English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Invariably

Invariably translate Turkish

167 parallel translation
The liver, if neglected, invariably leads to cirrhosis
Karaciğerine itina göstermeyen siroz hastalığına yakalanır.
Invariably, Mr. Rainsford, invariably they choose to hunt.
İstisnasız bay Rainsford, istisnasız avlanmayı seçiyorlar.
Invariably when you go to a cricket match you fill your flask with my best whiskey.
Her ne zaman kriket maçına gidersen termosuna benim en iyi viskimi doldurursun.
But they invariably want it back in small change.
Ama sürekli küçük parçalar halinde geri isterler.
My patients invariably regard me as a wretched nuisance during our first talks.
İlk başlarda tüm hastalarım beni bir baş belası olarak görürler.
The Revere workmanship, although sometimes heavy in design, almost invariably shows the sign of a master craftsman.
Bu gümüşlerin işçiliğinde genelde aynı desen uygulanmış olsa da... Yani... Bir sanat eseri olduğu ortada.
Which you invariably give them.
Sizin her zaman yaptığınız gibi. Değil mi?
With the inconvenient consequence that her public appearances were invariably made under the watchful eyes of the metropolitan police.
Ne var ki kendisinin göz önüne her çıkışı... her seferinde şehir polisinin tetikteki bakışları altında gerçekleşiyordu.
- invariably, my friend.
- her zamanki gibi, arkadaşım.
Suicides are almost invariably neurotics of one kind or another... but you insist that this girl was quite normal.
İntihar olayı nevrotiklerde görülür... ama siz bu kızın normal birisi olduğunda israr ediyorsunuz.
Invariably, but hardly material to write about.
Her zaman, ama yazmak için ancak malzeme buluyorum.
Is it your experience, Mr. La Guardia, as a member of the Congress, that younger officers invariably want to carry out the wishes of the general staff?
Bay La Guardia, bir kongre üyesi olarak ve deneyimlerinize dayanarak subaylar, amirlerinin isteklerini her zaman yerine getirmek isterler değil mi?
I invariably tell them, "I usually get it from an awful lot of people who promised somebody else they'd keep it secret." As for example :
"Bunu sır tutacaklarına dair söz veren bir sürü insandan." Örnek vermek gerekirse :
When you're in this position, invariably the phone rings.
Siz bu durumdayken her seferinde telefon çalar.
They almost invariably assume... it's some sort of extra privilege that they enjoy... like personal radio reception... or built - in radar.
Neredeyse bir tür radyo ya da dahili radar gibi, hoşlandıkları fazladan bir ayrıcalık olarak düşünürler bu durumu.
Have you noticed the nastiest of tyrants are invariably thin?
Dikkat ettin mi, en adi zalimler hep sıska olurlar.
I only wish to point out that tonight you have thrown away... with your own hand... all the advantages which an interrogation invariably converts on an accused man.
Bir dakika. Şunu bilin ki.. Bugün, sorgulamanın size sağlayacağı avantajlardan kendinizi yoksun bıraktınız.
When I hear matters of state discussed by men invariably I find myself wondering about why the wine has gone sour.
Erkeklerin devlet sorunlarını görüştüklerini duyduğumda elimde olmadan şarabın neden ekşidiğini merak ediyorum.
Invariably.
Zaman zaman.
When suddenly faced by the unknown or imminent danger, a human will invariably experience a split second of indecision.
Bilinmeyen veya yakın bir tehlikeyle karşılaştığı zaman insan bir saniyelik bir kararsızlık geçirecektir.
She lunches every day in the cafeteria, invariably alone.
Öğle yemeğini yemekhanede hep yalnız başına yiyor.
Notice how he invariably does that with the "T" and the "H."
"T" ve "H" ile hep aynı şekilde şunu nasıl yaptığına dikkat et.
Mrs. Willis'films invariably begin at 11 : 00.
Bayan Willis'in filmleri hep saat 11 : 00'de başlar.
Because the pleasures your loins seek in vain, I invariably feel in mine.
Sen arzularını tatmin ederken... ben de senin yanıbaşındaydım.
In order to spice up our games of hide-and-seek... she would turn off all the lights... which would invariably make the baby howl.
Saklambaç oyunumuzu ilginçleştirmek için ışığı kapatması, şüphesiz bebeğin ağlamasına neden olacaktı.
Each of which will be protected by 10 automatic control systems that will invariably cut out if- -
Herbiri kaçınılmaz olarak kesilecektir 10 otomatik sınama sistemi tarafından korunacak, eğer- -
Anyway, uh, there are invariably reporters in the lobby of this place.
