English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Infuriated

Infuriated translate Turkish

53 parallel translation
"but he doesn't notice it. " Infuriated, " he strikes out at the other woman
Çaresizce diğer kadına ocak demiriyle vurmaya başlamış.
I was truly infuriated reading that story in Amour.
Amour'da hikayeyi okuyunca tamamen çileden çıktım.
Why do you look so infuriated, Mr Vogler?
Neden kudurmuş gibi bakıyorsunuz Bay Vogler?
I thank you for your many courtesies thus far, but if you force us to go our way unescorted and any harm comes to us, three million infuriated women will turn the War Department upside down.
Pekala. Şimdiye kadar gösterdiğiniz kibarlık için çok teşekkür ederim, fakat eğer bizi eskortsuz olarak yolumuza devam etmeye mecbur bırakırsanız ve başımıza bir şey gelirse 3 milyon çileden çıkmış kadın Savaş Departmanının altını üstüne getirecektir.
I feel infuriated, deeply put upon and absolutely outraged.
Kızgın, son derece rahatsız ve kesinlikle incinmiş hissediyorum.
He infuriated me,... but I was also extremely curious about him.
Beni sinirlendiriyordu ama aynı zamanda merak duyuyordum.
There was something about that man's dumb luck which infuriated me.
Bu adamın beni çıldırtan şansı için yapacak bir şey olmalı.
The death infuriated him.
Toyo Yoshida İmparatorun sevgisini kazanmıştı.
That champagne completely infuriated me.
O şampanya beni deliye çevirdi.
That infuriated me...
Bu beni deliye döndürdü.
Zaldans are infuriated by courtesy.
Zaldanlar nezakete deli olurlar.
Yes. The move carried out by Carla it infuriated in such a form the Mafia, what the code of honor of the organization it was demanding vengeance.
Carla'nın aldatmacası mafyayı öyle sinirlendirdi ki onlardan intikam almak istediler.
You've infuriated the old bag, and if we don't get those puppies back... it is quite literally our heads.
Yaşlı kokanayı çileden çıkardın, eğer yavruları tekrar yakalayamazsak... hiç abartmasız kafamızı kaybederiz.
He absolutely infuriated America.
Amerika'yı tamamen kızdırmıştı.
America hadn't been consulted and was infuriated.
Amerika'ya danışılmadı ve bu onları çok kızdırmıştı.
The introduction of the new western currency in Berlin infuriated the Soviets, who debated what to do next.
Yeni Batı para biriminin devreye girmesi, sırada ne olduğunu tartışan Rusları kızdırmıştı.
Even infuriated, Emperor Staleek will be forced to stay his attack... or, by its inception, incur a war that he is still afraid of losing.
Kızgınlığı geçse dahi İmparator Staleek saldırısını sürdürmek zorunda kalacak... ya da, ön ayak olmasıyla, hala kaybetme korkusuyla boğuştuğu bir savaşı kapısında bulacak.
.. has infuriated you to such an extent? Then just think..
Öyleyse biraz düşünün..
Susan was infuriated by Paul's evasive answers.
Paul'un kaçamak cevapları, Susan'ı çileden çıkartmıştı.
Infuriated my son and infuriated me.
Ben de öyle.
" Mr Cole was infuriated beyond reason with the injustices of a cheap world, obsessed with easy glory.
Bay Cole ucuz bir dünyanın adaletsizliğiyle çıldırmıştı. Kolay yoldan şöhrete takıntılıydı.
But he was infuriated because the blood test that he had taken for his insurance company revealed that he was HIV positive.
Onu öfkelendiren şey, hayat sigortası için kan verdiğinde HIV pozitif olduğunu öğrenmesiydi. FITS'ten aldığı test sonuçlarının tarafınızdan tahrif edildiğini anladı.
Dok Sa will be infuriated.
Dok Sa çok kızacak.
The Battle of Sekigahara when Kanetsugu mocked Tokunaga's abuses, which only infuriated Tokunaga who then summoned Toyotomi and united Japan.
Sekigahara Savaşı Kanetsugu, Tokunaga'nın hünerlerini taklit edince Tokunaga çıldırmış ve Toyotomi Japon birliğine girmiş.
His close relation with Feinstein infuriated you while you were young and to this day it distorts your judgement!
Faynştayn'la yakın ilişkisi gençliğinde seni çileden çıkardı ve bugün bile yargılarını etkiliyor!
