English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Indeterminate

Indeterminate translate Turkish

78 parallel translation
April 1st 1928, sentenced to indeterminate sentence, New York city prison for assault with a deadly weapon.
1 Nisan 1928 ölümcül silahla saldırıdan süresiz mahkumiyete çarptırılarak, New York kenti hapishanesine tıkılmış.
A body of indeterminate age that dies with its eyes wide open.
Yaşı belirsiz hale galiyor ve gözleri açık olarak ölüyor.
I am therefore committing him to Mackinock for an indeterminate sentence.
Bu yüzden onu Mackinock'ta süresiz cezaya çarptırıyorum.
INDETERMINATE.
Yaşı : Belirsiz.
Then you interpret that the first day, as recorded in the Book of Genesis, could have been a day of indeterminate length?
O halde siz yaradılış kitabındaki ilk günün uzunluğunun belirsiz olabileceğini söylüyorsunuz.
Two lovers, of indeterminate sex, in Reine Margot.
Reine Margot'ta, aşırı seks düşkünü iki sevgili.
Indeterminate life signs.
- Zayıf yaşam sinyalleri.
Hell, the good folks at the lab are paying me disability leave of indeterminate duration.
Laboratuvardaki iyi insanlar bana ücretli maluliyet izni veriyor. Süresi de belirsiz.
Tactical sensor readings are indeterminate.
Taktik sensör ölçümleri kuşkulu.
I have business to negotiate in London for indeterminate time.
Londra'da belirsiz bir işim var.
Sensors indicate a crystalline structure of indeterminate matter.
Sensörler, belirsiz bir maddenin kristal yapısında olduğunu belirtiyor.
- Life signs? - Indeterminate.
- Yaşam belirtisi?
I am facing involuntary commitment to a mental hospital with indeterminate release.
Zorla bir akıl hastanesine teslim edilmekle karşı karşıyayım tahliye zamanı da belirsiz.
Weightless, hanging from the sky... wearing a short dress of indeterminate color.
Tüy gibi, gökyüzünden sarkan... Ara tonlarda kısa bir elbise giymiş.
" Used car of indeterminate year.
Belirsiz bir yıla ait kullanılmış araba.
Also of indeterminate year.
O da belirsiz yıla ait.
Indeterminate height, weight and sex.
Kilosu, boyu ve cinsiyeti belirsiz.
Weight, oh, indeterminate.
Kilo, belirsiz.
The sex is indeterminate.
Cinsiyeti belirsiz.
An atom state is indeterminate until measured by an outside observer.
Bir atomun durumu, bir gözlemci tarafından ölçülene kadar belirsizdir.
Tell her we have a casualty of an indeterminate nature.
Faili meçhul bir cinayet olduğunu bildirin.
Apparently the drugs have been laced with indeterminate chemicals.
İlaçlar birtakım tanımlanamayan kimyasallarla işlem görmüş.
Or a very old person, gender indeterminate.
Ya da çok yaşlı biri. Cinsiyeti belirlenemiyor.
Same as the others : indeterminate object caused severe internal lacerations.
Tespit edilemeyen bir nesne, içerde derin yarıklar açmış.
The same thing. "Indeterminate red stuff."
Tespit edilemeyen kırmızı madde.
In view of her condition... it was decided that Angelique L should be confined to a psychiatric home for an indeterminate period
Durumu göz önüne alınarak... Angelique L.'nin belirsiz bir zaman süresince psikiyatri tedavisi görmesine karar verilmiştir.
Traveling with a Caucasian male, indeterminate age.
Beyaz bir adam ile seyehat ediyor, orta yaşlarda.
OOD is still indeterminate.
Ölüm sebebi hâlâ belirsiz.
"Caucasian male, approximately five eleven, short light-colored hair, tattoo on right forearm, age indeterminate." Here we go.
"Beyaz erkek, muhtemelen 1,70 boylarında, kısa açık renkli saçlı, sağ kolunda dövme, yaş belirsiz." İşte.
It means that some random doctor of indeterminate skill thinks that the patient's bowel is obstructed.
Herhangi bir vasat doktorun hastanın bağırsağının tıkalı olduğunu düşündüğünü gösterir.
"Two rogue frames containing indeterminate images were noted,"
"Belirlenemeyen görüntü içeren, iki bulanık kare tespit edildi."
" leaving four months of indeterminate temperature.
"Geri kalan 4 ayın hava sıcaklığı belirsizdir."
There was nothing... as indeterminate birdsong.
Ahengi olmayan bir kuş sesi gibi bir şeydi.
- Bio-signs are indeterminate.
- Yaşam sinyalleri belirsiz.
His bone marrow's indeterminate.
Yok. Kemik iliğinden bir sonuç alamadık.
- Of ominously indeterminate length.
Ne kadar süreceği belli olmayan sürpriz bir ziyaretti bu.
You explain to him that his client derives a greater benefit from Crystal Hoyle'sapprehension than having to, to hide for an indeterminate amount of time.
Avukata, müvekkilinin sonsuza kadar saklanmasındansa, Crystal Hoyle'un yakalanmasının onlar için daha iyi olacağıını anlatın.
"Victim had been beaten so extensively, " The cause of death was indeterminate.
Kurban çok yoğun bir şekilde darp edildiğinden ölüm nedeni belirlenemedi.
At this point, indeterminate.
Şu ana kadar, kesin değil.
At that time, the sentence for unlawful sexual intercourse was what they characterized as an indeterminate sentence.
O dönemde yasadışı cinsel ilişkinin cezası "belirsiz ceza" kapsamına giriyordu.
Lividity's indeterminate.
Morluk belirsiz.
There's no symbol more indeterminate.
O bir simge değil, çok daha kararsız.
- Dumped in the reservoir at an indeterminate time...
- Geçen salı. - Saat ikimsi.
They're arbitrary and indeterminate.
- Onlar keyfi ve belirsizdir.
The therapist said marika's test scores- - Were indeterminate.She doesn't have a disability.
Terapist Marika'nın puanlarının belirsiz olduğunu söyledi.
Put him on a standby of indeterminate length, will you?
Onu belirsiz bir süre için bekletin, olur mu?
Eurghl For once in my life I've done enough physical labour to merit a high-carb meal and all I'm left with is an indeterminate puck of gristle.
Hayatımda ilk kez fazla kalori alacak kadar fiziksel çaba harcadım ve ne olduğu belirsiz bir kıkırdak kütlesi alıyorum.
Indeterminate.
Kaynağı?
Of an indeterminate origin.
Biliyorum.
They are gender £ ­ indeterminate.
- Cinsiyetleri belirsiz oluyor.
Indeterminate polymer? No.
Yine polimer çıktı mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]