Insult translate Turkish
3,421 parallel translation
Avenge my insult?
Benim intikamımı alacaksın?
You insult the memory of my son.
- Oğlumun anısına saygısızlık ediyorsun.
You did not just insult the boots.
Sen Az Önce Botlara Hakaret mi Ettin.
And don't further insult me by pretending like you don't hear me!
Ve duymamış taklidi yaparak bana daha fazla hakaret etme!
That's an insult, I believe.
İnanıyorum ki, bu bir hakaret.
Have you come to beg forgiveness for your insult?
Hakaretinden ötürü af dilemeye mi geldin?
Yet another insult to Rome.
Roma'ya yönelik bir sövgü daha.
It was a foolish insult.
Ahmakça bir hakaret idi.
How dare you insult my husband.
- Ne cüretle kocamı aşağılayabiliyorsun?
Don't insult me.
Bana hakaret etme.
When you insult my dinosaur prom theme, that's bullying, and I will not accept it.
Dinozorlu balo temama hakaret etmek kabadayılık yapmaktır ve kabul edemem.
He was the only one who cared enough to insult me.
O, beni yeteri kadar aşağılayan tek kişiydi.
I insult you, you fat sack.
Ben seni aşağılarım, seni şişman kesekağıdı.
Such a mild insult.
Kibar bir aşağılama.
It's my ticket off of Metro and on to national, and don't tell me it's not a story,'cause that would insult what little intelligence I have, and I wouldn't believe you anyway,
Bu beni Metro'dan kurtarıp ulusal basına sokacak bilet. Ve sakın bana hikâye falan yok deme, bu benim azda olsa, olan zekama hakarettir.
You have the right to infer an insult where none was intended.
Kastedilmemiş olsa dahi söylenenlerden hakaret anlamı çıkarma hakkına sahipsin.
- That's an insult to my golf game.
- Bu benim golf oynayışıma bir hakaret.
I mind picking up the check for your friends, - but not if they insult me first.
Arkadaşlarından bir yemeği esirgemem ama öncelikle bana hakaret etmemelerini beklerim.
Mr. Campbell, you and I are going to address that insult.
Bay Campbell siz ve ben, bu hakareti temizleyeceğiz.
Let's not insult each other's intelligence.
Birbirimizin zekasını aşağılamayalım.
Joe, never insult the people who brought us "Shark Week."
Joe, bize "Köpek Balığı Haftası" sunan insanları asla aşağılama.
Tell Sergei do not insult me honor, if you and he wants money.
Sen Sergei söyle parasını istiyorsa... Bana saygı göstermeli, hakaret etmemeli.
And enemies like you are nothing short of an insult to me!
Hiçbir düşman bana senin yaptığın gibi hakaret edemedi!
You know, you shouldn't insult people that are bigger than you.
Senden büyük insanlara hakaret etmemelisin.
Then I wouldn't get to insult anyone.
O zaman kimseye hakaret edemem.
He would not dare insult my order whilst Aerys Targaryen lived.
Aerys Targaryen yaşarken, mezhebimi aşağılamaya cüret edemezdi.
I don't mean to insult you. I just never met a female bounty hunter before.
Yanlış anlamayın ilk kez bir bayan ödül avcısıyla tanışıyorum
You can't insult me.
Bana hakaret edemezsin!
Some highborn fools call you Onion Knight and think they insult you.
Bazı aptal soylular sana Soğan Şövalye deyip aşağıladıklarını sanıyor.
You defend these men who insult you behind your back.
Arkandan seni aşağılayanları savunuyorsun.
Insult or no, I gave it up.
Aşağılama veya değil, vazgeçtim.
You do know that's not an insult, right?
Bunun aşağılama olmadığının farkındasın, değil mi?
Grab a slut and still come to insult me?
Bir piranha tut Ve hala bana hakaret etmeye mi geldin?
Not insult.
Hareket için değil.
That did not stop him just to insult other women.
Başka bir kadını aşağılamak için durmadı
An Orthodox church service... is an insult to everything he believed in
Ortodoks kilisesinde bir tören yapmak inandığı her şeyi aşağılamak demek!
But surely the motive is to avenge the insult to Red John, right?
Fakat kuşkusuz gerekçesi Red John'a yapılan hakaretin öcünü almak, değil mi?
Don't insult me by lying, Tyler.
- Bana yalanlarını yutturmaya çalışma Tyler.
Don't insult my intelligence, Emmitt!
Beni aptal yerine koyma, Emmitt!
Oh, we just met and you want to insult me like that?
Oo, daha yeni tanıştık sen bizi bunla mı aşağılıyorsun?
Hunter said, "It's a filthy habit you've got there, scribbling dark pictures. " And around these parts that's an insult. "
Hunter, "İç karartıcı resimler yapmak gibi kötü bir huyun var ve bunların içinde ise adeta bir'aşağılama'var." dedi.
♪ You can't speak to insult your age ♪
♪ You can't speak to insult your age ♪
Goddamn insult.
Ne büyük bir hakaret.
You're trying to insult me into making a decision.
Bir karar verebilmem için beni aşağılamaya çalışıyorsun.
The ultimate insult.
Çok ağır olmalı.
Okay, is this why you brought me down here, to insult my show?
Beni bu yüzden mi getirttiniz buraya? - Programımı aşağılamak için mi?
The absence of your troops from the games was an insult to good Varinius.
Oyunlarda adamlarının yokluğu sevgili Varinius'a bir hakaretti.
It would stand the more grievous insult to refuse.
Kabul etmemek daha da aşağılayıcı bir hakaret olurdu.
Don't insult me.
Beni aşağılama hemen!
Do not insult the man.
Tabii ki, yapabilirsin.
Because Mr. Philbrook's windpipe had already been badly crushed by the time he was shot, the arrow only added insult to an already fatal injury.
Ok, sadece zaten aldığı ölümcül bir yaraya ek olmuş.