English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's about that time

It's about that time translate Turkish

754 parallel translation
We believe that the Earth formed at this time also, and by a kind of indirect but very strong reasoning, it's believed that the Earth is also about 4,550 million years old.
Dolaylı ancak güçlü bir mantıkla Dünya'nın da bu dönemde oluştuğuna inanıyoruz. Dünya'nın da yaklaşık 4.550 milyon yaşında olduğu düşünülüyor.
See, here I am, I've been batting my brains out trying to figure out about that ring and you guys had it all the time.
Bakın, işte buradayım, beynimi patlatıyorum, o yüzük hakkında bir şeyler bulmağa çalışıyorum, oysa sizler bunu hep biliyordunuz.
Don't you think it's about time that you and I split 50-50 in something?
Bir şeyi 50-50 kırışmamızın vakti gelmedi mi sence?
It seems that once upon a time, there was a little boy... about your size, Timmy...
Bir zamanlar, küçük bir çocuk varmış senin boyunda Timmy...
It's about time you asked me that.
Ne zaman sorarsın diyordum.
It was about the time that Micky rang Netta's doorbell... and found that she'd disappeared.
saat yaklaşık Micky'nin Netta'nın kapı zilini çaldığı zamana... ve kaybolduğunun anlaşıldığı saate denk düşüyordu.
Well, it's no time to start talking about that now, Doctor.
Artık bundan söz etmenin zamanı değil, Doktor.
Well, since you put it that way, Mr. Holmes, there was a gentleman came in here about an hour after closing time.
Madem ki öyle, Bay Holmes, kapanış zamanından yaklaşık bir saat sonra buraya bir beyefendi uğradı.
Yeah, it's about that time.
Evet, uyku zamanı geldi.
That's the first time anyone said that about me and it's one of the few times when I am.
Bunu birisinin ağzından ilk kez duyuyorum ayrıca bu açık sözlü olduğum nadir anlardan birisidir.
Guess it's about that time.
Galiba vakit geldi.
It's about that time, ain't it?
Tam vaktinde, değil mi?
Well, it's just about that time, you night owls.
Yapamadı. İşte zaman geldi, gece kuşları.
It's about time I told you more about that Sefton guy.
Galiba size Sefton hakkında birkaç şey daha söyleme zamanım geldi.
That's impossible right this moment. You have to give me time to think about it.
Şu anda yapamam, bana zaman tanımalısın.
It's about time you wore something besides that old black velvet.
Karalar yerine farklı bir şeyler giymenin vakti gelmişti.
It's just about time for the sun to hit that vacant lot.
Güneşin o boş alana vurma zamanı yaklaştı.
I don't know if you left a call with the desk,... but it's about that time.
Girişe mesaj bıraktın mı bilmiyorum, ama vakit doldu.
Hey, Norman, look... it's about time you learn that girls want to do the same things as boys.
Hey, Norman, baksana... Kızların da oğlanlarla aynı şeyleri yapmak istediğini öğrenmenin vaktidir.
It's just all that nonsense you talk about every time we get together.
Ne zaman bir araya gelsek hep saçma sapan şeyler söylüyorsun.
Setsuko's happy too. It's about time that you approved.
Setsuko da çok sevinçli.
That's about the fourth time this summer it's broken loose.
Bu yaz ipinden dördüncü kez kurtuluyor.
You know, I bet that's the first time you've Joked about it.
Bahse girerim, bu konuda ilk kez espri yaplyorsundur.
It's about time you took that off your shoulders.
Bunu sırtından atmanın artık zamanıdır.
Well, now, Fairfield, wouldn't you say that it's about time he unpacked?
Ne dersin Farfield sence de bavulu hazırlama zamanı gelmedi mi?
Yes, yes, it's really high time that somebody did something about it, don't you think?
Ya, ya! Birilerinin bu konuda bir şeyler yapmasının zamanı gelmiş. Sizce de öyle değil mi?
It's about somethin that happened a long time ago, before you was even born.
Bu uzun zaman önce belki sen daha doğmadan önce olan bir şeyle ilgili.
I think it's probably about time that a Pollock involved himself in the future for a change.
Sanırım artık bir Pollock'ın, kendisini gelecekteki bir değişime dahil etmesinin vakti geldi.
It's about time I visited that mountain that Sampson gave away.
Sampson'un bağışladığı şu tepeye gitme sırası geldi. Miranda?