Her neyse, eh, bu mekanın salonunda sürekli muhabir vardır.
He said that the quickness of his decipherment enabled him "to avoid the systematic errors which invariably arise from prolonged reflection."
Bakar bakmaz çıkardığı anlamın, "uzun uzadıya düşünmenin yol açtığı, sistemli hatalardan" koruduğunu, bu nedenle de fazla düşünmeye dalmadan daha iyi sonuçlar elde edildiğini söyledi.
Yeah, I got to give you my one classical music joke, which I put in every single picture, and I invariably cut it out.
Sana her filmime koyduğum, sonra da kesip çıkardığım klasik müzik esprimi söylemeliyim.
As they invariably are.
İstisnasız diğerleri gibi.
Produces a venom that's invariably fatal in seconds.
Bir kaç saniye içinde öldüren bir zehir üretir.
A door which faces that which leads into the quarters of the Tollers opens into the turret, but it is invariably locked.
Tollers'ın yüzünü her ay küçük kulenin kapısını açtığında görürdüm, ve her zamanki gibi kapıyı kilitlerdi.
Because you invariably shave yourself and you are patently not due for a haircut for another two weeks.
Çünkü sen hep sakalını kendin kesersin ve saçlarını belirli aralıklarla kestirirsin. ... ve önümüzdeki iki hafta içinde saçını da kestirmeyeceksin.
The sight of beauty invariably dizzies me.
Güzelliği görmek her zaman başımı döndürür.
When the nations went a-whoring, they invariably ended up by denying God.
Halk geneleve gittiği zaman, bu değişmez bir şekilde Tanrı'yı reddederek sonlanır.
In travel, as in most of life, less is invariably more.
Hayatın büyük bölümünde olduğu gibi, seyahatte de azı karardır.
Whenever any of us pointed this out to him... he invariably made the same feeble reply :
İçimizden biri bunu ona söylediğinde... hep aynı zavallı cevabı verirdi.
Because when one woman strikes at the heart of another, she seldom misses... and the wound is invariably fatal.
Bir kadın başka bir kadının kalbine nişan aldığında nadiren ıskalar... ve açtığı yara genellikle öldürücüdür.
The victors invariably write history to their advantage.
Galipler, tarihi her zaman kendi çıkarlarına göre yazmıştır.
Well, if you think about it, I think you'll see the object of your obsession is invariably something negative which you have no control over.
Şayet düşünürsen, bence takıntı konularının üzerinde hükmün... olmayan mutlak şeyler olduğunu göreceksin.
When the Senate is not in session, he invariably comes to this section after the median hour.
Senato toplanmadığı zamanlarda sürekli orta bir saatte buralara geliyor.
It invariably happened, as everything did in those days... in the same way.
Herşey o günlerde hep olduğu gibi... beklendiği şekilde oldu.
Diligent, punctual, his cab invariably sweet smelling.
Çalışkan, dakik, arabası hep temiz kokar.
Now, I believe it was Sherlock Holmes who said that if you eliminate all the logical solutions to a problem, the illogical, however impossible, is invariably true.
Sanırım bunu diyen Sherlock Holmes'dü : "Bir sorunun tüm mantıklı çözümlerini bertaraf et mantıksız çözüm her zaman doğrudur."
Of course, the problem with parties is you invariably have to eat standing up, which I don't care for.
Ama tabi, partilerle ilgili problem..... ben kafaya takmıyorum ama ayakta yemek zorundasın.
- Uh - He'll tell you that in nature one creature invariably eats another to survive.
Sana diyecektir ki doğadaki her canlı yaşayabilmek için her zaman yer.
Like all humans, you depend on feelings and instincts to guide you, and they invariably let you down.
Bütün insanlar gibi, hep duygularınız sizi yönlendiriyor, bu yüzdende hata yapıyorsunuz.
They'll invariably change it.
Kesin değiştirirler.
You know, isn't it interesting how the left, or sinister, twin is invariably the evil one.
Soldaki yani şeytan ikizin değişmeyen bir şekilde kötü olması ilginç değil mi?
Because with electricity when you rub wool and resin together, you invariably produce a recognizable phenomenon.
- Hayır, bir yün kumaş, sürtünme ile elektriklenir. Bu gözle görülen somut bir olaydır.
Lawyers aren't technically allowed to make this argument but they invariably find a way to do it anyway.
Avukatların teknik olarak bu savı yapmaya izni yok ama yine de bunu yapmanın bir yolunu buldular.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]