It's all about you translate Turkish
2,148 parallel translation
You can make a logical argument - I completely understand it, in fact, I first was a co-author of a pamphlet about this in 1978 - which says abolish all faith schools, but I think you've then got to look at how that relates to what the population as a whole feel about faith schools.
Mantıklı bir itiraz yapabilirsiniz, bunu tamamen anlıyorum, aslında 1978 yılında ilkin tüm dini okullar kaldırılmalı diyen, bu konuda bir kitapçığın ortak yazarı oldum, ama sanırım bunun, inanç okulları hakkında bir bütün olarak halkın ne hissettiğiyle bağlantı şekline de bakmalısınız.
Just when you think, "Right, I know what India means, and I know what it's all about" This happened.
Hindistan'ın nasıl bir yer olduğunu iyi biliyorum diye düşünmüştüm işte başıma gelenler.
I mean, maybe it's not that bad, but all I know is, whenever you hear about Israel, it's problems.
Belki de o kadar kötü değildir, ama bildiğim bir şey varsa ne zaman İsrail'le ilgili bir şey duysam, kesin kötü bir şeydir.
It's about coming up here and seeing all the view. Knock that down, you'd still get a crowd up here.
Manzara için gelinir.
Well, I've been out all day, you know, seeing how the locals live, which is what it's all about.
Bütün gün dışarıdaydım, insanlar burada nasıl yaşıyor, onu görmeye çalıştım.
I'd say that's the most annoying thing about being in this place, just being hassled all the time, no matter where you are, no matter what time of day it is.
Burada olmanın en kötü tarafı ne zaman, nerede fark etmeksizin sürekli bir şeyler hakkında rahatsız oluyor olmanız.
It's all about you!
- Her şey seninle ilgili!
I was thinking about modeling it for you, you know, to inspire you, to help you with all this stress.
Onları giyip sana göstermeyi düşünüyordum, seni etkilemek ve tüm sıkıntılarını atmana yardım için.
- Oh, it's all about you, isn't it?
- Yani tüm olay sen oldu şimdi, ha?
It's been about you all summer.
- Bütün yaz seninle alakalıydı.
All that stuff you said about BTK and the hillside strangler, it's all in your head?
BTK ve Hillside katiliyle ilgili söylediklerinin hepsi aklında mı?
It's like it's all you ever talk about, Lily, and I'm sick of it!
Tek bahsettiğin konu bu oldu, Lily ve ben bıktım artık!
It's like the Channel Tunnel - lovely, it's all about your holidays, but imagine you saw a fucking huge baby come out of it.
Tünel gibi bir şey. Önce çok hoş, sana tatil dönemini hatırlatır ama oradan kocaman bir bebek çıktığını düşün.
Plus Zahra's getting a 3D TV, so it all makes sense, if you think about it.
Ayrıca, Zahra 3D TV alıyor. O yüzden, düşünecek olursan, ona taşınmam çok mantıklı.
It says something about the creation of the universe. It says even if the universe is created just out of pure energy, that because energy can be converted to matter and matter to energy, that you can get all of the stuff that we see in the universe from this pure energetic event.
Maddenin de enerjiye dönüşebildiğini, dolayısı ile bugünkü her şeyi yarattığını söylüyor.
It's not about the kind of bike you ride, it's all about control.
Kullandığınız motorun bu konuyla alakası yoktur, her şey "kontrol" la ilgilidir.
Did you read about it in the papers? You realize other people are going to be looking for her now, right? It's all right.
Gazetede okudun mu olayı. Başka insanların onu arayacağının farkında mısın?
That's not all you lied about, is it?
Söylediğin yalan bu kadar da değil, öyle değil mi?
Well, it's nothing to brag about if someone says you have no good points at all.
Evet, hiçbir yeteneğinin olmadığının söylenmesi övünülecek bir şey değil.
Anyway, it's like you told me all this stuff about you and you're really mature.
Neyse, Bana anlattığın şu şeyler, seni gerçekten olgunlaştırmış.
You're damn right, Harper, besides, It goes against tradition, and quite frankly, Is about all we got left.
Haklısın Ayrıca geleneklere karşı oluyor bu Gelenekten başka bişey yok elimizde.
But I... You know, I've read all the books about how you're supposed to talk about this stuff, and until it happens, nothing can prepare you for the day when your kid comes home crying after school because some lard-ass called him a science experiment.
Her ne kadar bu konuyla ilgili yazılmış tüm kitapları okusam da okulda ona "bilimsel deney" dedikleri için eve ağlayarak geldiğinde yeterince hazırlıklı olmanın hiçbir yolu yok.
P.S. You all knew that. " Think about it.
Bunu zaten hepiniz biliyorsunuz. "
It's, like, the relationship's in its first trimester, and you know, I knew you guys would get all serious about it and give me shit.
Yani, ilişki daha ilk üç ayında. Ve siz, yani... Böyle ciddiye alıp başımı şişireceğinizi biliyordum.
It's all been given to you - and you feel guilty about it!
Hep önünüze koyuldu ve bundan suçluluk duyuyorsunuz!
It's all about the love of birds for you.
Kuşlara olan aşkınla ilgili bir şey.
And if we could just get into that schism and just get in there and crack it open and really make people laugh and make them understand that, you know, we're all in this together and we have to have a sense of humor about ourselves.
ve biz ayrımcılığa değinsek ve gerçekten insanların gülmesini sağlasak ve bunları anlasalar herkesin anlaması lazım hep birarada olmamız gerektiğini ve ortak bir mizah anlayışımız olmasını.
