English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Infer

Infer translate Turkish

146 parallel translation
Are you trying to infer that my husband alone was the cause of this?
Buna neden olanın sadece kocam olduğunu mu, demeye çalışıyorsun?
- How could you possibly infer that?
- Bunu da nerden çıkardınız?
My heart aches for Patsy... and what you infer, you're being very unjust.
Patsy için çok üzülüyorum, tersini ifade ettiğinizde, adil olmuyorsunuz.
There tomorrow, at your meetest vantage of the time... infer the bastardy of Edward's children.
Yarın sen de oraya gidip uygun bir zamanda, "Edward'ın çocukları gayri meşru." diye iddia et.
Withal I did infer your lineaments, being the right idea of your father... both in your form... and nobleness of mind - laid open all your victories in Scotland... your discipline in war, wisdom in peace... your bounty, virtues, fair humility -
Daha sonra sözü size getirdim. Sizin nasıl hem çehreniz, hem de asil karakterinizle babanızın tıpatıp bir kopyası olduğunuzu belirttim. İskoçya'da kazandığınız zaferleri anlattım.
Are we to infer from that, sir, that you do not intend informing our government?
Bu cevabınızdan hükümetimize hiçbir haber vermeyeceğinizi mi çıkarıyoruz efendim?
Do I infer you're stranding Annie on the rocky beach of despair?
Zavallı Annie'yi çok umutsuz bir durumun içine attığını söylemeden geçemeyeceğim.
Do you infer then the gods dispense nonsense?
Yani tanrıların anlamsızca konuştuklarını mı ima ediyorsun?
"Seducing!" Did you lead her to infer that...
"Baştan çıkarma!" Bu sonuca varması için sen mi yol gösterdin?
To imply is to indicate without saying openly or directly, to infer is to conclude from something known or assumed.
İma etmek açıkça söylemeden belirtmektir, çıkarsamak bir varsayımdan sonuca varmaktır.
They seem to infer some lack of appreciation on your part.
Bundan minnettarlığınızın oldukça azaldığı sonucu çıkıyor.
I had warned you, but don't infer from...
Sizi uyarmıştım ama sakın sizi benim...
But, Dr Dixon, are we to infer that Zira is her name, or some phrase in her own language?
Fakat, Dr Dixon, bundan Zira'nın onun adı olduğunu mu yoksa kendi dilinde bir kelime olduğunu mu çıkarmalıyız?
Infer what you will, Mr Chairman.
Ne isterseniz onu çıkarın, Sayın Başkan.
And according to the NASA experts, who are still subjecting the spaceship to microscopic scrutiny, the precise year of what you merely infer to be Earth's destruction is recorded on the flight synthesizer as 3955.
NASA uzmanlarına göre, ki hâlâ uzay aracını en küçük parçasına kadar inceliyorlar, dünyanın sonu dediğin tarih tam olarak uçuş kayıtlarında 3955 olarak görünüyor.
- You mean to infer that...
- Sen ne demek istiyorsun...
- I can infer anything I want now, Chief.
- Artık ne istersem onu çıkarabilirim, Şef.
I don't mean to infer that we can take on more enemies than we now have, but perhaps we are already fighting a common foe.
Sahip olduğumuzdan daha fazla düşmanı üstlenebileceğimizi söylemiyorum ama belki zaten aynı düşmanla savaşıyoruzdur.
Am I to infer that you will not support me?
Bu laftan beni desteklemediğini mi çıkarmalıyım?
Then, pray, tell me what it is that you can infer from that hat?
O zaman, istirham ederim, bu şapkadan nasıl bir sonuç çıkardığını anlat bana?
or "territorial solution" leaves something to the bureaucrat that he must infer. He cannot read that document.
İşte bu "Nihai Çözüm" "Kökten Çözüm" ya da "Bölgesel Çözüm" bürokratlara çıkarım yapması gereken bir şeyler bırakıyor.
Okay. Then infer this.
Pekâlâ, o hâlde bundan bir sonuç çıkar.
Am I to infer I am your captive?
Bundan, tutsağınız olduğum anlamını mı çıkarmalıyım?
I can infer from that directive that you do not intend to share all this exceptional technology with us.
Bu emirden, sahip olduğunuz tüm bu olağanüstü teknolojiyi bizimle paylaşmaya niyetli olmadığınızı çıkarıyorum.
Nor can we infer his guilt because he didn't respond.
