English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inordinate

Inordinate translate Turkish

71 parallel translation
If they can't, it is their duty to cause the enemy to use an inordinate number of troops to guard them and their sworn duty to harass the enemy to the best of their ability.
Kaçamayanların göreviyse, düşmanın olabildiğince askerle bekçilik etmesini sağlamak ve düşmanı usandırmak için elinden gelenin en iyisini yapmaktır.
Everyone is deeply aware that you have been subjected to inordinate emotional stress.
Herkes ölçüsüz duygusal strese maruz kaldığınızın farkında.
Lieutenant, you take an inordinate length of time to come to the point.
Komiser, konuya gelebilmek için inanılmaz zaman harcıyorsunuz.
Then you must share his inordinate interest in rocks.
Demek onun taşlara karşı olan aşırı ilgisini paylaşıyorsunuz. Tutkuyla.
I should be more inclined to suspect you, Mr. McQueen, if you displayed an inordinate sorrow at your employer's decease.
Eğer çok kederlenmiş olsaydınız, sizden daha çok şüphelenirdim.
Something inordinate has happened here.
Burada oransız bir şey oldu.
- Yes, I must say, Charles... your servant spends an inordinate amount of his time talking to Mary.
Evet Charles, uşağın vaktinin çok büyük bir kısmını Mary'le... -... konuşarak geçiriyor.
We've created five men of inordinate human strength.
Olağandışı kuvvette 5 adam yarattık.
And anyway, I was just reading your final edit and there seems to be an inordinate number of exclamation points.
Herneyse, son halini okuyordum ve çok fazla ünlem işareti kullanıldığı dikatimi çekti.
I note I am spending an inordinate amount of time thinking about nightmare imagery.
Belirtmeliyim ki zamanımın çoğunu bu kabus görüntülerini düşünerek harcıyorum.
Inordinate concern for beauty has wrecked more lives...
Güzelliğe olan bu aşırı ilgi hayatları alt üst ediyor.
Inordinate physical strength, psychic ability, telekinesis.
Aşırı fiziksel güç, psişik yetenek, telekinezi.
Well, it signals if something inordinate is present.
Daha çok, orada olmaması gereken bir şey olursa sinyal verecek.
Just, um..... an inordinate amount of nudging.
Yalnızca..... uygun ölçüde dürtmek var.
An inordinate amount of violence and suffering has occurred in this house.
Bu evde aşırı miktarda şiddet ve ıstırap meydana gelmiş.
You and that GDI have been spending an inordinate amount of time together.
Sen ve bu herif birlikte gereğinden fazla vakit geçirdiniz. Doğru.
Such as inordinate anger toward comparisons made between their ship and their beagle.
Mesela gemisiyle köpeği arasındaki kıyaslamalara öfkelenmek gibi.
That takes an inordinate amount of courage.
Bu yaptığın çok büyük bir cesaret gerektiriyor.
It's that actions have consequences, and to be in denial... of that is to be disengaged from the laws of the universe, which renders you powerless and vulnerable to an inordinate amount of pain.
Ve bunu reddetmek, evrenin kurallarından kopmak demektir. Bu da seni güçsüz ve inanılmaz seviyedeki acılara karşı savunmasız bırakır.
And because he seems to show... an inordinate interest in plunder, leading me to wonder... what he is planning to buy or whom.
Ve ganimetlere karşı... aşırı meraklı gibi görünüyor ve ben... kimi almayı düşündüğünü merak ediyorum.
Your hymen shows an inordinate thickness.
Kızlık zarınızda aşırı derecede bir kalınlık var.
I resolved to rebuild the world with commercial wisdom which means that if you peel off this veneer, you can impose an inordinate level of submission, at the expense of you might say that ruling over the samurai,
Evet, durumun mahiyeti biliniyor, düşüşler azalacak. Tüm samurayları yok etmektense, onları kontrol ederek intikamımı almak isterim.
Sarah! Sarah! Nora has to urinate, and a full bladder puts inordinate strain on the embryotic sac...
Nora'nın çişini yapması lazım ve dolu bir idrar kesesi bebeğe baskı...
And it seemed like it took an inordinate amount of time.
Beş saniye! Hazır olun!
And I have observed in her an inordinate failure of sexual arousal not just toward Bob Arctor but other males as well.
Gözlediğim kadarıyla cinsel duygularının aşırı düzeyde körelmesi sadece Bob Arctor'a karşı değil diğer erkeklere de bir ilgisi yok.
It may seem like they do an inordinate amount of complaining, but off the record, the IOA has nothing but praise for the job you're doing here.
Haddinden fazla şikayette bulunuyorlar gibi gelebilir. Ama aramızda kalsın, UGD burada yaptığınız işi övmekten başka birşey yapmıyor.
It would take an inordinate amount of time to get an identification from dental records.
Diş kayıtlarından kimliğini tespit etmek çok uzun sürer.
