English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Intractable

Intractable translate Turkish

68 parallel translation
He never got discouraged, never tried to break our intractable silence by any verbal outbursts
Asla yılmıyordu. İnatçı sessizliğimizi herhangi bir sözlü sataşmayla bozmaya asla çalışmıyordu.
At the moment, the fiber's intractable.
Şimdilik lif kolay kontrol edilemiyor.
Easy money, as i know your virtue is as intractable as mount everest.
Kolay para, biliyorum ki aşması Everest Dağı kadar zorlu erdem sahibisin.
You're intractable.
Baş belasısınız.
Intractable and adamantine.
Domuz gibi inatçı ve dik kafalı.
Christ he's intractable this one.
Yahu ne ele avuca sığmaz biri böyle!
They are a fierce, morose, and intractable people, though capable of forming the most devoted friendships when their confidence has once been gained.
Vahşi, somurtkan, ve inatçı insanlar olmalarına karşın, güvenleri kazanıldığında en sadık arkadaşlardır.
Obvious lividity... suggesting chronic intractable rigor mortis.
Bariz kudurmuş.. Görünüşe göre kronik kontrol dışı rigor mortis. ( Ölüm sıkıntısı )
I am fighting the only war that I can against an intractable enemy.
Ben inatçı bir düşmanla, mümkün olan tek yolla savaşıyorum.
Yet I am sworn to serve my intractable master.
Yine de inatçı ustama yardım etmek için yemin ettim.
- You intractable despot!
- İnatçı despot!
you intractable son of bitch.
seni dik kafalı orospu çocuğu.
Intractable, sir.
Kararlılar, efendim.
The hemorrhaging is... intractable.
Kanamanın... kontrol edilmesi çok zor.
He'll have to mount me like an intractable whore and drag me, kicking and screaming the miserable son of a bitch.
Beni ele avuca sığmaz bir fahişe gibi sürüklemek zorunda tekme tokat, bağıra çağıra sefil o * * * çocuğu.
It was announced today, after almost 30 years of bloody and seemingly intractable civil conflict in Northern Ireland, that a peace agreement has been reached between the predominantly Protestant government of that British-ruled enclave, and the Irish resistance...
Bugün yapılan açıklamaya göre, Kuzey İrlanda'daki yaklaşık..... 30 yıllık bitmek bilmez kanlı olaylardan sonra,..... baskın durumdaki İngiliz hakimiyetindeki bölge hükümeti..... ve İrlanda direnişçileri arasında,..... bir barış anlaşmasına varıldı.
He was asked to be a Solomonic figure, to mediate tensions between tribes that seemed intractable.
He was asked to be a Solomonic figure, to mediate tensions between tribes that seemed intractable.
- Intractable pain and hydronephrosis.
Evet. Ağrısı kontrol edilemiyor ve hidronefozu var.
And I called GI to get her admitted for intractable pain.
Hastaneye yatırmaları için gastrointestinali aradım.
- That's all fine and dandy but she's got real disease, guaiac-positive stool and intractable pain.
- Bunda sorun yok. Ama gerçek bir hastalığı var. Dışkısında kan görüldü ve nedeni anlaşılamayan ağrısı var.
And that even the biggest failure, even the worst, most intractable mistake beats the hell out of never trying.
En büyük başarısızlık, en kötü hata bile,... denememekten iyidir.
Fungus enters the brain through the sphenoidal sinus, where it dances its triple threat of happiness, blindness, and intractable pain.
Mantar beyne sfenoidal boşluktan girer. Mutluluk, körlük ve dize getirilemeyen ağrıya yol açar.
Oberoth can be intractable.
Oberoth inatçı olabilir.
Intractable, unbearable pain is up next.
İnatçı ve dayanılmaz ağrılar sırada.
And for those really intractable stains, I mean, we're talking shower doors,
Hani şu cidden inatçı lekeler için, Duşakabinlerde oluşanlardan,
i remember how unhappy you were when i didn't go, and i imagine you came all this way to change serena's mind, but she is intractable on this.
