English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Ingrained

Ingrained translate Turkish

91 parallel translation
If it was stupidity it seemed to be deeply ingrained
Eğer aptallık olsaydı bile içime iyice işlemiş gibiydi.
Fascism is now ingrained in people.
Faşizm artık insanların içine işlemiş.
The dirt's ingrained in the skin.
Kir derinin içine işlemiş.
" Because they were conceived without freedom... the absurdities of our fathers, ingrained by time and custom... will continue to be respected.
"Atalarımızın özgürlük yokken tasarlanan... "... ve zamanla, geleneklerle yerleşen... " "... saçmalıklarına saygı duyulmaya devam ediecek. "
God knows I've tried to beat that instinct out of him, but it's ingrained in your immigrant blood.
Tanrı biliyor ya... ona öğretmeye çalıştım ama kendini beğenmişliğinden beceremedi.
I never considered how deeply ingrained this Resolution liturgy is.
Bu "Zaman" ayininin içine ne kadar derin kazıldığını hiç düşünmedim.
Well, it's pretty ingrained.
Yok çok hoş olmuş.
The Vietcong ingrained in us a sense of xa duty to land duty to country.
Vietcong bizde bir xa duygusu yerleştirdi vatana hizmet ülkeye hizmet.
That's all. It's a deeply ingrained habit.
Bu alışkanlık benim içime işlemiş artık.
Well, we've all had such competitiveness ingrained in us.
Hepimizin içinde biraz rekabetçilik ruhu aşılı.
It'll be ingrained in their brains forever.
Bu beyinlerinde sonsuza kadar yer edecek.
These words are ingrained in the heart of every Tibetan.
Bu sözler her Tibetlinin yüreğine kazınmıştır.
Deeply ingrained in human biology.
İnsan anatomisinin derinlerinde gizli bir şey vardır.
These are symptoms of a deeply ingrained paranoid fear.
Bunlar kökleşmiş paranoyanın belirtileridir.
They are ingrained cliches from a thousand different horror films.
Yüzlerce farklı korku filminden yerleşmiş klişeler.
I suppose the real fraud is this mind set ingrained in us since childhood that people get the person of their dreams.
Asıl sahtekarlık çocukluğumuzdan bu yana beynimize sokulan şeyler. Rüyalarımızdaki kişiyle karşılaşacağımız.
D'Argo, it's ingrained in Peacekeepers from birth that we must keep the bloodlines pure that such unions are evil.
D'Argo, Peacekeeper'larda böyle birlikteliklerin kötü olduğu ve kanlarımızı saf tutmamız gerektiği inancı kökleşmiştir.
Klingon mythology has been ingrained in you since you were a child.
Klingon mitolojisi çocukluğundan beri sende kökleşmişti.
Maybe evil is ingrained, embedded in our souls.
Belki kötülük yerleşmiştir, ruhumuza gömülmüştür.
Because I represent that which is ingrained not only in your mind but in your heart.
Çünkü senin hem kalbinin hem de zihninin derinlerinde yer alan şeyleri temsil ediyorum.
But, Xena...,... it's ingrained in our culture.
Ama, Zeyna, bu kültürümüze kök salmış bir şey.
Apparently... stubbornness is an ingrained family trait.
Anlaşılan... İnatçılık, kökleşmiş bir aile özelliği.
You're telling me you were so ingrained with white-trash DNA your facial hair actually grows in on its own all white-trashy like that?
Serseri takımı DNA'sı içine o kadar işlemiş ki yüz kılların bile serseri tıraşı gibi çıkıyor, öyle mi?
The ugly self-image is so well ingrained.
Kendini çirkin bulma derinden yerleşir.
It's too ingrained, it's not me.
Bu fazla kökleşmiş, ben değilim bu.
Every path and trail of this mountain should be ingrained in your memory
Dağların her yolunu gösteriyor. Hafızana yerleştirmelisin.
I mean, those files, they're ingrained deep.
O dosyalar çok derinlere kaydedilmiş.
But I have to warn you- - depending on how large the tumor is and how ingrained it is, the surgeon may need to amputate your leg.
Ama sizi uyarmam gerekiyor. büyüklüğü ve şekli dolayısıyla cerrah bacağını kesmek zorunda kalabilir.
Ingrained.
Buna dokunulmamış.
I learned that to overcome my fear of rejection ingrained in me by an emotionally distant mother I need to completely disable my central nervous system with semi-lethal quantities of alcohol.