Yanıt vermediği için suçlu olduğu sonucuna varamayız.
What are we supposed to infer from this, Fleischman?
Ne, Yani Fleischman inanmamız mı gerekiyor?
Just what are you trying to infer, child?
Ne demeye çalışıyorsun, çocuğum?
But looking at your history, someone could infer... What?
Ama geçmişine bakan, biri düşünebilir ki... ne düşüne bilir?
You can infer that I was angry about not making my school team.
Okul takımına giremediğim için kızgın olduğumu çıkarabilirsin.
Don't infer that.
Böyle düşünmeyin.
Infer the bastardy of Edward's children.
Edward'ın çocuklarının piç olduğunu ima edelim.
Of course this all has to be deniable From which you can unfortunately infer that you too...
Tabii ki senin de maalesef bir anlam çıkaracağın şekilde, olan bu olaylar örtbas edilmeli...
Given the four years'activity, we can infer the killer's been careful in disposing of the remains, selecting victims whose disappearance wouldn't draw unusual attention.
Dört senelik faaliyetlerinizde neden mi bulamadınız? Katilin kalıntıları elden çıkarırken dikkatli davrandığı sonucunu çıkarabiliriz... kaybolması olağanüstü bir ilgi doğurmayacak olan kurbanlar seçiyor. Önceki kurbanların veya vücut parçaları gönderilen kişilerin arasında aşikâr bir bağlantı yok.
Hey, who you calling infer- -?
Sen kime alt...
And what can we infer from your charming Irish lilt?
Hoş İrlanda aksanından nasıl bir çıkarım yapabiliriz?
Do I infer correctly from this that you believe there's some... Merit to Agent Mulder's claims?
Bundan Ajan Mulder'ın iddialarını haklı çıkartacak bir şey olduğuna inandığınızı mı çıkarmalıyım?
It's my job to infer.
- Benim işim sonuç çıkarmak.
That's what coroners do, we infer.
Soruşturma görevlilerinin yaptığı budur : Sonuç çıkarmak.
Can you infer, then whether an object was propelled against the head of the deceased or if his head moved against an object or would both look the same?
O halde bir cismin mi merhumun kafasına yoksa merhumun kafasının mı cisme doğru yaklaştığı... konusunda bir sonuç çıkarabilir misiniz yoksa ikisinin de görüntüsü aynı mıdır?
A colorful bit of descriptive language to infer the guiding of people to a better way of life!
Bir parça renkli betimsel dilin, kişi hayatına yol göstermesinin bir yolu bu!
'Galileo showed us that these molecular signatures we think are indicative of life were really there, so it gave us some confidence that by looking for similar signatures in atmospheres of other planets, we could infer that life was there as well.
Galileo bize, bir gezegende hayat olduğunu gösteren işaretlerin moleküler izlerinin gerçekten var olduğunu gösterdi. Bunlar ayırt edebilir şeylerdi. Bu da bize, başka gezegenlerin atmosferlerinde benzer izler aramamız için cesaret verdi.
And it brought to everybody the image of Mars that the most dedicated astronomers only infer, because they have to remember all those frames.
Bu, sadece kendini işine adamış bir gökbilimcinin sonuç çıkarabildiği Mars görüntüsünü herkese açmıştı. Çünkü onlar da bunu başka şekilde görmüyorlardı tüm kareleri hatırlamaları gerekiyordu. Olağanüstü bir başarıydı.
I have to infer the work in my film.
Film üzerinde çalışmam lazım.
You are mistaken in both the facts and what you infer from them.
Gerçeklerden çıkardığın anlamlar konusunda yanılıyorsun.
Well what does that infer?
Buda ne demek şimdi?
Should I infer that you're capable of playing it?
Buradan akordiyon çalabildiğiniz sonucunu mu çıkarmalıyım?
I infer that Adele omitted that detail.
Sanırım, Adele bu detayı atladı.
You did infer what he implied.
İma ediyor. Sonuca mı vardın?
But on the bright side, you did infer correctly.
Ama işin iyi tarafı, siz doğru sonuca vardınız.
You cannot infer that.
Hey, biraz sakin ol. Sakin olmak istemiyorum.
Miss Hawkins, listening to you just now, one could infer that you thought Ms. Jackson to be an entirely respectable subscriber.
Bayan Hawkins, az önce sizi dinlerken, bayan Jackson'un çok saygın bir üye olduğunu... düşündüğünüz sonucuna varabiliriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]