Ben gitmediğimde ne kadar mutsuz olduğunu da hatırlıyorum. Ve sanıyorum bu kadar yolu Seranın fikrini değiştirmek için geldin. Fakat bu konuda inatçı.
It makes you sound intractable.
Seni kontrolsüz gibi gösterir.
I gave it everything I had. Orson's intractable.
Yapabileceğim her şeyi yaptım.
- -with intractable nausea.
- Konjestif kalp yetmezliği, mide bulantısı ultrason negatif.
But I beg you, Miss Spencer, to entertain my explanation of it, for it will be truthful, if a little intractable to believe.
Kusuruma bakmayın, Bayan Spencer, açıklamama yapmama izin verin, inanması zor olsa bile böylesi daha doğru olacak.
He really is the most intractable man l ever met.
Kesinlikle tanıştığım en inatçı adam.
How am I supposed to do a lumbar puncture on a patient with intractable hiccups?
Geçmeyen hıçkırıkları olan bir hastaya nasıl lomber ponksiyon yapabilirim?
Those are intractable, immutable, real, and science has never been able to do that.
Bunlar sabit, değişmez, gerçek yasalardır. ve bilim bunu hiç gerçekleştiremedi.
The subject will be intractable problems that will always lead to other problems just as intractable.
Konumuz, sizi sürekli, çözülemeyen başka problemlere götüren çözülemeyen problemler olacak.
It seemed that Rhee had come up with a magic formula to solve the most intractable problem in all of education.
Sanki Rhee tüm eğitim sistemindeki en zorlu problemi çözecek sihirli bir formül bulmuştu.
I'm sorry you're being so intractable.
Dikkafalının teki olduğun için üzgünüm.
Now, there is a common pathology to pedophiles that, though not intractable, does serve as a template from which we can draw conclusions.
Sübyancılara özgü her ne kadar kesin olmasa da bir kalıp olarak nitelendirilen ve sonuç çıkarmamıza yarayabilecek olan yaygın bir patoloji vardır.
Change is indifferent, intractable.
Değişim kayıtsızdır, zorludur.
You suffer from intractable migraines? No.
İnatçı migrenin mi var yoksa?
It's intractable.
Dik kafalı.
And I lose my temper when someone suggests that a handful of pop-psych catchphrases can control our most seminal, intractable and natural reaction to a dead child.
Birileri popüler psikiyatri zırvalarıyla ölü bir çocuk için içimde bulunan ve kontrol edemeyeceğim doğal tepkimi kontrol edebileceğimi söylese ben de öfkelenirdim.
Oh, so I'm intractable.
Çok dik kafalıydım.
Well, they say you're intractable, you're ruthless.
Senin dik başlı ve acımasız biri olduğunu söylüyorlar.
He was treated for intractable muscle spasms by the team's trainers.
Takım antrenörü tarafından, gerginliğe bağlı kas spazmı tedavisi uygulanmış.
You're being completely intractable.
İnanılmaz derecede inatçısın.
But as always, there are some intractable problems that I must leave for others to solve.
Ama her zamanki gibi, ben bıraktıktan sonra diğerlerinin çözmesi gereken birtakım zor sorunlar da var.
A good friend once showed me that even with an intractable problem one can still find a way to do the right thing.
- İyi bir arkadaşım bana kolay kontrol edilemeyen bir sorun karşısında bile çözmenin dürüst bir yolunun bulunabileceğini söylemişti.
I think what you're describing, Erica, is a urinary tract infection, and with cranberry juice, a urinary tract infection is anything but intractable.
Sanırım tarif ettiğin Erica, idrar yolu enfeksiyonu. Biraz yaban mersini suyuyla, idrar yolu enfeksiyonu bir sorun olmaktan çıkar.
Sometimes, when we're faced with an intractable problem. It's not the brain that can solve it. It's the heart.
Bazen karşımıza zorlu bir problem çıktığı zaman cevabı beyin bulamaz kalp bulur.
Intelligent machines will soon allow us... to conquer our most intractable challenges.
Zeki makineler, yakında dik başlı rakiplerimizi dize getirmemize olanak sağlayacaklar.
- You intractable despot!
- Palavracı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]