I thought it's very interesting to know about what the Beatles do, because, you know, I come from an avant-garde background and all that and here they were making music in a way that was very different from what we used to do.
"Ona iyi davranmayalım." diyen... biri değildi. Çok iyi biriydi. Beatles'ın çalışma yöntemini görmek... ufuk açıcı oldu.
No, I mean, that's great, that you know all about it and will have lots of smart things to say.
Hayır, yani demek istediğim bu harika, bunun hakkında... konuşacak ve söyleyecek birçok güzel şeyin olması.
Now before you get all high and mighty on me about demanding why I'm talking to you about this during your wife's funeral, it's because Jo wouldn't have had it any other way.
Karının cenazesinde neden böyle bir şey talep ettiğim konusunda bana kızmadan önce Jo'nun da böyle isteyeceğini hatırlaman gerek.
Yeah, well, you get used to it because now it's all about you.
Alış o zaman. Çünkü her şey seninle ilgili.
I know it's all about who you know.
Kim olduğun hakkında herşeyi biliyorum.
This is not about me being an old lady and telling somebody what they should and should not do. It's about you all's life.
Bu benim yasli bir kadin olmamla alakali degil yada size hayatinizda ne yapmaniz gerektigini söylememle bu sizin hayatinizla ilgili
It's all about you!
Dünya senin etrafında dönüyor!
But the business aspect of the record company, it's all about fucking making money now and fucking wind this thing up, and you know, they could care less if it's gone tomorrow because they've got something coming up the fucking backside
Ancak kayıt şirketlerinin ticari yönü, şu an hep kahrolası parayı kazanmak ve işi hemen bitirmektir. Eğer yarın yoksanız onların umrunda değilsinizdir, çünkü her zaman yeni gelenler vardır, bunlar sizin yerinizi dolduracaklardır.
And I wrote down on this paper "Andy and Ed," just because I think about Andy all the time, and in the creative process, I always think about how lucky I am to still be able to, like, you know, go in my basement or, like, pick up a guitar and, like, write a song and then manifest it if I want, figure out how to, like, record it or whatever, and that...
Bu kağıda Andy ve Ed " yazdım çünkü sürekli Andy'i düşünüyordum, ve yaratma sürecinde her zaman bilirsiniz bodrumuma inip elime gitar alıp şarkı yazabildiğim için şanslı olduğumu düşünürüm ve sonra da istersem bunu dışa vururum, bunu nasıI kaydedebileceğimi çözmeye çalışırım...
It's like if Yosh would have told all of your friends about what a dedicated father you are, because you "encouraged" him to take the SAT's while in high-school.
Yoş'un tüm arkadaşlarına ne kadar kendini adamış bir baba olduğunu anlatmak için lisedeyken eğilim testine girmeye "cesaretlendirmeni" söylemesi gibi.
You know, Hendrix, Zeppelin, Townshend... Dharma, he takes a little from all of them, he mashes it all together into one fucking brilliant solo that says "This... this is what it's all about."
Hendrix, Zeppelin, Townshend Dharma'yı düşün, hepsinden birer parça aldı, birbirlerine harmanladı, harika ötesi bir solo yaptı ve onun için "Bu, her şey hakkında.", dediler.
It's like you don't care about this company at all.
Bu şirketi hiç önemsemiyor gibisin.
It's about the suffering of those you love because that's all you see in full detail. And there's nothing you can do to shut it off.
Sevdiklerinin acı çekmesiyle ilgilidir çünkü tüm ayrıntılarıyla gördüğün sadece budur ve önlemek için yapabileceğin hiçbir şey yoktur.
It was all about bringing you to a place of understanding.
Onları götürmek yerinde bir anlayış.
You can tell her all about what it's like to lose your parents.
Aileni kaybetmenin nasıl olduğunu ona anlatabilirsin o zaman.
Being punk isn't about how old you are, it's all about..
Punk'çı olmanın yaşı yoktur, o sadece...
At Woodside, it's all about who you know.
Woodside'de, mesele kimin nasıl tanındığıdır.
There are qualities about me you wish you could change but you can't,'cause I'm all grown up... but it's not too late for Luke.
Bazı yönlerimi değiştirmek istiyorsun ama yetişkin olduğum için değiştiremiyorsun. Ama Luke'u hâlâ değiştirebilirsin.
Look, if you like cigars, Cher, or the circus, it's all about Havana.
Eğer sigara, Cher ve sirkten hoşlanıyorsan hepsi Havana'da var.
All of you will write down what's important to you and what you want out of life, and then I, and I alone, will decide how we go about it.
Herkes yapmak istediklerini yazsın. Sonra ben oturacağım ve tek başıma karar vereceğim.
So it's all about getting inside of you, which starts with observing and noting.
Bu sizin içinize girmek demektir ki, gözlemlemek ve not almakla başlar.
I think there's something really great about a day where you're encouraged to just lay it all on the line and say to somebody, "I'm in love with you."
Bence bu gün hakkında muazzam bir şryler var. Cesaret alıp her şeyi önüne dizerek birisine "Sana aşığım" diyebilmek.
It's all about taking vegetables and hiding it in food so that you can trick kids into eating what's good for them.
Sebzelerden ve çocuklar kendilerine yararlı şeyler yesin diye yiyeceklerin arasına saklamaktan bahseder.
♪ I'm gonna show you what it's all about. ♪
* Ne olduğunu göstereceğim sana *
it's all right 8832
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49