Uh, what comes after infuriated?
Öfkeden kudurmanın bir ileri aşaması nedir?
I was infuriated to death today, the one who isn't Bong Ma Ru, and also isn't Cha Dong Joo's hyung, Mr. Jang Jun Ha.
Sana o kadar kızdım ki sinirden öleceğim sandım. Bong Ma Ru olmayan, Dong Joo'nun ağabeyi olmayan Jang Jun Ha.
You want me to see me infuriated?
Beni çileden çıkarmak mı istiyorsun?
Do you understand "Infuriated"?
Anlıyor musun "çileden çıkmak"?
Infuriated by jealousy, Ross pulled his revolver and shot Glen Hogan point blank in the throat.
Kıskançlıkla kafasını bozmuştu. Ross tabancasına davrandı ve Glen Hogan'ı adem elmasından vurdu.
Her father was infuriated and locked her up at home until she gave birth secretly.
Babası çok kızmıştı ve gizlice doğurana kadar onu eve hapsetmişti.
They'll either be bored or infuriated and you will bleed viewers.
Ya sıkılırlar ya da sinirlenirler ve izleyici kaybedersiniz.
Tolstoy was shunned by infuriated local landowners.
Tolstoy, kızgın yerel derebeyler tarafından dışlanıyordu.
And Jerry was infuriated at this.
Jerry buna çok içerlendi.
Infuriated, grandma murdered the guy.
Sonra, çılgına dönen anneanne herifi öldürdü.
Your maestro's ideas have infuriated the Crown.
Şefin fikirleri kraliyeti kızdırdı
Infuriated by this betrayal, my father forced our mother to cast a spell that would suppress Klaus'werewolf side, denying him any connection with his true self.
Babam, bu ihanete karşı bir kızgınlıkla annemizi Klaus'un kurt tarafını bastıracak ve onu asıl benliğinden reddettirecek bir büyü yapması için zorladı.
This infuriated Henry Ford II, so to get his revenge, the deuce made a call to Carroll Shelby, who dropped in a massive 427 into the GT-40 and let slip the dogs of war.
Bu iş Henry Ford'u çılgına çevirdi, bu yüzden intikamını almak için, şeytan, GT-40'ın içine... kocaman 7 litrelik bir motor koyan Carroll Shelby'i aradı. ve savaş köpeklerini serbest bıraktı.
Fischer, whose demands for more money have infuriated tournament promoters, has won a remarkable eight matches in a row.
Daha fazla para isteyip turnuva kurucularının canını sıkan Fischer dikkate değer bir şekilde 8 maç üst üste kazandı.
I would have been infuriated if I missed this because of an accident, or sudden death.
Bir kaza sonucu veya aniden ölsem bu tecrübeyi kaçırdığım için kızardım.
But what really infuriated them were the petitions from America.
Onları asıl zıvanadan çıkaransa Amerika'dan gelen dilekçeler oldu.
Shall I tell them that it is not the CM who got it done and that an infuriated guy actually cheated the government and did this?
Ben onlara bu işi başbakanın yapmadığını, ve kızgın bir adamın aslında hükümeti aldatarak yaptığını mı söylemeliyim?
I'm still infuriated that they call it that.
- Adını böyle koymalarına yine deli oldum.
- You're cute when you're infuriated.
- Deliye dönünce çok tatlı oluyorsun.
Once again, Schmidt has found himself in a position where he is infuriated!
Gün geçmiyor ki Schmidt'i kızdıran birileri daha çıkmasın!
♪ Who've infuriated me in each and every way ♪
# Beni her türlü çileden çıkardılar. #
Overcome by a severe headache, nazanin had a hard time understanding Miscavige, which infuriated him.
Şiddetli bir baş ağrısından dolayı Nazanin, Miscavige'i anlamakta güçlük çekti bu da onu öfkelendirdi.
A police officer of the Republic of Korea was saying something ridiculous. I was so infuriated I yelled.
... olay yerini karıştırmışa benziyor.
Who somehow infuriated the Pope.
Papa'yı bir şekilde kızdıran kişi.
You have infuriated her
Öyle değil ama...
And whatís particular amusing to me finally ñ at first it infuriated me, but now Iím amused ñ is theyíve managed to enlist legions of non-religious people who
Dinin, dindar olmayan insanlardan kendisi adına gücenebilen bir kitle yaratabilmesi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]