Indescribable translate Turkish
151 parallel translation
In spite of the indescribable corruption of the portrait, basil was still able to recognize his painting of dorian.
İnanılmaz değişime ve bozulmaya rağmen, Basil Dorian'ın portresini tanımayı başarmıştı.
There's a curious cat, like the one in dorian's drawing room, only in the portrait the eyes shine in an evil way that's indescribable.
Meraklı bir kedi var, Dorian'ın odasında bulunandan. Ama portredeki kedinin gözleri parlıyor.
- I s indescribable.
- Tarif edilemez.
Indescribable!
Anlatması güç!
Sorry, maybe I'm overdoing it but I'm trying to describe the indescribable.
Ama anlatılamaz bir şeyi anlatmanın şevki içindeyim! Fazlasıyla dekolte!
The heat must have been indescribable.
Isı tarifsiz olmalı.
Indescribable pleasure.
Tarif edilemeyen zevk.
The heat must have been indescribable.
Isı tarif edilemez derecedeymiş anlaşılan.
Right now : a healthy jog and a couple of tutorials, an indescribable lunch with the faculty at 12 : 45...
Şu an, sağlık koşusu ve birkaç özel dersim var 12.45'te fakültede tarifsiz bir yemek ile...
The Californian lawyer, the indescribable Mr. Moore, mention the Ku Klux Klan.
California'lı avukat, Sayın Moore, Ku Klux Klan diyor.
It means indescribable suffering for the majority of the people,
İnsanların çoğu için tarif edilemez bir acı demek bu.
The touch of her hand must be indescribable.
Eline dokunmak, tarif edilemez bir şey olmalı.
The sunrises were indescribable the crystal clarity of the Greek light unforgettable.
Gündoğumu tarifsiz,.. ... Yunan ışığının billur aydınlığı unutulmazdı.
That's no good. It was indescribable.
Tanımlanamazdı.
Dragon, you have a talent for describing the indescribable.
Dragon, anlatılmaz olanı anlatmayı iyi beceriyorsun.
The masses filled the squares. It was indescribable! They were on the roof of the King George Hotel, and on the pediments of the royal palace.
Kral George Oteli'nin çatısında, ve kraliyet sarayının alınlığındaydılar.
- Indescribable... unchalIengable- -
- Devam et. - Tanımlanamaz meydan okunamaz...
They can endure indescribable hardships.
Onlar tanımlanamaz zorluklara tahammül edebilirler.
Her mind was clouded by the extreme, precise... indescribable melting of those two muscular, sinewy bodies.
son derece yağsız ve kaslı iki vücudun dayanılmaz erimesi ile kafası bulutlandı.
It's indescribable.
Tarif edilemez.
They say she's in an indescribable condition.
Tanınmaz haldeymiş.
It's like indescribable, you knew just when to feed me the next line.. .. second before I needed it.
Tarifi yok, ihtiyacım olan bir sonraki cümleyi biliyor ve hemen bana söylüyordun.
An indescribable sweetness. God?
Tarif edilemez bir güzellik.
Now, the naturalist who took these absolutely extraordinay pictures... was most impressed with the creature's uncivilized look, it's foul language and, most of all, it's indescribable stench.
Bu alışılmamış görüntüleri çeken doğa bilimciler... en çok yaratığın vahşi bakışlarından, bozuk konuşmasından ve bilhassa tarif edilemez kötü kokusundan etkilendiler.
This moment of... of indescribable joy.
Bu tarifsiz zevk anına kadar.
- Totally indescribable.
- Kesinlikle açıklanamaz.
We always knew how you did it, but to experience the moment, to witness the nuances, it's indescribable.
Nasıl yaptığını her zaman biliyorduk, ama anı yaşamak, ayrıntılara şahit olmak, anlatılamaz.
Indescribable feeling
AnlatıImaz bir his bu...
Indescribable successes in Buenos Aires, Montevideo, Santiago de Chile, Rio de Janeiro, Caracas.
Anlatılmaz bir başarı sağladı. Buenos Aires'de Montevideo'da, Santiago de Chile'de, Rio de Janeiro'da, Caracas'da.
I hope that someday you'll know the indescribable joy of having children and of paying someone else to raise them.
Umarım, çocuk sahibi olmanın tarifsiz zevkini sen de bir gün tadarsın. Ve onları büyütmesi için birine para ödemenin de. - Ama önce evlenmem gerek.
Dear Susannah, The horror of this place is indescribable.
Sevgili Susannah, buradaki dehşet anlatılamaz.
I've always had this feeling that there was this... indescribable connection out there... just waiting for me.
Hep içimde bir his vardı, sanki... böyle tanımlanamaz bir bağ... bir yerlerde beni bekliyormuş gibi.
I felt within me a torment... a burning wound, a yearning... combined with the most indescribable bliss.
Bir sancı, şiddetli bir gönül yarası en tarif edilemez saadetle birleşmiş bir özlem içime düştü.
The things Cane writes are indescribable.
Cane'in yazdığı şeyler tanımlanamaz.
It's indescribable.
Bu anlatılamaz.
His interest in this situation is almost indescribable.
Zaten bu iş hiç ilgisini çekmedi.
It's full of joy and indescribable wonder.
Tamamen eğlence ve, harikalar ile dolu.
What is this indescribable horror coursing through my entire body?
Bütün vücudumu saran bu korku da neyin nesi?
Let the indescribable remain so.
Bu tanımlanamaz kalıntıyı rahat bırak.
Frankly speaking, I could die of lust, at the sheer thought of this indescribable miracle, happening again :
Açıkçası, şaşkınlıktan ölebilirim, çünkü meşhur mucize yeniden gerçekleşti :
I felt an indescribable sadness to see my mother with that white shirt, demanding that I come home and telling me that I had no other choice.
Annemi o beyaz gömleğinin içinde, karşımda durup... "başka bir seçeneğim olmadığını" söyleyip, "eve onunla geri dönmemi" isterken görmek, bana tarifsiz bir acı verdi.
It's indescribable.
Tarifsiz.
I told them your candy was absolutely indescribable.
Şekerlerinizin kesinlikle tarif edilemez olduğunu söyledim.
They're indescribable.
Tanımlanamaz bir lezzetleri var.
Now those eggs are hatching, and the feeling is indescribable.
Şimdi o yumurtalar açılıyor. Hislerimi tanımlayamıyorum.
Archaeologists and academics who had joined the SS Ahenerbe imagining they were knights of a new order searching for the Holy Grail, the Ark of the Covenant and Atlantis, now found themselves justifying and implementing the indescribable terror of the Holocaust.
SS Ahenerbe'ye katılan arkeolojistler ve.... akademisyenler, kendilerinin Kutsal Kase'yi, Ahit Sandığı'nı... ve Atlantis'i arayan yeni bir düzenin şövalyeleri olarak... hayal ederlerken, bir anda kendilerini Musevi Katliamı'nın... tanımlanamaz dehşetini uygular ve doğrularken buldular.
Have you ever experienced a brand-new feeling that welled up inside your heart and filled you with indescribable pain?
Hiç, kalbinin içinde birikip seni tarif edilemez bir acıyla dolduran, yepyeni bir duygu yaşadın mı?
Day after day, the days are of an indescribable brightness.
Günden güne, tarif edilemez bir aydınlıkla doluyor burası.
It's... indescribable.
Bu tarif edilemez ".
Our eyes just met and it was like this indescribable feeling like...
Göz göze geldik... ve bu tanımlanamaz bir histi, sanki...
It's... it's indescribable.
Tarif edilemez.