English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Infuriate

Infuriate translate Turkish

40 parallel translation
It seemed to infuriate the gentleman asking the questions.
Soruları soran beyi öfkelendirmiş görünüyordu.
Alive, deranged, infuriate.
- Evet. Yaşıyor. Akli dengesi bozulmuş...
I can't imagine anything that would infuriate the Americans more.
Amerikalılar'ı daha fazla çileden çıkaratacak başka bir şey düşünemiyorum.
Whoever goes will infuriate Madam Fa
Oraya gitmeniz sadece Madam Fa'yı çileden çıkartmaya yarar
You infuriate me with your secrets.
Sırlarınla beni çıldırtıyorsun.
It should infuriate the archbishop if that is Your Majesty's intention.
Başpiskoposu nasıl da sinirlendirecek Majestenin arzusu bu ise.
My only reason to keep you alive is to infuriate Garak.
Seni öldürmememin tek sebebi Garak'ı çileden çıkarmak.
- Okay. Ready? - Doesn't that music infuriate you?
- Müzik rahatsız etmiyor mu?
Doesn't that make you angry? Does it infuriate you?
Bunlar seni kızdırmıyor mu?
I'll infuriate them and they'll have to kill me
Onları çileden çıkaracağım... ve beni öldürmek zorunda kalacaklar.
Chances are you would only slightly injure and infuriate him.
Muhtemelen onu hafifçe yaralar ve daha da kızmasına yol açarsınız.
Your presence there would infuriate even.. .. those Pakistanis who would.. .. otherwise have some sympathy for her.
Oraya gidecek olursan kendisine olası bir sempati besleyen Pakistanlıları da çileden çıkarırsın.
Jacob Van Oppen, sportsman, is tough, difficult and rather prickly, so we ask spectators to take care to avoid any gesture that may bother or infuriate this great sportsman.
Sporcumuz Jacob Van Oppen, Çok güçlü, zor ve oldukça asabi, izleyicilere sesleniyoruz ;
At the age of 63, General Giraud would become the hero of an acrobatic escape, that would infuriate to Hitler.
Ama 63'Iük General Giraud, akrobatik bir kaçisla Hitler'i çileden çikaracak bir kahraman haline gelir.
They infuriate me.
Beni deli ediyorlar.
You know what would infuriate him?
Onu ne kızdırırdı biliyor musun?
[wenking] You're starting to infuriate me.
Beni sinirlendirmeye başladın.
That's the kind of thing I used to do to Priscilla all the time and it would infuriate her...
Ben de eskiden Priscilla'ya böyle davranırdım ve kadın çileden çıkardı.
You kissed her to infuriate me?
Kızdırmak için mi öpüşüyordunuz?
I'm afraid I'm going to have to infuriate you.
Maalesef seni sinirden çıldırtacağım.
He insulted Chang-hee and said terrible things to infuriate him.
Önce o hakaret etmeye başladı. Resmen bizi kışkırttı.
It would infuriate the British people to know that even a single mule of ours had been sacrificed for a country most of them cannot place on a map.
Haritada yerini gösteremedikleri bir ülke için tek bir katırın bile feda edildiğini bilmek İngiliz milletini çıldırtır.
You'll recall that even our slightest interactions seem to... Infuriate him.
Girdiğimiz en ufak diyaloglar bile onu çileden çıkarıyor.
Actually, right now, I think I have to go infuriate my mother.
Aslında şimdi, sanırım gidip annemi çileden çıkartmalıyım.
I'll show you who you dared to infuriate.
Sana kiminle boy ölçüştüğünü göstereceğim.
" are sure to please some and infuriate others.
" Bazı lütfen emin ve diğerleri çileden.
- It will only infuriate Malister more.
Benim gelmem yalnızca Malister'ı daha çok öfkelendirir.
Your bad acting will only confuse him and it will infuriate me.
Rezil oyunculuğun doktorun kafasını karıştırır.
- Infuriate them when they find out...
Onu gördüklerinde- - - Yine "G" kullandın.
Oh, you always did know how to infuriate a girl, didn't you?
Ah, her zaman bir kızı nasıl çileden çıkaracağını biliyorsun, değil mi?
These people, sometimes, they infuriate me!
Bu insanlar, bazen beni çileden çıkarıyorlar!
You know, Rupert, Brian's douche-iness should infuriate me, but the truth is he seems happy.
Biliyor musun, Rupert, Brian'ın bu mallıkları beni deli etmeliydi, ama gerçek şu ki, çok mutlu görünüyor.
I know this will infuriate Elizabeth.
Bunun Elizabeth'i kızdıracağını biliyorum.
It could infuriate him and spur him to attack again soon, with increased violence.
Deliye dönüp kısa süre içinde daha vahşice saldırabilir.
This could infuriate them.
Bu onları çıldırtacaktır.
Used to infuriate my ex.
Eski karımı deli ederdim.
Does that not infuriate you?
- Bu seni çıldırtmıyor mu?
Would you like to infuriate Mama?
Anne'yi kızdırmak mı istiyorsun?
- You infuriate me, sir. Why'sir'? Are you angry?
Neden bu kadar üzüldünüz, sevgilim?
He may infuriate.
- Yapma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]