Intrude translate Turkish
676 parallel translation
Who are you and why did you intrude my house?
Evimizin bahçesinde ne yapıyorsun?
I'm sorry to intrude, but I'm leaving for the Sahara in the morning and I just came to say good-bye
Böldüğüm için özür dilerim. Sabah Sahara'ya doğru yola çıkıyorum. Sadece hoşça kal demeye gelmiştim.
If i may intrude for just a teeny weenie second.
İzninizle bir kaç dakika vaktinizi alacağım.
I'm not trying to intrude, but I'm in sort of a jam.
Rahatsız etmek istemem, ancak bir karmaşanın ortasındayım.
I'm sorry to intrude like this, general, but it's a matter of the utmost importance.
Bu şekilde izinsiz geldiğim için özür dilerim, General, fakat son derece önemli bir sorun var.
Well, pardon me if I seem to intrude.
Affedersiniz, sanırım izinsiz girdiniz.
Sorry to intrude, Your Majesty.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim Majesteleri.
- Sorry, we didn't mean to intrude.
- Pardon, rahatsız etmek istemedik.
But you were with the Inspector and I didn't want to intrude.
Ama siz müfettişle birlikteydiniz ve ben de sizi rahatsız etmek istemedim.
Well, I won't intrude any longer.
Daha fazla rahatsız etmeyeyim.
I arrived tonight, but, uh, would not intrude upon the festivities.
Bu akşam geldim, ama şenliğe davetsiz katılmak istemedim.
I don't want to intrude, but I'm sorry.
Araya girmek istemem, ama çok üzüldüm.
I intrude, yes?
Eneglliyorum, sanırım?
- I hope I don't intrude.
- Umarım rahatsız etmiyorum.
Sorry to intrude.
Rahatsız ettiğimiz için üzgünüz.
You gotta help us. Oh, but I can't intrude.
Ama ben buna karışamam.
I don't wish to intrude, but I've had five children.
Böldüğüm için kusura bakmayın ama beş çocuk doğurdum.
- I didn't mean to intrude, sir.
- Rahatsız etmek istemezdim, efendim.
I hate to intrude like this, but mine is a very...
BU şekilde rahatsız etmek istemezdim ancak benimki...
I hate to intrude.
- Rahatsız etmeyeyim.
I can't intrude on the business of the Superior Court of the county.
Bölgenin üst mahkemesinin işleyişine karışamam.
- I don't like to intrude.
- Rahatsız etmek istemem.
Forgive me, if I intrude.
Rahatsız ediyorsam bağışlayın.
I'm sorry to intrude, but I must see you, Christine.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm, Christine.
I'm very sorry to intrude this way...
Kusura bakmayın, zorla girmiş gibi olduk...
It's most kind of you, but we don't wish to intrude.
Çok naziksiniz... ama rahatsız etmek istemiyoruz.
We didn't want to intrude, Mr. Campbell.
Rahatsız etmek istemedik Bay Campbell.
Intrude, is it?
Rahatsızlık demek?
I'm sorry to intrude on this tender scene.
Bu duygusal sahneyi bozduğum için beni affedin.
I'm sorry to intrude, Helen.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim, Helen.
- We don't want to intrude.
- Rahatsız etmeyelim.
Mind if I intrude on your pink cloud?
Pembe bulutunuza ben de binsem olur mu?
I hate to intrude like this, but this inquiry is really very important.
- Bu şekilde rahatsız ettiğim için özür dilerim ama bu araştırma çok önemli.
You are most kind, but I feel I should not intrude.
Çok naziksiniz, ancak kendimi zorla davet ettirmiş olmak istemem.
Hope I don't intrude on some deep conspiracy.
Gizli planlarınızı bölmüş olmayayım.
I won't intrude.
Sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim.
Congratulations, but I wouldn't want to intrude.
Tebrikler! Ama rahatsız etmek istemem.
- Did I intrude?
- Rahatsız mı ettim?
I've too much respect for Fairchild to intrude on his personal life.
Fairchild'a saygım çok. Kişisel hayatına karışmam.
I appreciate your kindness, but I would not want to intrude.
İyiliğinize çok minnettarım ama sizi zahmete sokmak istemem.
How dare you intrude in this way?
Bu şekilde girmeye nasıl cesaret edebiliyorsunuz?
I hate to intrude on your private thoughts, but I'd like to change your bandage.
Derin düşüncelerinize mani olmak istemem, ama sargınızı değiştirmeliyim.
- Sorry to intrude- -
- Davetsiz geldiğim için...
- I'm really sorry to intrude on you in this way. Not at all.
Sizi bu şekilde rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I imagine that long ago, she had found a way to escape into a world where emotion and feeling never intrude.
Sanırım, uzun süre önce heyecan ve duygunun asla nüfuz edemeyeceği bir dünyaya kaçış yolu bulmuştu.
I'm sorry to intrude, but we have to check whenever the presiding physician can't determine the cause of death.
Araya girdiğim için üzgünüm, ama baş pratisyenin ölüm nedenini belirleyemediği durumlarda bizim araştırmamız gerekiyor.
Forgive me if I intrude, but I was hoping to talk to Mr. Bolton.
Davetsiz gelişim bağışlayın ancak Bay Bolton'la konuşmak istiyordum.
Sorry to intrude. I don't mind you two Wrestling around, but as everyone knows, Wrestling is all a fake.
Yerinde olsam emin olmazdım. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Biraz güreşmenizin sakıncası yok.
Must you intrude upon my privacy?
Mahremiyetimi bozmak zorundamısın,?
- May I intrude, sir?
- Araya girebilir miyim efendim?
Captain, I don't like to intrude.
Burası bizim için hiçbir zaman zaten böyle bir hizmet vermedi.