English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Invalidated

Invalidated translate Turkish

38 parallel translation
If you leave the country, your visitor's permit will be invalidated.
Ülkeyi terkedersek, senin ziyaretçi iznin geçersiz olur.
Gen. Ripper has already invalidated that policy.
General Ripper çoktan bu politikayı geçersiz kıldı.
His passport's been invalidated, except to return here.
Pasaportu buraya dönmenin haricinde hükümsüz kılınmış.
Any bequest to charity in a will executed within six months of death can be invalidated by the spouse.
Bir hayır kurumuna bırakılan miras, ölümden sonra 6 ay içinde eş tarafından geçersiz kılınabilir.
Mr Cope, Mrs Boynton made you present to the family a will made out in her favour... which was invalidated by another one made out in favour of the children.
Bayan Boynton kendi lehine hazırlanmış bir vasiyeti aileye sunmanızı sağladı. Oysa, çocuklar lehine hazırlanmış vasiyetname onu geçersiz kılmıştı.
It's invalidated. Canceled.
İptal edilmiş.
You seem to have invalidated your own work.
Kendi işini geçersiz saymış gibi görünüyorsun. Mutlu hayatlar.
Because I've told you this, the test is invalidated.
Sana söylediğim için, sınav iptal olacak.
The game is invalidated.
Oyun geçersiz oldu.
I was invalidated out and joined the Medical Corps.
Çürüğe ayrılıp sıhhiye birliklerine katıldım.
What she did to you invalidated her agreement with the CIA
Sana yaptığı şey, CIA'le olan anlaşmasına ters düşüyordu.
What she did to you invalidated her agreement with the CIA.
Sana yaptığı şey, CIA'le olan anlaşmasına ters düşüyordu.
"A marriage can be invalidated for one of the following reasons."
"Bir evlilik aşağıda sayılan faktörlerden biri nedeniyle geçersiz sayılabilir."
But the president is not going to be happy that his statement can be invalidated.
Fakat verdiği demeçin geçersiz kılınabilecek olması Başkan'ı memnun etmeyecektir.
But if you're asking, in the interim... have I been privy to a rumour, far as claims being invalidated... all titles thrown out, the answer is yes.
Ama arada geçen zamanda, hisselerin tümünün... hükümsüz olduğuna, tüm tapuların iptal edildiğine dair bir söylenti duydum mu... diye soruyorsanız, cevabım "değişiklik var" olurdu.
And if that mother had a negative influence... in this case she was an adulteress... It invalidated not only the father but reflected poorly onto the son.
Eğer bu annenin de negatif bir etkisi oluyorsa ki bu davada anne zina yapıyordu yalnızca babanın üzerinde değil oğulları üzerinde de kötü bir etki bırakabilir.
But it's been invalidated.
- Ama, artık pek işe yaramıyormuş.
It's what a rational person does when his entire life's work is invalidated by a postpubescent Asian wunderkind.
Hayatının tamamını harcadığı çalışmaları, ergenlikten yeni çıkmış Asyalı bir çocuk tarafından mahvedilmiş her akıl sahibi insanın yapacağını yapıyorum.
No. I'm merely suggesting that, if your reasons for doing this work have been challenged, or, uh, invalidated, then yeah, you need to find some new reasons... or some new work.
Hayır, ben yalnızca şunu öneriyorum, bu işi yapma nedenlerin eğer sarsıldı veya boşa çıktıysa o zaman evet, yeni nedenler bulman gerekiyor ya da yeni bir iş.
There were eight forged adoptions, all invalidated.
Daha önce sekiz sahte belgeli evlatık davalarının hepsi geçersiz kılındı.
Okay, the election results are invalidated.
Pekala, seçim sonuçları geçersizdir.
I've invalidated myself as a person? Pretty much.
- Çoğunlukla.
To be honest, I was talking about you and your tendency to be critical. And how frustrating it is to have my feelings invalidated whenever I bring up something you don't like.
Dürüst olmak gerekirse senden senin eleştirme eğiliminden ve hoşlanmadığın bir konuda, benim duygularımı değersiz kılmanın çok sinir bozucu olduğundan bahsediyorduk.
"How frustrating it is to have my feelings invalidated."
"Benim duygularımı değersiz kılmanın çok sinir bozucu olması" mı?
- They invalidated my score.
- Puanımı geçersiz kılacaklarmış!
Invalidated the results.
Sonuçlar geçersiz kılınabilir.
So, I will not die for a long, long time. The will has been invalidated.
Daha yaşayacağım çok seneler var.
A judge invalidated my mother's will, so we can now finally put all this drama behind us.
Bir hâkim annemin mirasını hükümsüz kıldı yani artık bütün bu dramayı arkamızda bırakabiliriz.
That means their bid can be invalidated.
Bu demek oluyor ki teklifleri geçersiz kılınabilir.
There's a chance the winning bid could be invalidated.
Kazanılan ihalenin geçersiz kılınması için bir fırsat var.
You'll be invalidated from peace-time service... due to maladjustment.
Uyumsuzluğun yüzünden barış zamanı askerlik hizmetinden alındın.
And knowing the truth, he is invalidated.
Ve şu anda etkisiz halde. Nokta.
It'll take time, but we can get her charter invalidated.
Zaman alabilir ama haklarını geçersiz saydırabiliriz.
every time that we pass a gas station, I feel invalidated.
Daphne, benzin istasyonundan her geçtiğimizde, "çek bebeğim" dediğin zaman beni hiçe saydığını hissediyorum.
Our study has already invalidated a whole host of myths, uh, regarding the effects of ageing on sexual response.
Bizim çalışmamız bir sürü miti, cinsel tepkideki yaşlanmaya ilişkin etkileri hali hazırda geçersiz kılmıştır.
The winning bid has been invalidated due to a credit issue.
Kredi işleri yüzünden, kazanan teklif geçersiz sayıldı.
This entire facility has been put into lockdown meaning that all existing codes that ran this prison have been invalidated.
Tesis tecrite alındı yani burayı işleten bütün kodlar işlevsiz kılındı.
The judge invalidated it.
Hakim hükümsüzlük verdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]