English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inoperable

Inoperable translate Turkish

210 parallel translation
Engine room flooded, main induction and ventilation wrecked... torpedo tubes, motor controls and reduction gear inoperable... electrical equipment, wiring, gauges, gyro, radio. "
"Makine dairesini su bastı, havalandırma sistemi, torpido tüpleri... "... çalışamaz durumda. Tüm motor kontrol sistemleri çalışamaz durumda.
Transporter still inoperable.
Taşıyıcı hâlâ çalışmaz durumda.
Now, as you can see, the patient has an inoperable aneurysm of the brain.
Şimdi, görebileceğin gibi, hastanın ameliyat edilemez beyin anevrizması var.
As surgeons say, it's inoperable.
Cerrahların dediği gibi : ... artık ameliyat fayda etmez.
I expect that would render the lines inoperable.
Bunun hatları kullanılamaz hâle getireceğini tahmin ediyordum.
Render your television sets inoperable for the next 200 Earth years.
Televizyon alıcılarınızı 200 Dünya yılı boyunca işlemez hale getirin.
Radiation has also made the ship's transporters inoperable.
Radyasyon geminin ışınlayıcılarını da işlemez hale getiriyor.
Our shields are still inoperable.
Kalkanlarımız hâlâ devre dışı.
"You have an inoperable brain tumor in your cerebellum."
"Serebellumda kötü huylu ameliyatı imkansız bir beyin tümörü var."
A Borg ship like this could probably continue to function even if 78 percent of it was inoperable.
Bunun gibi bir Borg gemisi, jeneratörlerinin % 78'i çalışmasa bile... işlevini yerine getirmeye devam edebilir.
It's been rendered inoperable.
Etkisiz hale getirildi.
Could be hepatitis or maybe you've developed full-blown metastasized, inoperable pancreatic cancer.
Hepatit olmuşsun. Ya da organlara sıçramış, müdahale kabul etmeyen bir tür pankreas kanseri.
The starboard nacelle has been rendered inoperable.
Sancak motoru çalışmaz halde.
- But the computer is inoperable.
- Ama bilgisayar devredışı.
I created it expressly for freezing subjects stricken with inoperable ailments subjects like my own beloved wife, Nora.
Bunu özellikle amelyat edilemez hastalıkları olan kişiler için yarattım. Benim sevgili karım Nora gibi kişiler için.
This station is inoperable, sir.
Bu istasyon devredışı efendim.
Solar radiation is rendering our sensors inoperable.
Radyasyon algılayıcılarımızı işlemez kılıyor.
Inoperable!
Ameliyatla alınamasın!
Your ship was adrift, your communications inoperable.
DaiMon, geminiz sürükleniyordu, iletişiminiz kesikti.
I have an inoperable brain tumour.
Ameliyat edilemeyen bir beyin tümörüm var.
She has an inoperable brain tumour.
Ameliyat edilemeyen bir beyin tümörü var.
I know it was wishful thinking, Professor, for the tumor is inoperable.
Tümörün ameliyat edilemeyecek durumda olmasını anlıyorum.
The increased electrical activity in their bodies renders the watches on their wrists inoperable.
Vücutlarındaki yüksek elektrik aktivitesi kollarındaki saatlerin bozulmasını yol açar.
Her doctors say it is inoperable.
Doktoru ameliyatın işe yaramayacağını söylüyor.
Williams the Garage Man had already told him that the car was inoperable.
Tamirci Williams arabanın tamirinin mümkün olmadığı söyledi ona.
Gantry inoperable.
Vinçte arıza tespit edildi.
Unable to comply. Communication systems are inoperable due to atmospheric interference.
İletişim sistemleri atmosferik sebeplerden dolayı çalıştırılamaz.
My officers are predicting that the probe will become inoperable in the next 48 hours.
Subaylarımın bana söylediğine göre önümüzdeki 48 saat içinde sondayı kaybedeceğiz.
But you said that this tumor was inoperable.
Ama bu tümörün alınamayacağını söylemiştiniz.
Cause of death is this inoperable huge cancer that he had, retroperitoneal liposarcoma.
Ölüm sebebi : Ameliyat edilemeyecek kadar büyük bir kanser. Retroperitoneal liposarcoma.
Look. Inoperable triple-vessel disease.
Ameliyat edilemez üçlü damar hastalığı.
Dimensional stabilisation units two, three, four, five, six and seven now inoperable.
Boyut kabinleri iki, üç, dört, beş, altı ve yedi kullanılamaz durumda.
And it's inoperable.
Ve tedavi edilemez.
Inoperable.
Ameliyat edilemez.
I'm afraid the condition's totally inoperable.
Korkarım, tamamen müdahale edilemez bir durum mevcut.
In the next bed lies another 10-year-old boy whose parents love him just as much only he has an inoperable brain tumor.
Yanındaki yatakta, ailesinin çok sevdiği başka bir çocuk yatmakta. Ancak beyin tümörü var.
As it happens, I have a son with an inoperable tumor of the brain.
Ne tesadüf ki, oğlumda tedavi edilemez beyin tümörü var.
Our slipstream drive is inoperable.
bizim slıpstramı incelikle sür.
It's inoperable.
Ameliyat edilemez.
I'm afraid the tumor is inoperable.
Yazık ki bu ameliyat edilemez bir tümör.
I found out that it's inoperable.
Ameliyat edilemez olduğunu öğrendim.
They see a lesion like yours, they jump to the conclusion it's inoperable.
Sizinki gibi bir lezyon görür görmez, ameliyat edilemez diyorlar.
Judy has an inoperable brain tumour the size of my fist, and that just happens to be Glen's fetish.
Judy'nin beyninde ameliyat edilemeyen bir tümör var, ve bu Glen'in fetişiymiş.
Inoperable.
- Ameliyat edilemez.
Here are some more people who deserve an inoperable tumor at the base of their spines.
Bir kaç insan daha, Omurgalarının dibinde müdahale edilemez tümör olması gereken.
- Inoperable.
- Çalışmıyorlar.
- The tumour is inoperable.
- Bu tümör ameliyat edilemez.
Still inoperable.
- Üzerinde çalışıyorlar.
She told me she had cancer - inoperable.
Şey, eminim bu sadece bir hatadır. O bilgisayarların nasıl olduğunu bilirsiniz.
- Shields inoperable.
Tüm güverteler planlı şekilde taranıyor.
- I'm afraid the tumor is inoperable.
Yazık ki bu tümör ameliyat edilemez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]