English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Individualism

Individualism translate Turkish

52 parallel translation
For you're the last great apostle of rugged individualism.
Çünkü sen de bireyciliğin son temsilcisisin.
When he had recovered from visits to the abyss, he would stand in front of the picture, sometimes loathing it and himself but filled at other times with that pride of individualism that is half the fascination of evil.
Karanlık düşlerinden kurtulduktan sonra tablonun karşısına çıkmayı başardı. Bazen kendisinden ve tablodan nefret ediyordu, ama diğer zamanlar bireyciliğin şeytani çekiciliğinin mutluluğunu yaşıyordu.
our country, the noblest country in the history of men was based on the principle of individualism.
Ülkemiz, insanlık tarihinin en asil ülkesi bireysellik temeline dayalıdır.
Only when we're up and about, I think, trying to prove his individualism.
Sadece bir yere gitmeye hazırlanırken. Sanırım kendini kanıtlamak istiyor.
Rugged individualism is our heritage.
Mutlak bireyselcilik bizim mirasımız.
Parisian individualism is well tested.
Parislilerin bencilliği test edilmiş ve onaylanmıştır.
Tell that guy to start reading the Little Red Book, the first page, where it says that the revolution cannot break out anywhere without a revolutionary party. And that if he continues his middle-class individualism, he'll lose his life.
O adama Küçük Kırmızı Kitabın ilk sayfasını okuması gerektiğini söyle devrimci partiler olmadan devrimin hiçbir yere varamayacağını yazan sayfayı ve eğer o hala kendi orta tabaka kendini beğenmişliği üzerinde diretirse, hayatını kaybedecektir.
To the end against the middle-class individualism!
Orta tabaka kendini beğenmişliğe!
His controlled individualism made this cause so vital that I promise to take it to Washington and present it to the Senate myself.
Ve bireyselliğe engel oluyor. Bu da onları ve amaçlarını çok önemli yapıyor. Bu nedenle Washington'a gidip, isteklerini senatoya şahsen sunmaya söz veriyorum.
Texas is so full of these so-called modern-day libertarians... with all their goddamn selfish individualism.
Teksas tüm o kahrolası bencil bireycilikleriyle... sözüm ona modern çağ liberalleriyle dolu.
The Nazis were convinced that democracy was dangerous because it unleashed a selfish individualism but didn't have the means to control it.
İşçilerin boş zamanı bile "Keyifli güç" adında bir organizasyon yoluyla devlet tarafından planlandı.
even individualism was dead.
Örgüt devlet içinde devlet gibiydi.
A spiritual descendant of Thoreau, he represents a solid and serene individualism... that seems sadly out of place in the New England of the 1950s.
Thoreau'nun manevi müritlerinden biri olarak 1950'lerin New England'ına hiç uygun düşmese de,.. ... tutarlı ve huzur dolu bir bireyciliği temsil ediyordu.
It caused chaos and upheaval... because even though he was gone, his calls for freedom and individualism continued to echo in the ears of those who believed in his teachings... myself among them.
Kaos ve büyük değişimler meydana geldi... çünkü, onun ölümü, özgürlük ve birey olma olarak adlandırılarak, eskiden beri bize öğretilen şeylere tam olarak ters bir etkiyi meydana getirdiler.
Gentlemen, now you can see... how dangerous individualism can be.
Beyler, gördüğünüz gibi bireyselliğin ne denli tehlikeli olduğunu gördünüz.
First, move from a society that discourages individualism then move to a city that embraces it, for three years.
Birincisi, önce bireyselliği reddeden bir topluluktan uzaklaş sonra bunu sağlayan bir şehre yerleş, üç yıllığına.
Out of this research the marketeers began to detect a new individualism.
Araştırmalar sonucunda pazarlamacılar yeni bir bireysellik keşfettiler.
- We found that there was this trend towards what we called individualism where people still wanted to be part of a crowd but to express themselves as individuals within it.
= STEPHEN WELLS = Kurucu, Tüketici Hizmetleri... hala toplumun bir parçası olarak kalıp ancak kendilerini özerk bireyler olarak ifade... etmek istiyorlar. Bireysellik diyebiliriz buna.
Business responded eagerly to this new individualism and it soon became one of the main forces driving the growing consumer boom in Britain.
- Biz farklı olmak istiyoruz. İş dünyası bu yeni bireyselliğe çok isteklice yanıt verdi. Bu konu İngilteredeki tüketici profilinde artışı sağlayan ana güç haline geldi.
In the face of this, a growing number in the labor party became convinced that if they were ever going to regain power labor would have to come to terms with the new individualism.
Bunun üzerine, işçi partisinin büyük çoğunluğu eğer tekrar iktidar olmak istiyorlarsa, işçi sınıfının yeni bireysellik kavramıyla anlaşmaya varması gerektiği, fikrindeydi.
