English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Indelible

Indelible translate Turkish

80 parallel translation
I will try to avenge this indelible affront.
Bu silinemez lekenin öcünü almaya çalışacağım.
Indelible.
Silinmeyen rujlardan.
That's indelible. As long as you continue to live in this place, you're in danger.
Uzun süredir burada yaşıyorsunuz, tehlikedesiniz.
If you use the indelible kind
Sabit ruj kullanırsan eğer
An indelible mark has been left in this land by millions of women whose hands have tended it for 500 years.
500 yıl boyunca ovaya yönelen kadınların milyonlarcasının elleri bu topraklarda silinmez bir iz bıraktı.
But, Mrs. Clark, I wear indelible.
Ama Bayan Clark, ben silinmeyenlerden kullanıyorum.
War leaves indelible marks
Savaş silinmez izler bırakır.
I leave you with an indelible stain.
Sizi silinmez bir lekeyle baş başa bırakıyorum.
It's true, at the age of 12, I did have an experience with the housekeeper that left an indelible impression on me shocked my mother no end and cost the poor girl her job.
Bununla birlikte bir şey var ki 12 yaşımda hizmetçiyle üzerimde kalıcı bir iz bırakan annemi şaşırtan, kızın boş yere işsiz kalmasını sağlayan bir tecrübem oldu.
It is imposed directly onto the brain's cortex, and is virtually indelible.
Etki, işlemin veriyi doğrudan beyin zarına uygulamasıyla sağlanır, ve bu neredeyse silinemezdir.
On the contrary, you've made an indelible one.
Bilakis, unutulmaz bir intiba bıraktınız.
At first sight of you a deep sigh of sadness like your sweet zephyrs ruffles the troubled soul, leaving indelible traces.
Verdiğin ilk intiba bir kederin iç çekişidir. Çarpık ruhlar arasında dalgalanıp silinmez izler bırakan o tatlı meltemin gibi.
Indelible.
Silinmez.
Rough hand touching your breast would leave an indelible fingerprint.
Şehvetle göğsüne ellerle dokunmak, silinmez bir parmak izi bırakabilir.
But in my mind, in my heart. There is an indelible record of each transaction :
Ama aklımda.. kalbimde her işlemin silinmez bir kaydı var.
Therefore, during the first 2 or 3 years of existence, a human being's experience of his surroundings will be indelible.
# Bu nedenle, insanın ilk iki ya da üç yıllık yaşamı süresince... #... çevresinden edindiği deneyim... #... silinmeyecek, sabit kalacaktır.
Well, Mr Burroughs, you and your dance committee have really made an indelible impression on our sister school.
Pekala Bay Burroughs, siz ve dans komiteniz... kardeş okulumuz üzerinde gerçekten unutulmaz bir etki bıraktınız.
Those who have bloodied our city's streets and left indelible signs in all of us.
Şehrimizin sokaklarını kana bulayanlar.. ... hepimizde silinmez izler bıraktı.
Don't you priests say that baptism leaves an indelible mark on the soul?
Siz papazlar vaftizliğin, ruhunda silinmez izler bırakacağını söylemez misiniz?
His later epics are the ones that made an indelible impression on me.
Bende silinmez bir etki bırakanlar daha sonra çektiği epik filmleriydi.
Thanks for the joy that fills me now as I dream of the intellect that is my family ´ s indelible badge of nobility.
Ailemin asaletinin sembolü olan ilhamı düşündüğümde içime dolan coşkuya şükürler olsun.
And he instantly conjured up indelible images of the past.
Ve döner dönmez geçmişte akıllarda yer eden görüntüleri anımsattı.
The date's now indelible.
Bu tarih unutulmaz.
The Chicago exposition left an indelible impression on the American imagination.
Şikago Sergisi'nin, Amerikalıların hayal gücünde bıraktığı izlenim hafızalardan silinmeyecekti.
Indelible ink?
Çıkmayan mürekkebe ne dersin?
Did they shoplift 30 dollars'worth of indelible ink markers... and write your name on every inch of their room?
30 dolar değerinde silinmez kalem çalarak odalarının her santimetre karesine adını yazmışlar mı sor bakalım?
Maybe it would help me understand why, when I was 11, I had an experience with my sister's friend Tuvia that left an indelible impression.
Belki nedenini anlamama yardımcı olurdu. 11 yaşımdayken kız kardeşimin arkadaşı Tuvia ile bende silinmez etkiler bırakan bir deneyimim olmuştu.