What isn't? Well, I know it's easy enough to figure out about a patient or a guy like me that's always hanging around all the time, but what about a stranger?
Bir hastayı ya da ortalıkta dolaşan benim gibi birini çözümlemenin kolay olduğunu biliyorum fakat bir yabancı olsaydı nasıl olurdu?
It's about that time, ain't it?
Vakit geldi sayılır, değil mi?
... and now I see a psychiatrist about five times a week, and he told me that, uh... well, he told me that I can't have sex except under certain conditions, and he said that it's a matter of time, it's a matter of time.
Şimdi haftada beş defa psikiyatrı görüyorum, o bana dedi ki bazı şartlar dışında cinsel ilişkide bulunamam. Bunun bir zaman meselesi olduğunu söyledi.
The way I see it, it's about time we got us a sheriff who can treat that jailhouse scum like they was meant to be.
Benim gördüğüm şekliyle, kendimize bir şerif bulmamızın tam zamanı o hapishane pisliklerine olması gerektiği davranacak birini.
Well... I think it's about time I paid a call on the gentleman who's responsible for renting that house.
Öyleyse evi kiralamaktan sorumlu adamı bir ziyaret etme zamanım geldi.
I think it's about time that Leo and I took a walk in the garden.
Bence, Leo'yla bahçede bir yürüyüş yapmamızın zamanı geldi.
I can let it go for two hours just thinking about that one time.
Sırf o ânı düşünerek iki saat geçiriyorum.
Well, what about the time they stole your cook's wooden leg out of that cat house in Bad Water and used it for firewood, you found him another?
Bad Water'daki evde aşçının tahta bacağını çalıp şömine odunu olarak kullandıklarını ne çabuk unuttun. Yeni bir tahta bacak bulabildin mi?
You see, that jived with something that I noticed about the body the first time I saw it and that bothered me.
Görüyorsun, cesedle ilgili bir şeye takıldım bunu ilk defa gördüm ve canımı sıktı.
E in the little time where I was educated in accordance with that ideal of a germanic empire, it did not have reason to think about Holland when it was in the school.
Kısa bir süre içinde, SS'in kafa yapısında büyük Alman imparatorluğu idealiyle yetiştirildim. Hollanda artık beni ırgalayan bir konu değildi.
It's about time you realized that.
Zamanının... ne kadar olduğunun farkındasın.
You know all this time that I've been away these ten years whenever I think of something, or talk about something the first thing I do is imagine it in print
Biliyor musun? Uzakta olduğum bunca zaman boyunca... yani tam olarak 10 yıl boyunca... ne zaman bir şey düşünsem ya da bir şey hakkında konuşsam... yaptığım ilk şey, onu basılmış halde düşlemektir.
- It's gettin'about that time, kid.
- Zaman geliyor, evlat.
Well, he said that she's young enough, so that she'll forget about it in time.
Çok genç olduğunu, zaman içinde, bunları tamamen unutacağını söyledi.
It's about that time.
Vakit geldi.
It's about time that people learn about their failures and my successes.
Zamanı gelince insanlar onların hatalarını benim de başarılarımı öğrenecekler.
I mean, when you think about it and consider that your feelings of love begin when you're about 10 and if you live to, say, 70 well, that's pretty limiting, because what chance is there that he'll be alive at the same time you are?
Demek istediğim aşkı düşünüp, onu hissetmeye başladığında 10 yaşında olsan ve diyelim ki, 70'ine kadar yaşasan bile bu çok sınırlı olur, çünkü onun da, seninle aynı zamanda yaşama olasılığı nedir ki?
It's about time someone taught that bitch something
Bu gerzeğe haddini bildirmenin vakti gelmişti.
If you don't find it, he won't do anotherblind thing, but in six month's time he'll say that he has told you all about it.
Bulamazsan başka bir şey yapmayacak, fakat altı ay sonra "Ben demiştim." diyecek, hepsi bu.
That was marvelous! It's about time!
Bu harikaydı!
And I think it's time that I was caught and tried the way he was. What are you talking about?
Ve sanırım benim de, onun gibi yakalandığım ve yargılandığım zaman geldi.
He started to talk about it all the time, even at night in bed, and I guess that's when the real problems started.
Sürekli ondan söz ediyordu. Gece yatakta bile... Asıl sorunlar o zaman başladı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]