Inglés translate Turkish
251 parallel translation
Hola, Inglés.
Selam, İngiliz!
Listen to me, Inglés.
Beni iyi dinle, İngiliz :
Let me tell you again, Inglés.
Bir daha söylüyorum :
- Never, Inglés.
- Hayır, hiç.
- This one doesn't joke, Inglés.
- Bu adam hiç şaka etmez, İngiliz.
Inglés!
İngiliz!
- Tell Sordo I'm coming with Inglés!
- El Sordo'ya İngiliz'le geldiğimi söyle!
A good boy, Inglés.
İyi bir çocuk.
Inglés, tell me, have you known many women?
İngiliz, söylesene bana çok kadınla beraber oldun mu?
What is the reason for the bridge, Inglés?
Neden köprü, İngiliz?
Look, Inglés!
Bak, İngiliz!
Including the Inglés. Is that right?
İngiliz de dahil olmak üzere, değil mi?
The Inglés is your brother.
İngiliz senin ağabeyin.
- Thank you, Inglés.
- Sağ ol, İngiliz.
Hold this, Inglés, till I get a good kiss at him.
Tu bakalım şunu, İngiliz, onu öpene kadar.
You see, I have evil thoughts, Inglés.
Gördün mü, İngiliz? çok şeytanca düşüncelerim var.
You too, Inglés.
Hadi, İngiliz, sen de!
- Shut up, Inglés!
- Sus, İngiliz!
Already she makes you blind, Inglés?
Bakıyorum gözlerini köreltmiş bu kız.
- No, Inglés. It's the weather.
- Hayır, havadan oluyor.
Yes, Inglés.
Evet, İngiliz.
It was a long watch, Inglés.
Oldukça uzun bir süre idi, İngiliz.
Horses make tracks in the snow, hey, Inglés?
Atlar karda iz bırakıyorlar, değil mi İngiliz?
Wine, Inglés?
Şarap, İngiliz?
- I call you Inglés before the others.
Ben sana başkasının yanında İngiliz diyorum.
You say funny things, Inglés.
Komik şeyler anlatıyorsun, İngiliz.
- Tell us, Inglés, why have you come so far to fight for our Republic?
- Baksana, İngiliz, neden ta uzaklardan buraya döğüşmeye geldin?
What did you teach, Inglés?
Ne dersi veriyordun sen, İngiliz?
I mean nothing against you, Inglés.
Seni kastetmiyorum, İngiliz.
Pay no attention, Inglés.
Ona boş ver, İngiliz.
You try to provoke me, Inglés?
Beni tahrik etmek mi istiyorsun?
It's still falling, Inglés.
Hala kar yağıyor, İngiliz.
- Don't forget, Inglés, he's smart and he knows the mountains.
- Unutma İngiliz, o kurnaz ve Gredos Dağlarını iyi bilir.
Remember one thing, Inglés.
Bir şeyi bilmeni isterim, İngiliz :
But the worst was yet to come, Inglés, when Pablo opened the city hall door and let the mob in to kill the rest.
Ama en kötüsü daha sonra oldu. Pablo diğerlerini öldürmeleri için, o ayak takımını içeriye saldığında.
The snow has stopped, Inglés.
Kar durdu artık, İngiliz.
- You have much sense, Inglés.
- Kafan iyi çalışıyor, İngiliz.
Come, Inglés, now they need us. - Where?
Hadi, İngiliz yardımlarına gidelim.
Much riding, Inglés.
Uzun bir at yolculuğu!
- Inglés!
- İngiliz!
What is the way, Inglés?
Nasıl yapacaksın?
Kill him, Inglés!
Öldür onu, İngiliz!
I've brought more men for the bridge, Inglés.
Köprü için yanımda adam getirdim, İngiliz.
You have much control, Inglés.
Kendini iyi kontrol edebiliyorsun.
I care for you very much, Inglés.
Senden hoşlanıyorum, İngiliz.
Don't worry about the retreat, Inglés. We'll have plenty of horses.
Geri çekilme konusunda merak etme, yeteri kadar atımız var.
Your Inglés is alright.
İngiliz'e bir şey olmadı!
Plenty of horses now, Inglés!
Bir sürü at getirdim, İngiliz!
No, Inglés. We'll carry you.
Hayır, seni de götüreceğiz.
Talk fast, Inglés. The soldiers will soon be coming.
Çabuk konuş, askerler yakında gelirler.
Yo no hablo Inglés.
İngilizce konuşamıyorum.