduğu zaman durdurmak için hazır olacağız.
- I incriminate you with Hughes.
- Hughes konusunda seni ben suçluyorum.
Now you're trying to incriminate us
Şimdiyse iftira atarak, öc alıyorsunuz
You seem to be trying to incriminate me, as if I were to blame for the invasion and all the rest.
Sanki işgalin ve diğer her şeyin suçlusu benmişim gibi beni suçlamaya çalışıyormuş gibi görünüyorsun.
That way, we get it on the record that nothing's been found to incriminate her.
Böylece onu suçlayacak bir şey bulunmadığı kayda alınmış olur.
I refuse to answer that... on the grounds that it may incriminate me
Vereceğim cevabım beni zan altında bırakmak için kullanılabileceğinden konuşmama hakkımı kullanıyorum.
But he never says anything to incriminate himself.
Ama kendini suçlu konumuna düşürecek hiçbir şey söylemiyor.
It had to be something that would incriminate him.
Onu ele verecek bir şey olmalı.
You skipped down to expunge Clinton... type up a new card that would incriminate Lee... and toddle off to sleep soundly to await the alarms of the morning.
Clinton'ı atladın... yeni bir kart yazdın böylece Lee suçlanabilecekti... ve tıpış tıpış uyumaya gittin. sabah alarmle insanlar uyanacaktı.
I refuse to answer on the grounds... that it may incriminate me.
Geçmişin tortuları hakkındaki soruları cevaplamak istemiyorum... çünkü ben suçlu çıkabilirim.
This key was left there to incriminate you.
Bu anahtar oraya seni suçlu göstermek için bırakıldı.
- But then when I came home then you wanted to trap me, make me incriminate myself.
- Sonra eve döndüğümde beni, tuzağa düşürüp kendimi suçlamamı istedin.
I will do nothing to incriminate Silanus. He's my husband.
Silanus'u töhmet altında bırakacak hiçbir şey yapmam.
He'll incriminate us all before he's done.
Sözünü bitirmeye kalmadan hepimizi suçlu çıkaracak.
Your right not to incriminate yourself.
Kendini suçlu bulmama hakkın.
If I am gone that might incriminate me
Kaçarsam suçu üstlenmiş olurum
The defending officer is attempting to incriminate the witness.
Savunma avukatı tanığı suçlamaya çalışıyor. Binbaşı Thomas, itirazının kabul edildi.
They cannot force a wife to incriminate her spouse.
Bir eşi kocasını suçlamaya zorlayamazlar.
Are you suggesting that whatever was in their safes might incriminate them?
Kasalarındaki şeylerin, onları suçlu duruma düşüreceğini mi söylüyorsun.
Lombard's not gonna incriminate himself.
Lombard kendini suçlu duruma düşürmeyecektir.
Since you can't be prosecuted, you can't incriminate yourself.
Dokunulmazlığınız olduğundan, ifadenizle kendinizi suçlu duruma düşüremezsiniz.
Since you can't incriminate yourself, you can't claim the Fifth.
Suç hali olamayacağına göre, sessiz kalma hakkınız da yok.
I refuse to answer that question on the grounds that my answer might tend to incriminate me.
Cevabım şahsıma zarar verebileceğinden soruya cevap vermeme hakkımı kullanıyorum.
This would give him the opportunity to kill Lord Edgware and to incriminate her ladyship by the use of an imposter.
Bu ona Lord Edgware'i öldürme ve bir sahtekarı kullanarak Leydi hazretlerine suçu yükleme fırsatını verebilirdi.
And what could be more personal than to incriminate Lady Edgware, but I was disturbed about the motive of this.
Evet, Leydi Edgware'i kokutmaktan daha özel ne olabilir?
Is it trying to incriminate me?
Beni suçlu mu çıkarmaya çalışıyorsunuz?
And it was a murder! The man what it tried to incriminate, is in the prison.
Bu bir cinayet.Bir adamı tuzağa düşürerek mahkum olmasına çalıştınız.
It is not necessary to incriminate, Monsieur.
Kendinizi suçlamamalısınız, Monsieur.
To incriminate me?
Kendimi suçlamak mı?
Objection. The witness is being asked to incriminate himself.
Tanıktan kendini suçlayıcı beyanda bulunması isteniyor.
Of course, he always meant for you to find in his pocket the ring, so he could use it to further incriminate M. Gerald Lowen.
Tabi cebindeki yüzüğü senin bulmanı en başından beri planlamıştı. Böylece onu da Mösyö Gerald Lowen'ı suçlamada kullanabilecekti.
You don't have to incriminate yourself!
Kendini suçlu çıkarmak zorunda değilsin!
You have the right to remain silent... and not to incriminate yourself
Konuşmama hakkına sahipsiniz söyleyeceğiniz... her şey mahkemede alehinize delil olarak kullanılabilir.
Was it not because this confrontation with your father might seem to incriminate you?
Babanla olan bu yüzleşme, seni suçlu gösterdiği için mi onun işi değildi?
By someone who wished to incriminate her.
Onu suçlamayı isteyen birisi tarafından.
So you're suggesting that someone came into your room and placed it there in order to incriminate you?
Ve sizde düşünüyorsunuz ki, biri sizi suçlamak için odaya girip onu oraya yerleştirdi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]