It was not so much a new individualism as the social order as we had known it had broken down so we got into people's heads, understood their psychology about lifestyle, about values, what they thought was important, what issues they wanted politicians
Bu yeni bir bireysellik sayılmazdı. Bildiğimiz toplumsal düzen... bozulmuştu ve biz insanların düşüncelerini okuyup değerler ve yaşam şekilleri hakkında psikolojilerini görüp,... hangi konuların önemli olduğunu, hangi sorunların Başkan'a bildirilmesini istediklerini anlıyorduk.
The Nazis were convinced that democracy was dangerous because it unleashed a selfish individualism but didn't have the means to control it.
Naziler demokrasinin tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Çünkü bencil bir bireyciliği ortaya çıkarıyordu,... fakat bunu kontrol edecek araçlara sahip değildi.
They had managed to categorize the new individualism.
Yeni bireyciliği kategorize etmeyi başarmışlardı.
He and his advisors were convinced they could win on a program of a new individualism.
Kendisi ve danışmanları, yeni bireycilik üzerine kurulan bir program izleyerek seçimi kazanacaklarını düşünüyordu.
You live in a world of individuals and individualism.
Sen bireysel yaşanan bir dünyadasın.
Greed, lust, individualism.
Açgözlülük, ihtiras ve bireyselcilik.
IT'S HIS FIERCE INDIVIDUALISM... THAT GIVES HIM COURAGE.
Onu cesaretlendiren türden acımasız bir bencilliği olmalı.
And he became determined that night to prevent this culture of selfish individualism taking over his own country.
O gece, bu bencil bireyselcilik kültürünün kendi ülkesini ele geçirmesini önleme kararı aldı.
At the same time, in Chicago there was another man who shared the same fears about the destructive force of individualism in America.
Bu sırada, Şikago'da Amerika'daki bireyselciliğin yıkıcı gücüyle ilgili aynı korkuları paylaşan başka bir adam daha vardı.
He too was determined to find some way of controlling the forces of selfish individualism.
Bir şekilde bencil bireyselciliğin gücünü kontrol etmenin yolunu bulmaya kararlıydı.
It would have all the modern benefits of Western science and technology but a more political Islam would have a central role to play keeping individualism in check.
Batı bilimi ve teknolojisinin bütün modern faydaları olacak ama bireyselciliği kontrol altında tutmak için daha politik İslami merkeze sahip olacaktı.
It must be because the infection of selfish individualism had gone so deep into people's minds that they were now as corrupted as their leaders.
Bu da ferdiyetçilik yüzünden olmalı. İnsanların zihinlerine çok iyi kazınmış ve şimdi liderleri gibi berbat olmuşlar.
- Individualism. - What?
Kişisellik.
There's a sort of individualism, also, about surfing that I like.
Sörfte hoşuma giden bir tür bireysellik var.
They taught their young men... that individualism is highly overrated.
Gençlere bireyselliğe aşırı önem... vermemelerini öğrettiler.
America is a place believe in individualism
Amerika, bireyciliğe inanılan bir yer.
The disorders and checklists were becoming a powerful and objective guide to what were the correct and appropriate feelings in an age of individualism and emotion.
Ruhsal arızalar ve formlar, bireysellik ve duygunun çağında, doğru uygun duyguların ne olması gerektiğini ilişkin oldukça etkili ve objektif bir kılavuza dönüştü
He had an'individualism attack'he sold the apartment and bought a sailboat.
Bir kişilik krizi geçirdi. Cadiz'deki evimizi sattı ve kendine bir tekne aldı.
It doesn't further individualism.
Bireycilik böyle ilerlemez.
Individualism, the isolated action of a person alone in a social environment, must disappear in Cuba.
Bireycilik yani kişinin bulunduğu sosyal çevreden izole hareket etmesi Küba'da söz konusu bile olamaz.
Because we're a country tha  s founded on individualism.
Çünkü bizim ülkemiz bireysellik üzerine kurulmuştur.
Nor with your individualism.
Ne de senin bireyciliğine.
This isn't about your individualism.
Bu senin bireyciliğin hakkında değil.
Salem witches are heroic examples of individualism and nonconformity.
Salem cadıları bireysel özgürlüğün ve baskıyı reddetmenin güçlü örnekleridir.
For all your talk of rugged individualism,
Güçlü bireyselliğin ne derse sesin,
Sharon is a very funny woman, but she has less faith in American individualism than I do.
Sharon ilginç olmasına ilginç bir kadın, ama ben bile Amerikan bireyciliğine ondan daha çok inanıyorumdur.
American individualism can't build roads.
Amerikan bireyciliğiyle dışardaki yolları yapamayız.
"Art is the most intense mode of individualism " the world has ever known. "
"Sanat, dünyada şimdiye dek tanık olunan en yoğun bireysellik halidir."
Of course, no one saw the abdication coming then, but the ego, the willfulness, the individualism, the rot had set in.
Tabii o zaman kimse tahttan çekileceğini öngöremedi ama egosu, inatçılığı bireyselliği ve çürümesi çoktan başlamıştı.
All self-expression and individualism is being suppressed in favour of a conformist Soviet style.
Bütün özanlatım ve bireyselcilik, Sovyet tarzına uygun olması için baskı altına alındı.
Rugged individualism.
Sağlam bireycilik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]