Ise translate Turkish
168,680 parallel translation
♪ Nigga imitate'cause you been on ♪ ♪ Middle fingers up, we the realest ♪ ♪ Big chief ranks like that nigga ♪
Vatandaşlar alınan bu hizmet için para vermeyi kabul etmediklerinde ise kavalcı rengarenk giysiler içerisinde kasabanın çocuklarını sihirli kavalıyla alıp kasabadan uzaklaştırır.
And more still, the moon after.
Sonraki ayda ise daha çok olacak.
♪ And Jeff is just a friend ♪
Jeff ise sadece arkadaşım
All the other kids had pizza and gummies and fruit rolls, and there I am with my whole wheat peanut butter sandwich and apple slices, wishing I had anyone's mom but mine.
Diğer tüm çocuklar pizza yiyip sakız çiğnerken ben ise tereyağlı fıstık ezmeli sandviç ile elma dilimi yiyordum yine de kendi annemi diğer annelere tercih ederdim.
It's okay to be mad, Piper.
Cezan ise öfkenden değil, Piper.
This smiley face is for your great bedside manner.
Gülen yüz ise hallerine duyarlı yaklaştığın için.
And that's the last thing your lover ever did.
Ve sevgilinin son yaptığı ise silahı ateşlemek.
Okay, if you need to get our attention for any reason, just press this button, and it will alert us right away.
İşe yararsa bir daha sebzelerimi yerken şikayet etmeyeceğim. Herhangi bir sebeple dikkatimizi çekmek istersen bu düğmeye bas.
I can't believe James thought vr would be a good alternative.
Bence işe yarayacak.
Oh, no, what a pain.
Olamaz, işe bak.
Evidently the experimental medicine isn't working.
Anlaşılan o ki deneysel ilaç işe yaramıyormuş.
What's it for?
Ne işe yarıyor?
It helped.
İşe yaramıştı.
It really did the trick.
Gerçekten işe yaradı.
Would a cognitive help?
Bilişsel işe yarar mı dersin?
Then we better hope they come up with something useful from this cognitive.
O halde umalım ki bu görüşmeden işe yarar bir şeyler çıksın.
Oh, trust has nothing to do with it, but thanks for making that official.
Oo, güven bu durumda işe yaramayacaktır ama bunu söylediğin için teşekkürler.
No one will hire you.
Kimse seni işe almaz.
Well, she had some concerns about getting into business with you again, but I can pretty much talk that broad into anything.
Açıkçası, sizinle yeniden çalışmak konusunda bazı çekinceleri var ama böyle bir işe ikna etmek için her şeyi yaparım.
This morning, he made the case that since you have a long-standing relationship with Bachman, and since you are a talented VC who deserves a second chance... his words... you should take lead.
Bu sabah, Bachman'la olan uzun süreli ilişkini de göz önüne aldık, ve sen de ikinci bir şansı hak eden yetenekli bir yatırım uzmanı olduğun için, bunlar onun sözleri, işe sen devam ediyorsun.
And he told me that Peter was very excited about the idea, but there was some resentment that he wasn't focused more on what the team was working on, so one of them went out and got a patent on it.
Peter'ın bana bu fikir için çok heyecanlı olduğunu söyledi ama Peter grubun çalıştığı işe odaklanmadığı için içlerinden biri gidip bunun patentini almış.
Possibly not, as you are as useless as you are arrogant.
Muhtemelen değilsin. Kibirli olduğun gibi işe yaramazın da tekisin.
You should employ a craftsman to fit a spoon in place of the blade.
Bıçak yerine kaşık yapan bir zanaatkârı işe almalısın.
- Was a botch.
- Bir işe yaramadı.
Failing that, I think I've got some spare eyes somewhere.
İşe yaramazsa da bir yerlerde bir çift göz olacaktı.
Doctor, this isn't going to work.
- Doktor, bu bir işe yaramayacak.
It worked!
İşe yaradı.
Well, it didn't work.
Eh, işe yaramadı.
Wow.
Şu işe bak.
It worked, Lillian.
İşe yaradı Lillian!
It won't work.
İşe yaramayacak.
How lame.
İşe yaramaz.
She's trying to wear us down, but it's not working.
Bizi yıpratmaya çalışıyor, ama işe yaramayacak.
Well, wonders never cease.
- Bak sen şu işe.
About a month later, Mom went back to work.
Yaklaşık bir ay sonra annem işe geri döndü.
Well, stay as long as you want, but I gotta get to work.
İstediğin kadar kalabilirsin ama benim işe dönmem lazım.
And when we do bring the Nightingale in, I wanna make damn sure that it sticks.
Nightingale'i buraya getirdiğimizde bunun işe yarayacağından emin olmalıyım.
It didn't work.
İşe yaramadı.
The cure works, my memory is back.
Tedavi işe yarıyor, hafızam geri geldi.
The cure didn't work?
Tedavi işe yaramadı mı? Çalınmışlar.
It's time to make the donuts.
İşe başlama zamanı.
Well, Lou said you might be ready to jump back on the gravy train.
Lou, işe başlayabileceğini söyledi.
Well, "Make haste, not waste" is an expression.
Pekâlâ, "Acele işe şeytan karışır" tabir dediğin budur.
Leave me out of it, Captain Schnook.
Beni bu işe bulaştırma Kaptan Salak.
Okay. Let's get to work.
Haydi, işe koyulalım.
At least that'll give me something to do.
En azından bir işe yararım.
Reboot didn't work.
Yeniden başlatma işe yaramadı.
It worked!
- İşe yaradı!
You guys gonna be able to get your head in the game by then?
O zamana kadar işe odaklanabilecek misiniz?
Are you sure this is gonna work?
Bunun işe yarayacağından emin misin?
Toby, can that work?
Toby, işe yarar mı?