English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Indirect

Indirect translate Turkish

141 parallel translation
We believe that the Earth formed at this time also, and by a kind of indirect but very strong reasoning, it's believed that the Earth is also about 4,550 million years old.
Dolaylı ancak güçlü bir mantıkla Dünya'nın da bu dönemde oluştuğuna inanıyoruz. Dünya'nın da yaklaşık 4.550 milyon yaşında olduğu düşünülüyor.
Not so much by natural death, as by indirect suicide.
Doğal ölümler dolaylı intiharlar kadar sık değil.
That's " the indirect ratio between the sales depreciation...
" gerçekleşmemiş envanter kaybıyla...
- The direct and the indirect.
- Dolaylı ve dolaysız olarak.
Naturally, she thought that the indirect would not be as direct as the direct.
Dolaylı olanın dolaysız olan kadar dolaysız olmayacağını düşünüyor.
Prosecution is again attempting... to discredit the witness by indirect examination.
Davacı dolaysız sorularla tanığın itimadını sarsıyor.
Fie, what indirect and peevish course is this of hers.
Hayret, çok acayip ve yanlış bir şey bu yaptığı.
Now, my questions are going to be indirect like,
Şimdi, benim sorularım dolaylı türden olacak,
It seems to be that, perhaps out of an excess of caution, my colleagues keep asking you indirect questions to which you can only reply in a roundabout way.
Hissediyorum ki meslekdaşlarım aşırı dikkat göstererek dolaylı sorular sorup duruyorlar siz de onları ancak dolaylı yanıtlayabiliyorsunuz.
We must reduce the taxes that are crushing the peasants and offset this loss of revenue by raising indirect taxes which will affect all classes - financing, granting, salt, tobacco and stamped paper.
Köylüleri ezen vergileri azaltmalı ve tuz, tütün ve damgalı kağıt gibi şeylere finansman veren ve onları sağlayan bütün sınıfları etkileyecek olan dolaylı vergileri yükselterek bu gelir kaybını dengelemeliyiz.
Under arrest, I became an indirect threat to whoever ordered the killing.
Tutuklanınca, beni kiralayanlar için dolaylı bir tehdit haline geldim.
And the fake dollars are put into circulation in an indirect way.
Bu arada sahte dolarlar da dolaylı olarak piyasaya sürülmüş oluyor.
- Magda, the light should be indirect!
- Magda, ışık dümdüz gelmemeli!
The opportunity foran indirect contact arose.
Dolaylı bir ilişki kurabilmek için bir fırsat oluşmuştu.
Indirect, okay?
Alıştıra alıştıra, tamam mı?
For the last few hundred years, there have been persuasive but indirect arguments that all matter is made of atoms.
Maddenin atomdan oluştuğuna dair son bir kaç yüzyıldır ikna edici fakat gerçekliği tartışılır olan görüşler ortaya atılıyordu.
There are certain people who are only to be managed by indirect means temperaments averse from all resistance, restive natures who always kick when we would lead them on the right road of reason and who can only be led by a way opposed to that by which you wish them to go.
Bazı istediğinizi sadece dolaylı yollardan yaptırabilirsiniz. Karşı koyulduğunda daha da fazla tepki gösterirler, onları doğru yola gütmeye çalıştığınızda direnirler, sadece yapmalarını istediğinizin tersini yapmalarını sağlayabilirsiniz. İstediğini siz de istiyormuşsunuz gibi yapın.
What would it cost for your indirect involvement?
Peki, davaya dolaylı olarak kaça bakarsın?
In the indirect heating systems, they give off more heat.
Dolaylı ısıtma yollarıyla daha iyi ısınılabiliyor.
I'm talking about the indirect violence you get through starvation in the townships.
Yerleşimlerdeki açlıkla yaşatılan, dolaylı şiddetten bahsediyorum.
All three victims of indirect radioactivity died.
Üç kurbanda radyoaktiveden dolayı öldü.
The White House denies any direct or indirect involvement in this investigation.
