Instantaneous translate Turkish
212 parallel translation
Death instantaneous.
Ölümü çok ani olmuş.
Death was instantaneous from a bullet wound penetrating the left eye and then the brain.
Ölüm sol gözden beyne giren bir kurşunla gerçekleşmiş.
Died instantaneous the doctor said.
Anında ölmüş, doktor öyle söyledi.
One merely presses with the thumbs, thus... The resultant brain hemorrhage produces instantaneous death.
Sadece parmaklarınızla bastırmanız... sonucu meydana gelen beyin kanaması sizi öldürebilir.
My method of approach proved an instantaneous success.
Yaklaşım tarzım, başarıyı anında getirmişti.
Death was probably instantaneous. Right, Tom?
- Ölümü muhtemelen ani olmuş, değil mi Tom?
Death was instantaneous, caused by one blow from a heavy and blunt instrument.
Ölüm ani olmuş. Sebebi ağır ve küt bir cisimle vurulmuş olması.
Death, in my opinion, was almost instantaneous and was directly caused by this wound.
Kanımca ölümü ani olmuş... ve doğrudan doğruya bu yaradan kaynaklanmış.
An instantaneous death is better.
Ani ölüm daha iyidir.
Was it instantaneous?
- Anlık mıymış?
Death : Instantaneous. Time :
Ölüm - anında.
Immersion in these waters means instantaneous shock and paralysis.
Bu sulara batarsanız anında şok geçirip felç olursunuz.
Gamma gas. instantaneous.
Anlık. Daha önce kullandığın tip.
So any move against the impostor would bring Wilson's instantaneous death.
Dolandırıcıya karşı yapılacak bir hareket Wilson'ın ölümüne sebep olacaktır.
The instantaneous transmutation of matter.
Maddenin anında dönüşümü. Bundan sorumlu olduklarından şüpheliyim.
It is a human mind amplified by the instantaneous relays possible in a computer.
Enstantanelik uyarımlarla etkisi geliştirilmiş insan beyni.
Death should be almost instantaneous.
ÖIüm neredeyse anında gerçekleşir.
Instantaneous.
Ani bir ölüm.
"Death, it would appear, was... instantaneous."
Oluşacak ölüm, anidir.
It was instantaneous. I mean, there was no question in his mind.
Yani bu konuda herhangi bir şüphesi yoktu.
Because, you see, his death was instantaneous.
Bakın, onun ölümü ani oldu.
But as in the case of the instantaneous spread... of fashions in apparently aristocratic first names... which practically all individuals the same age will be found to bear, the object from which one expects a singular power... can only be offered for the devotion of the masses, because it's been manufactured in great enough numbers... to be consumed en masse.
Fakat ayni yastaki bireylerin neredeyse hepsine ayni ismin verilmesiyle sonuçlanan revaçtaki asil görünen isimlerin alinmasi durumunda oldugu gibi, benzersizligi vaat eden nesneler, seri üretimle üretilmisse kitlelerin tüketimine sunulabilir.
You're running instantaneous. I'm running delayed.
Anında koşuyorsun, ben geriden geliyorum.
You always want instantaneous satisfaction.
Hep bir anda tatmin olmak istiyorsun.
- It was instantaneous?
- Ani mi olmuş?
- Instantaneous?
- Aniden mi?
Almost instantaneous death, presumably.
- Neredeyse ani bir ölüm, diyebiliriz.
As far as he's concerned, the trip was instantaneous.
Onun açısından seyahat bir an sürdü.
From the condition of the body death was instantaneous.
Vücudunun halinden anında öldüğü anlaşılıyor.
Oh it would have been instantaneous.
Anında gerçekleşmiş olmalı.
You must make instantaneous appearance.
Ani bir giriş yapmalısın.
- Instantaneous.
- Hızlı mı çarptı?
The cryogenic process would be nearly instantaneous.
Donma işlemi, neredeyse anında başlayacaktır.
Death was instantaneous.
Anında ölmüş.
We are having instantaneous action.
Ani bir reaksiyon bekliyoruz.
Instantaneous loss of all physical control below the neck.
Boyundan aşağı kontrol kaybı.
The corresponding manoeuvres would be almost instantaneous.
Bu şekilde, eş manevralar neredeyse aynı anda yapılacaktır.
Well, not much to say, is there? Death was instantaneous.
Söyleyecek fazla bir şey yok değil mi?
Imagine instantaneous deployment with unlimited range.
Sınırsız bir menzil ile anlık yayılmayı hayal edin.
Your Instantaneous Movement will get you there right away.
Anlık Hareketin seni doğru yere götürür.
It's a shame I couldn't use Instantaneous Movement.
Maalesef Anlık Hareketi kullanamıyorum.
- Almost instantaneous, I would have said.
Hemen ölmüş diyebilirim.
Mutant power, instantaneous healing and recovery.
Mutant gücü : Çok hızlı iyileşme.
Instantaneous test numbers are good in all dimensions, O Potentate of Programming.
Test gösterimleri, her boyutta, iyi denebilecek sonuçlar aldı.
Just because it's human nature to make instantaneous judgments of others based solely upon their physical appearances?
Diğer insanların dış görünüşlerine bakarak, o kişi ile ilgili ani kararlar verilmesi,... insan doğasında var diye, kırılacak mıyım?
It's Shunkanido [Instantaneous Movement].
O, Işınlanma tekniğim.
Assimilation is almost instantaneous.
Asimilasyon nerdeyse eş zamanlı gerçekleşiyor.
In the opinion of the police doctor, death would have been instantaneous.
Polis doktorunun görüşü, ölümün ani olduğu yönünde.
Where it took days or weeks to travel from one star to another... in Thirdspace, travel would be almost instantaneous.
Üst uzayda günler veya haftalar süren yıldızlar arası yolculuklar Üçüncü Uzay'da sadece bir an sürebilir.
With Mr Furlong, we plunged it into his eye, and the reaction was instantaneous.
Bay Furlong'un gözünü çıkardığımızda ilaç etkisini hemen göstermişti.
That PPG hit to the chest was in the exact spot to cause instantaneous death.
Kurbanı anında öldürecek şekilde ateş etmiş.