English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inevitably

Inevitably translate Turkish

508 parallel translation
Inevitably.
Kaçınılmaz.
Better to destroy it, to grow old inevitably as all men grow old.
En iyisi onu yok etmekti, tüm insanlar gibi yaşlanmalıydı.
You realise, of course, that you will one day, inevitably.
Bunun er geç mutlaka olacağının farkındasın herhalde.
- Inevitably.
- Mutlaka.
"When men, even unknowingly, are to meet one day, whatever may befall each, whatever their diverging paths, on the said day, they will inevitably come together in the red circle."
... "İnsanlar, bilsinler ya da bilmesinler bir gün tekrar karşılaşacaktır. Kimin başına ne gelirse gelsin hangi yolları seçmiş olurlarsa olsunlar bahsi geçen günde hepsi biraraya gelecektir Kırmızı Daire'de."
Before Don Ignacio faced the firing squad, he swore that he never intended to murder, that what he hoped for was an ultimate and lasting love, but that something... he spoke of an unholy emanation from this room that drove him inevitably to kill.
Don Ignacio idam mangasıyla yüz yüze gelmeden önce öldürmek gibi bir niyetinin olmadığına yemin etmiş kesin ve sonsuz bir aşkı umduğunu değil kaçınılmaz şekilde onu öldürmeye sevk eden kötü bir şeyin bu odadan kaynaklandığını söylemiş.
You know that any investigation... into my relationship with Bill Kronin will inevitably uncover your own indiscretions.
Benim Bill Kronin'le herhangi... bir ilişkimi soruşturmanın, kaçınılmaz olarak senin kendi düşüncesizliğini ortaya çıkaracağını biliyorsun.
But in the event of an attack on Winston, the proximity of the fort's whiskey would see you end up inevitably in front of the firing squad.
Ama, Winston'a bir saldırı durumunda... seni de, kalenin viskilerinin yakınlarında görürlerse... ister istemez kendini idam mangası önünde bulacaksın.
But no more odd, surely, than my driving away that day away from her, knowing that inevitably, we would meet again
O gün ordan, ondan uzaklaşırken hissettiklerimde çok tuhaftı. Eninde sonunda yine karşılayacağımı biliyordum.
But inevitably there comes a time for waking up even for us A time for facing the pain and ugliness that can be kept out of dreams but not out of reality
Ama eninde sonunda öyle bir gün gelirki bizim bile düşlerde yer almayan, ama gerçek hayatta var olan bazı acılarla, ve çirkinliklerle yüzleşmemiz gerekir.
With the others inevitably watching for him?
Diğerlerinin gözleri onun üzerindeyken?
Tsiolkovsky said : " First, inevitably, the idea, the fantasy, the fairy tale.
Tsiolkovsky'nin söylediği : "Önce, kaçınılmaz olarak, fikir, hayal gücü ve peri masalı."
While I continue my efforts, why don't you listen to this news report on a more reliable product, after which I will naturally and inevitably return to you?
Çabalarımı sürdürürken, daha güvenilir bir ürünle ilgili şu haberi neden dinlemiyorsunuz? Ondan sonra doğal ve zorunlu olarak geri döneceğim.
He will be punished inevitably.
Onun cezası kaçınılmaz.
I inevitably say something brilliant.
Daha olumlu şeyler söylemem gerekirdi.
Inevitably, she becomes the first love object of the child.
Kaçınılmaz olarak, anne, çocuğun ilk sevgi nesnesi haline gelir.
Inevitably, one of them's half-mad and the other, wholly unscrupulous.
Kaçınılmaz birşey. Biri yarı deli diğeri tam bir vicdansız.
We shall be thrown a good deal together and two people sharing one room inevitably enter into a kind of how shall I say, a kind of...
Birlikte çok vakit geçireceğiz... ve aynı odayı paylaşan iki insanın arasında doğal olarak... nasıl söylesem, bir tür...
Otherwise, inevitably, in time we will lose everything.
Yoksa, kaçınılmaz olarak, zamanla her şeyi yitireceğiz.
Can we confine the exchange of nuclear weapons... to military targets alone... or must war lead inevitably to the destruction of cities?
Nükleer silahların etkisini... sadece askeri hedeflerle sınırlayabilir miyiz... yoksa savaşta şehirlerin yokedilmesi kaçınılmaz mı olmalı?
Because I knew that whatever I should've thought about it, inevitably I would've been praying not to forget you,
Ne düşünmem gerektiğini biliyordum, ama ben... kaçınılmaz bir şekilde seni unutmak için değil,
Physically unmarked, there will almost inevitably be thousands of people suffering from many complex states of fear and shock, due to the things they've seen and the things that have happened to them.
Fiziksel olarak etkilenemeseler bile... gördükleri ve başlarına gelen şeylere bağlı olarak... korku ve şok içinde yaşayan... binlerce insanın olması... kaçınılmazdır.
Those who do are inevitably surrounded and aggressive.
Bu insanlar kaçınılmaz şekilde saldırganlaşır.
In his search for a truly unique object, he inevitably ends up with a whole set.
Eşi benzeri olmayan objeyi arayışı, kaçınılmaz bir şekilde bir yığınla sonlanır.