Mrs. Best received an inordinate amount of insulin.
Bayan Best'e haddinden fazla insülin verilmiş.
If Logan is going to be spending an inordinate amount of time here, it's only fair to assess a daily tariff for water and power use.
- Logan burada çok vakit geçirecekse günlük su ve elektrik kullanımı için bir tarife belirlemek adil olur.
That's because she started out with an inordinate amount of mana.
Onun nedeni sahip olduğu "mana" nın inanılmaz boyutlarda olmasıydı.
For 30 years we have paid you inordinate sums of money for your security.
30 yıl boyunca sana güvenliğin için inanılmaz meblağlarda paralar ödedik.
An inordinate amount of masturbatory aides which some, I pray, are novelty-sized.
Haddinden fazla mastürbasyon oyuncakları bazıları da yeni moda ölçülerde.
And I don't just mean economically, although we derive inordinate treasure from its exploitation.
Sadece ekonomik anlamda değil. Elbette, hazineyi kullanımdan sakladığımız doğru.
And she had an inordinate fear of drowning.
Ve boğulmaktan aşırı derecede korkuyordu.
Although each one posed its own unique challenges, Barrie did seem to spend an inordinate amount of time... cooped up in his trusty old hide.
Her biri kendi benzersiz mücadelesini sergilediğinden Barrie, sadık çadırında tıkışıp kalarak aşırı uzun zamanlar geçirdi.
Nowhere in the script does it say he pauses for an inordinate period of time.
Metinde bu kadar uzun süreli duraksama olduğu yazılmıyor.
" Fornication, uncleanness, inordinate affection,
Zina yapmak, kirlilik, sibyancıIık.
Today, you are half of an engaged couple who won't pick a wedding date, who spends an inordinate amount of time talking about some guy named Blaze.
Bugün, evlilik tarihi seçemeyen zamanını aşırı miktarda Blaze isimli bir adamdan bahsederek geçiren nişanlı çiftin bayanısın.
For two people who claim to be no longer pair-bonded, you spend an inordinate amount of time in each other's company.
Birliktelik yaşamadığını iddia eden iki insan için aşırı derecede beraber vakit geçiriyorsunuz.
Well, I haven't noticed Jeff doing an inordinate amount of peeing.
Eğer Jeff çok işiyorsa bile bunun farkında değilim.
Bloom has recently spent an inordinate amount of time... in Houston, so, among other things, we can now place Bloom... in the Middle East and in Houston and in Nigeria.
Bloom son zamanlarda Houston'da gereğinden çok vakit geçirdi, yani diğer şeylerin arasında, Bloom'un yerlerini biliyoruz Orta Doğu'da, Houston'da ve Nijerya'da.
So he spent an inordinate amount of time, energy and money all over the planet to try to get information about things that would give Germany an upper hand.
Dolayısı ile tüm dünya çapında inanılmaz miktarda zaman, para ve enerji harcadı, Almanya'ya öncelik verecek her tür bilgiye erişebilmek yönünde...
Does the employee spend an inordinate amount of time in the employer's office compared to other employees?
Çalışan, işvereninin ofisinde diğer çalışanlara göre daha fazla zaman geçiriyor mu?
The inordinate cost in a case of this nature, both in terms of time and resources, is not in the best interest of the firm.
Böyle bir durumun doğasında aşırı maliyet, hem zaman hem de kaynaklar açısından şirket için iyi bir kazanç olmayacaktır.
That you know, it seems like there's been An inordinate amount of drama since we got here. And it made me think that,
Görünen o ki buraya geldiğimizden beri aşırı derecede çok kavga çıkıyor.
Lack of physical evidence at the scene and the inordinate number of people who hate you personally or hale what you do politically.
Asıl neden olay yerindeki fiziksel kanıt eksikliği ve sizden kişisel ya da politik olarak nefret eden insan sayısının fazlalığı.
If you look at the numbers, the NASA missions waste an inordinate amount of our nation's science budget.
Rakamlara bakacak olursanız, NASA görevleri, ülkemizin bilim bütçesinden Büyük miktarlarda para sömürmektedir.
Lack of physical evidence at the scene and the inordinate number of people who hate you personally or hate what you do politically.
Olay yerindeki delil eksikliği senden kişisel sebeplerle nefret eden insanlar ve politakanı beğenmeyenler...
Lack of physical evidence and the inordinate number of people who hate you personally or politically.
Delil eksikliği, sizden kişisel sebeplerle veya politikal olarak nefret eden insan sayısı çok fazla.
In your youth, did you perhaps abuse yourself an inordinate amount?
Gençliğine güvenerek, belki, kendi kendine biraz aşırı yüklenmiş olabilir misin?
That, and the fact That you two obviously spend An inordinate amount of time with each other,
Bu ve bununla birlikte öyle görünüyor ki bir arada fazlasıyla zaman harcıyorsunuz bu da gösteriyor ki sen de bir laboratuvar teknisyenisin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]