English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Intransigent

Intransigent translate Turkish

29 parallel translation
Sufficiently intransigent, difficult smile, it remembered my teacher of Mathematics,
Uzlaşmaz bir tavır sergiliyor zorlukla gülümsüyordu. Bana matematik öğretmenimi hatırlatıyordu.
My father says I'm totally intransigent.
Babam tam anlamıyla uzlaşılmaz bir olduğumu söylerdi.
So after that What's to be intransigent about?
- Bu lafın ardından hangi konuda uzlaşamayacakmışız bakalım?
If there's another way we can help... I'm sorry you are so intransigent.
Bu kadar uzlaşmaz olduğunuz için üzgünüm.
Rather than try to ease whatever tension might rise between them she determined to be intransigent.
"Her ne olduysa onu yatıştırmak yerine" "aralarındaki gerilim "... kadın her konuda uzlaşmaz olmakta kararlıydı. "
Standing in mute and eternal reproach... to the cheap intransigent babble... of the towns that fester in its nether parts.
İçleri cerahatlarla dolu şehirlerin uzlaşmaz dedikodularını sona erdirmek için sessizlik ve sonsuz utançla dikiliyor.
Myopic or, to say the least, intransigent.
Dar görüşlülük ya da inatlık diyebiliriz.
- And you are being intransigent!
- Sen de yine huysuzlaştın!
The Lady Door was proving a little intransigent.
Leydi Door biraz uzlaşmaz çıktı.
I've never seen such an intransigent young man.
Asla bu kadar uzlaşmaz bir genç görmedim.
I don't like being intransigent, but in prison rules are everything.
- Bir yol bulmaya açık görünüyorsunuz. - Uzlaşmaz tavır almaktan hoşlanmam. Ama hapis dünyasında kurallar her şeydir.
But since then you've become intransigent.
Ama ondan sonra uzlaşmaz birisi oldun.
The doctor knows how intransigent you can be.
Doktor ne derece inatçı olduğunu biliyor.
Intransigent?
İnatçı?
Whoa, you intransigent beasts.
Çüş, sizi inatçı yaratıklar!
Teenage denial can be fairly intransigent.
Genç reddetmeleri oldukça uzlaşamaz olabiliyor.
- lnformation from an especially intransigent source.
- Bilgi özellikle değişmez bir kaynaktan.
The writer agreed, her parents and lawyers agreed, but the producer was intransigent.
Senarist kabul etti, kızın ailesi ve avukatlar kabul etti ama yapımcı Nuh dedi peygamber demedi.
The archbishop himself, Warham after years of being pliable has suddenly become rather intransigent.
Arşipiskoposu. Warren. Senelerdir çok yumuşak başlıydı.
I'm afraid my brother can be very intransigent.
- Korkarım kardeşim, gayet uzlaşmaz olabiliyor.
The most individualistic, intransigent, uncommunicative, solitary chess master of all time.
Gelmiş geçmiş en bireysel, en inatçı en ketum ve yalnız, satranç ustası.
" is talking to intransigent Hanna.
Hanna'yı ikna etmeye çalışıyor..
Only as a last resort, when the men who oppose her are particularly intransigent.
Sadece son çare olarak erkeklerin özellikle uzlaşmayı reddettiği durumlarda.
"Intransigent."
"Uzlaşmaz."
Hey, uh, Font, why do you think Milt's being so intransigent about his reason for being here?
Font, sence Milt'in burada olma nedenini açıklamada inatçı davranmasının sebebi ne?
I mean, he's not being intransigent, he's just... he's not your friend.
Yani, inatçı davranmıyor ki. Sadece... arkadaşın değil.
The Russians remain intransigent on the Jordan Valley.
Ruslar Ürdün Vadisi'ndeki inatlarını sürdürüyorlar.
Not only that, I'm also intransigent, irritable, vindictive... and I have a prodigious memory.
Sadece bu değil, aynı zamanda uzlaşılmazım inatçıyım, asabiyim ve olağanüstü bir hafızam var.
Um, just so you know, my old firm is being a bit intransigent.
Bilin diye söylüyorum, eski şirketim biraz inatçılık ediyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]