Tohumlarını içime duygusal açıdan bana uzak bir annenin ektiği reddedilme korkusunu yenebilmek için. ... yarı-ölümcül miktarlarda alkolle merkezi sinir sistemimi devre dışı bırakmam gerektiğini öğrendim.
It is deeply ingrained in our culture.
Bu bizim kültürümüzde çok eskiden beri yerleşik bir tutum.
It hasn't been ingrained on your mind yet.
Beyninde henüz yer etmemiş şeylerdir.
Is long-entrenched and ingrained part of our culture and our society.
Bu çok zor bir karar. Alkol uzun zamandır yerleşmiş ve kanıksanmış bir parçasıdır kültürümüzün ve toplumun.
His obsession with cleanliness and order is deeply ingrained.
Temizlik ve düzen takıntısı içine işlemiş.
We have got a face to put together here while it's still ingrained in her subcranium.
Hala hafızasındayken bu yüzü bir an önce tamamlamak zorundayız.
One of the things the Marines should have ingrained in you...
Deniz Kuvvetlerinin size aşılamış olması gereken şeylerden biri...
I'm saying that that stuff is ingrained in our brain, just like, you know, blowing up stuff is ingrained in their brain.
Sadece diyorum ki, bu tarz şeyler beynimizde sabitlenir tıpkı, bilirsiniz işte, bu bombalama olayı da onların beyninde sabitlenmiş.
I'm just saying that our minds are ingrained with different values that also may be wrong values, even though you don't even realize it.
Demek istediğim şey, beyinlerimiz farklı değerlerle sabitlenir ve sen farkına varamasan da, bunlar yanlış değerler de olabilir.
It's like ingrained in my mind.
hafızama kazınmış gibi.
We believe the individual right to a dwelling providing adequate protection for life and body, supersedes the right of possession of land and its ingrained, provided the breach of this right is kept most minimal in attaining the required purpose.
Bizler yalnızca yaşama tehdit oluşturacak hallere karşı yeterli tedbirler alındığı takdirde konut edinme hakkından yararlanılabileceğine inanıyoruz. Arzulanan amaca ulaşabilmek içinse, bu tedbirlerin ihlalinin en asgari seviyede tutulması gerektiğini düşünüyoruz.
Like the likeness of the Virgin Mary found ingrained in the center of a potato or tortilla.
Meryem Ana'nın patatesin veya pizzanın ortasında oluşan resmi gibi aynı.
With Harry's code ingrained in me, Cleaning a kill room should be automatic.
Harry'nin kuralları içime işlemişken cinayet odasını gözüm kapalı temizlemem gerekirdi.
But that behavior is ingrained in him.
Ama bu davranış onun içine işlemiş.
So dogs have an ingrained pack mentality.
Köpeklerde kökleşmiş bir sürü zihniyeti vardır.
Fingernails were ingrained with dirt, filth and urine on his underclothes.
Tırnakları kirle dolmuş, iç çamaşırında pislik ve idrar vardı.
But the idea of the luminiferous aether was so ingrained that they believed simply that their experiments had failed.
Fakat, "Işıltılı Eter" fikri o kadar kökleşmişti ki, kolayca, deneylerinin başarısız olduğuna inandılar.
It's ingrained from the day you're born - -
Doğduğun günden itibaren bu böyledir.
They're ingrained as permanently as a fingerprint.
Parmak izi kadar kalıcı olarak yerleşmişlerdir.
He's got glass ingrained in his chest and he's not complaining. Come on.
Göğsüne cam saplanmış ama sızlanmıyor bile.
But there is another kind of memory which is called implicit memory which is, in fact, an emotional memory where the emotional impact and the interpretation the child makes of those emotional experiences are ingrained in the brain in the form of nerve circuits ready to fire
Fakat örtülü hafıza adı verilen başka bir tür hafıza daha vardır ki bu aslında duygusal bellektir. Duygusal etkiler ve çocuğun bu deneyimlerden çıkardığı yorumlar sinir devreleri şeklinde beyne kazınmıştır ve herhangi bir anımsama olmadan harekete geçmeye hazırdır.
You destroyed them because of the deeply ingrained hereditary human trait to protect one's own genes which in turn triggered a... uh...
Sen onları, içine iyice işlemiş olan kendi genlerinden olanı kurtarmaya yönelik genetik insan davranışıyla yok ettin ki bu da sonra...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]