English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's a boy

It's a boy translate Turkish

2,687 parallel translation
I know what it's about... a boy from Brooklyn and an untouchable Upper East Side blonde.
Neyle ilgili olduğunu biliyorum. Brooklynden bir çocuk ve Yukarı Doğu Yakanın dokunulmaz sarışını.
It's lonely boy, and it wasn't an affair... just a kiss, which made me see how much I wished it was with Chuck.
"Yalnız" çocuk demeye çalışıyorsun ve bu bir ilişki değildi sadece bir öpücüktü ve bu da bunun Chuckla olmasını ne kadar istediğimi görmemi sağladı.
It's a boy.
Erkek.
Oh, it's a boy!
Bir oğlun oldu!
Face it, someone with your limited brainpower would be lucky to get a job as a pizza delivery boy.
Yüzleş bununla artık, birisi senin sınırlı zihin gücünle pizza teslimatçısı işini alacak kadar şanslı olabiliyor.
It's a boy, so...
Oğlum oldu, o yüzden...
It's a boy.
Erkek olacak.
It's the story of a boy in a village and a sheep.
Köydeki bir erkek çocuğu ve bir koyunun hikayesi.
I think it's quite amusing that the man we're trying so hard to bring down shoots a 15-year-old boy in front of witnesses, and then gets hailed as a hero.
Tanıkların önünde 15 yaşında bir çocuğu vurması ve ardından bir kahramanmış gibi tezahürat edilmesi biraz komik geldi.
It's a boy.
Erkek
What makes you think it's gonna be a boy?
Erkek olacağını nerden çıkardın?
Ah, this is a classic story of boy meets girl, boy loses girl to guy on rollerblades, boy becomes biggest YouTube sensation since "Kitten Stuck in Tuba." It's on YouTube?
Klasik bir şekilde kızla çocuk tanışır, çocuk patenli adama kızı kaptırır, kutuya sıkışan kediden sonra Youtube da hikaye büyük hit alır.
It's a boy.
Oğlan olacak.
So I hope it's a boy, so what?
Evet, erkek olmasını umuyorum, ne var yani?
It's a boy.
Bir oğlunuz oldu.
Because you're a good boy, and it's the right thing to do.
Çünkü sen iyi bir çocuksun ve doğrusu bu.
It's a boy!
Bu bir oğlan!
You're blessed, it's a boy!
Kutsandın, bir oğlun oldu!
Go tell Hicham it's a boy.
Hadi git, Hicham'a oğlu olduğunu söyle.
It's a boy!
Erkek!
You send that boy back to Afghanistan, it's a death sentence.
Bu çocuğu Afganistan'a yollarsan, ölüm fermanını imzalamış olursun.
- It's a boy.
İkiz mi? - Bir erkek.
- It's a boy.
- Bir erkek.
You know, it's like when a boy meets a girl and there's this... feeling.
Bilirsin işte, oğlan kızla tanıştığında... böyle bir his oluşur.
It's like they're a clan, like they'd man the walls and die, sword in hand, defending each other.
Ellerinde kılıçlarıyla, birbirlerini koruyarak surlara doluşup ölen boy gibiler.
Well, if it's a boy, how'bout Patrick?
Erkek olursa Patrick'e ne dersin?
Know if it's a boy or girl yet?
Kız mıymış erkek mi?
It's a boy!
Bir oğlan!
It's a boy.
Bir oğlan.
- Let it go boy, Deano, you can have... - Sam, it's been a pleasure!
Bırak onu bırak
Be it a boy or a girl Kaoru is good it's not possible right now
Erkek de olsa, kız da olsa Kaoru güzel bir isim. Şu an için mümkün değil.
It's a boy.
Bir erkek çocuğunuz oldu.
It's a boy, Nathan.
Bir oğlumuz olacak, Nathan.
And if it's a boy... Brooke.
Eğer erkek olursa Brooke koyarız.
If it's a boy, Julian.
Eğer erkek olursa, Julian.
So it's a boy.
Oğlan olacak demek.
If it's a boy, I was thinking "David."
Erkek olursa, "David" i düşünüyordum.
She says it's a boy.
Erkek olduğunu söyledi.
It's an honor to meet a boy as brave as you.
Senin kadar cesur çocukla tanışmak bir onur.
You're very kind, but it's been a while since I was a boy.
Çok naziksiniz ama çocukluktan geçeli biraz oldu.
It's not unusual for a boy to have some after-school chores.
Bir çocuğun okuldan sonra ev işi yapması çok da anormal değil.
It's a mannequin in a store window, and it's a boy.
Dükkanın vitrinindeki mankenle konuşuyorsun. Erkek bir mankenle.
It's a boy!
- Onlar çocuk!
It's a shame there's not even a single decent boy left in our country.
tek bir iyi erkek kalmadı utanç verici.. .. Ülkemizde.
Boy, he's really making a production out of it.
Çocuk, köşesine çekilmiş, üretim yapıyor.
If it comes from the place where Noah's hidden, we're looking for a place that's dark, damp... and deadly for a boy with asthma.
Noah'ın saklandığı yerden geliyorsa karanlık, rutubetli bir yer arıyoruz demektir ve bu da astımlı bir çocuk için ölümcüldür.
Somebody broke into his house. He tried to defend it with a gun and ended up shooting the boy.
- Biri evine gitmiş silahıyla kendini korumaya çalışırken, çocuğu vurmuştu.
He tried to play a bad boy image, and he did it well, because I think he really was one.
Kötü çocuk imajı yaratmaya çalışıyordu ve başarıyordu çünkü bence gerçekten onlardan biriydi.
As the bands get older, you know, it's like, "Boy, this isn't for me, you know. I want a hotel." They deserve it.
Gruplar yaşlandıkça "Of, bu bana göre değil Otelde kalmak istiyorum." diyorlar.
You know, the more he turns into his own person, the more he and I have this bond that continues to get stronger and stronger, and he's turning into a little boy, it's just tough being gone, and now we've got this newborn.
Kendi kişiliği oluştukça paylaştığımız o bağ gittikçe kuvvetleniyor. Küçük bir çocuğa dönüşürken etrafta olmamak zor. Şimdi bir de yeni doğan var.
It's an old friend in the syndicate and if I show up with a hard boy, I won't get in the front door.
Sendikadan eski bir arkadaşa gideceğim ve bu iri kıyımla gidersem kapıdan bile geçemem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]