When I was 11. I had an experience... with my sister's friend Tuvia... that left an indelible impression.
11 yaşımdayken kız kardeşimin arkadaşı Tuvia ile bende silinmez etkiler bırakan bir deneyimim olmuştu.
That's Dad's indelible space pen and prom is in two weeks.
Ben Amy'yi almak için gelmiştim. Bu babanın silinmez kalemi ve balo iki hafta sonra.
It's funny how one moment I'm living my life not really in touch with the fact that I'm sharing this planet with permanent pens, and the next moment one such pen has made, shall we say, an indelible impact on my career.
Bir an bu gezegeni tükenmez kalemlerle paylaşma... gerçeğinden gerçekten haberdar olmayan bir şekilde yaşarken... bir sonraki an, böyle bir kalemin kariyerim üzerinde... silinmez bir etki yapması çok tuhaf.
Adolescence wasn't easy... and I went through many things, including an indelible love.
Yetişkinlik kolay değildi. ... bir sürü şey yaşadım. Silinmez bir aşk da buna dahil.
The outrage of bloodshed is indelible.
Katliamın rezaleti silinmez.
Although my time here has been brief. It has been, without a doubt, indelible.
Burada kısa bir zaman geçirmiş olsam da yaşadıklarımı hiç bir zaman unutmayacağım.
A scar is an indelible mark, but it's not a disease.
Bir yara, silinmez bir izdir. Ama bir hastalık değildir.
That kind of pain is indelible. You can never wash it off. That kind of pain is indelible.
Bu tarz bir acı kalıcıdır.
The power of the Eucharist is what the Church has held over people, that " I, as an ordained person with an indelible mark,
Kilise insanları Komünyonun gücüyle yönetir.
Even though we know in our hearts... some stains are so indelible... nothing can wash them away.
Buna rağmen tüm kalbimizle biliriz ki... bazı lekeler kolayca silinemeyecek kadar güçlüdür... ve hiçbirşey o lekeleri temizleyemez.
But thank you for painting so vivid, so indelible a picture of my husband's activities.
Ama kocamın yaptıklarının silinmez resimlerini, boyama nezaketin için teşekkür ederim.
in indelible marker.
Silinmez kalemle.
[Narrating] The briefest connection can make the strongest, most indelible impression.
En kısa temaslar bile çok güçlü, kalıcı bir etki yapabilir.
You know, actually, my own state of quiescence has been disturbed by this rather indelible image.
Doğrusu, sükunet halim bu silinmesi zor resimden rahatsız oldu.
Leaving no indelible mark on history whatsoever.
Tarihte silinmez bir iz bırakamadan.
Must be some kind of indelible ink.
- Sabit mürekkeple yazmış olmalı.
We will create a world where every Who is endowed with three indelible rights, to be determined at a later date.
Her bir KimlerŞehri vatandaşı, sonradan belirleyeceğimiz 3 temel hak sahibi olacak.
It becomes indelible.
Daha akıllıca olur.
We like to think of them as indelible records of our past, but every time we pull out a scene, we fiddle with it a little bit before we put it back in.
Geçmişimizdeki anılarımızı sabitmiş gibi düşünmeyi severiz. ... ama her defasında bir sahne hatırladığımızda onu diğerlerine uydurabilmek için bir parça değiştiririz.
Penny's hooking up with her jerk of an ex-boyfriend and I have indelible ink on my forehead!
Penny ahmak erkek arkadaşıyla işi pişiriyor ve benim kafamda silinmez mürekkeple yazılmış bir yazı var.
This is an indelible stain on Nagano Olympics.
Bu Nagano Olimpiyat Oyunları'nın kara bir lekesi olarak kalacaktır.
That's because, buried in the genes of each of us, is an indelible record of our past.
Taşır çünkü, her birimizin genlerine gömülü olan şey,... geçmişimizin silinmez bir kaydıdır.
00, 00 : 21 : 32 : 13, Its first indelible role was in D.O.A. :
İlk etkili rolü D.O.A'deydi ( 1950 ) :
A uncaused loneliness, that in childhood, leaves in the mind some people indelible traces and the lifetime becomes prone to poetic fantasy, to fantasy, who know the price of loneliness.
İstenmeyen bir yalnızlık. Çocukça! Bazı insanların zihninde kalıcı izler bırakır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]