Of course. Your computations would inevitably lead to a total description of the parabolic intersection of dimension with dimension.
Hesaplarınız kaçınılmaz olarak boyutların kesişmesinin tam bir anlatımına ulaşır.
Conscience that the fight for a liberated fatherland, a socialist fatherland, inevitably implies our fusion with the essential axis of the Argentinean revolution which is the working class not understood as an abstraction, but understood by its battles and its feelings.
Özgürleşmiş bir ata yurdu, sosyalist bir ata yurdu savaşımı kaçınılmaz olarak bizi Arjantin devriminin temel ekseni olan işçi sınıfı ile kaynaştırıyor. İşçi sınıfını soyut olarak almıyoruz onu savaşları ve duygularıyla anlıyoruz.
However, inevitably, the symptoms pass within a week or two.
Ancak, kaçınılmaz olarak belirtiler bir veya iki hafta içinde geçer.
Inevitably.
Kaçınılmaz olarak.
In this case, it was inevitably you.
Bu olayda, kaçınılmaz olarak sen idin.
The main thing is you're too frank... and therefore, inevitably, well- -
Asıl konu, sen fazla açık sözlüsün ve bu yüzden, ister istemez...
The moment a man mentions a long-lost twin, you can inevitably know that it's going to be some impersonation.
Birinin uzun süredir yitik bir ikizden söz ettiği an mutlaka bunun birinin kılığına girmek olduğunu mutlaka anlarsın.
"... inevitably... be shot. "
"Ama eninde sonunda vurulacağız."
We inevitably end up speaking of politics.
Politikada sözün bir yerde tıkanması kaçınılmazdır
Inevitably.
Kaçınılmazdır
Inevitably, certain sections of the ship will be sealed off.
Doğal olarak geminin bazı bölümleri ziyarete kapatılmıştır.
The vultures will inevitably start to circle.
Akbabaların etrafını çevirmesi kaçınılmaz
Sex created the brain, says Przybyszewski but between them there will always be a constant fight that will inevitably lead to death and destruction,
Cinsellik beyni yarattı, diyor Przybyszewski. Ama onlar arasında her zaman, kaçınılmaz bir şekilde ölüme ve yok oluşa götürecek daimi bir savaş olacağını söylüyor.
"totally, infallibly, inevitably account for me?"
" tümden, yanılmaksızın, kaçınılmaz şekilde hesap verebilir misin bana?
Finally, or almost inevitably, the new master has come to Amsterdam.
Nihayet, yoksa kaderin bir cilvesi mi, yeni üstadımız Amsterdam'da.
Inevitably, it will destroy itself.
Zaten kendi kendini yok edecek.
The counterfeit money which inevitably moved in the shadow of the upheavals of medieval Europe.
Ortaçağ Avrupa'sındaki ayaklanmalar ile sahte paralar ister istemez harekete geçti.
There are not yet obvious signs of extraterrestrial intelligence and this makes us wonder whether civilizations like ours rush inevitably, headlong to self-destruction.
Bunlar dünyadışı zekanın kesin belirtileri olmamasına rağmen... bizim gibi medeniyetlerin kendi kendini kaçınılmaz ve düşüncesizce yoketmeye... bu kadar çaba sarfettigini düşündürüyor.
But knowing that wherever Mrs. Kendal goes, other inevitably follow, the question arises - will London society present itself to him? "
Bilindiği gibi, Bayan Kendal'ın gittiği yere diğerleri de gidecektir. Londra sosyetesi kendini ona tanıtacak mı? "
A bunch of borderline humans stand around swilling beer and vomiting on themselves, until, inevitably, they raise their robes to reveal the depths of their personalities.
Sınırda kişilik bozukluğu olan bir grup insan kusana kadar bira içip kaçınılmaz an geldiğinde çarşaflarını kaldırarak birbirlerine kişiliklerinin derinliklerini sergilerler.
In a couple, people inevitably depend on one another.
İnsanlar eş olunca, kaçınılmaz olarak birbirlerine bağımlı oluyorlar.
He has no choice but to go by the book He would inevitably suffer torture and if he breaks down he'll mess up the whole thing
Yalan söylüyor olasılığına karşı... ona zalimce işkence ederler.... ve eğer işkenceye dayanamazsa herşey heba olur!
Make a list of priorities, remembering, of course, to take into account variables, and the fact that, inevitably, some problems could arise that...
Öncelikli işlerin bir listesini yapmalıyım. Tabii ki olasılıkları da göz önüne almalı kaçınılmaz bazı tersliklerin çıkabileceğini ve beklenmeyen sorunlarla karşılaşabileceğimi de hesaba katmalıyım.
Inevitably, they die.
Ölüm kaçınılmaz.
Brothers and sisters... the endless catalogue of bestial atrocities... which will inevitably ensue from this appalling act... must, can, and will be terminated.
Kardeşlerim bu korkunç hareketle, kaçınıImaz surette birbirine takip edecek olan sonsuz hayvani gaddarlık yok edilmeli, edilebilir ve edilecektir.
"... inevitably leads to sin by flattering and exacerbating...
"... günahın esasını oluşturan tasavvur ile şehveti methedip, azdırarak,... "
Cooperation, sir, would inevitably result...
- İş birliğinin kaçınılmaz sonuçları...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]