Beyaz Saray her türlü müdahaleyi ret ediyor.
[Man] You see, anything indirect... is, uh, stronger, in many cases, at least, because you leave it or you hand it over to the imagination... of your audience, you know.
Dolaylı anlatım çoğu durumda daha güçlüdür. Çünkü bazı şeyleri seyircinizin hayal gücüne bırakmış oluyorsunuz.
I can plot a course, but I'm afraid it will require an indirect route.
Bir rota çizebilirim, ama korkarım ki dolaylı bir yol olacak.
- Yeah, I did jobs for him. Indirect stuff.
Söze için dolaylı olarak bazı işleri hallettiğini söylemişti.
Right, OK, I thought for a moment that that was an indirect answer to my question.
Tamam o zaman. Bir an için soruma dolaylı bir cevap veriyorsun sandım.
Add a CBC, haptoglobin, free hemoglobin direct / indirect Coombs.
Tam kan sayımı, kanda protein oranı... ... Coombs, PT / PTT.
The woman plays an indirect part in fulfilling the Torah, by keeping his home clean, preparing his meals, and especially, by raising his children.
Tevrat'a göre kadın, en güzel şekilde yaratıldı, evini temiz tutsun, yemeklerini hazırlasın, ama en önemlisi, çocuklarını büyütsün diye yaratıldı.
Indirect sunlight only.
Doğrudan güneş görmez.
Kind of an indirect way to shoot someone.
Bir çeşit nişan almadan birisine ateş etme.
Send off a retic count, haptoglobin, Coombs, direct and indirect bilirubin.
Haptoglobin, antiglobulin, direkt ve indirekt bilirubin oranları.
Indirect?
Eğimli?
Then we should take the indirect route.
O zaman biz de kestirme olmayan yoldan gitmeliyiz.
The key to solve these things is themselves. What the others say is just the indirect experience.
Ich glaube sogar, dass dieses Eindringen die Folge einer Homogenisierung und einer starken lmmunisierung ist.
We're doing indirect personality assessments with Brodus'ex-cellmates today.
Brodus'un eski hücre arkadaşlarıyla dolaylı yoldan değerlendirmeler yapacağız.
You never say it directly, but in indirect ways you say it.
- Evet, söyledin. Doğrudan değil ama dolaylı yoldan söyledin.
- It's indirect.
- Dolaylı anlatım.
She found an indirect way of rejecting me.
Beni dolaylı yoldan reddetti.
She made up a new way of shooting called indirect.
- Yeni bir ateş etme formu buldu.
It is enacted in the laws of Venice, if it be proved against an alien that by direct or indirect attempts he seek the life of any citizen, the party'gainst which he does contrive shall seize one half of his goods.
Venedik yasasında açıkça belirtilmiştir ki eğer bir yabancı, isteyerek veya istemeyerek bir Venedik vatandaşının canına kastederse bu eylemi gerçekleştirdiği kişi onun mallarının yarısını alır.
- An indirect free kick.
- Endirekt serbest vuruş.
- No, it's indirect...!
- Hayır endirekt...!
Is this a indirect threat?
Çaktırmadan beni tehdit mi ediyorsun sen?
Look, Armando, there are women who like glamour, indirect lighting.
Bak, Armando, .. cazibeden, loş ışıktan hoşlanan kadınlar vardır.
Air Force One has suffered an indirect hit by an air-to-air missile.
Air Force One havadan havaya bir füze tarafından vuruldu!
I know of a few indirect channels.
Birkaç dolaylı bağlantı biliyorum.
Elevated indirect bilirubin, low serum haptoglobin- -
Dolaylı bilirubinde artış, serum haptoglobinde düşüş.
No. No. I already did an indirect Coombs'test.
Ben zaten dolaylı bir Coombs testi yapmıştım.
That's rather an indirect route.
Roma mı?
- Indirect.
Öyleyse dolaysız anlatımı anlatıcının sözlerinden nasıl ayırıyormuşuz?
This is an awfully indirect seduction.
Geri çekil. Geri çekil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]