It's all good translate Turkish
3,695 parallel translation
It's all good.
Her şey yolunda.
So that was all wonderful, but- well, it's all good then, isn't it?
O yüzden her şey mükemmeldi ama... Ee, iyi değil miydi her şey?
If I could take just a moment to say how thankful I am to the good lord for giving me a beautiful wife, two fine boys, a table filled with fine food, and a stomach big enough to fit it all in.
Bir dakikamızı ayırıp tanrıya bana güzel bir eş, hayırlı iki evlat yemek dolu bir masa ve hepsini sığdıracak kadar büyük bir karın verdiği için ne kadar minnettar olduğumuzu söyleyelim.
We're all human. As roommates, it's good that we can all be comfortable around each other.
Ev arkadaşı olarak birbirimizin yanında rahat takılmamız güzel.
Yeah, no... it's all good- - didn't really want kids anyway.
Çocuk istemiyordum zaten.
It's all good.
Sorun yok.
Hey, it's all good.
- Ne demek.
Yep, and it's good to put all those troubles behind us.
Evet, tüm bu sıkıntıları arkamızda bırakmamız iyi oldu.
Okay, yeah, that sounds good, let's do it. Yes, okay. All right, good.
- Tamam, evet, kulağa hoş geliyor.
It's good, all we got to do is find George P.
Bu iyi, tüm yapmamız gereken George P'yi bulmak.
It's for the good of all of us.
Hepimizin iyiliği için yapıyorum.
Yeah, it's all good.
Evet, her şey iyi. Neden sordun?
I had to water down the cocoa'cause we're low on milk, and don't eat the snowman cookies'cause they're rank for some reason, but it's all good'cause we are gonna watch "White Christmas"!
Kakao için su koydum çünkü sütümüz kalmamış ve kardan adam kurabiyelerinden yemeyin..... çünkü bazı sebeplerden dolayı bozulmuş ama sorun yok çünkü Eğlenceler Oteli'ni izleyeceğiz!
Is it all right to do something wrong for a good reason?
İyi bir neden uğruna yanlış bir şey yapmak doğru olur mu?
It's all good.
Tamamdır.
So it's all good then?
Hiç sorun yok o zaman, öyle mi?
Now, it's all well and good to know the security plan.
Şimdi, her şey güzel ve güvenlik planını öğrenmek iyi oldu.
Look, man... if you don't want to be my sponsor, it's all good.
Bak dostum... Eğer benim sponsorum olmak istemiyorsan, sorun değil.
It's all good, man.
- Sorun yok, dostum.
It's all good, Alex.
Her şey yolunda, Alex. Tamam mı?
So, it's all about good grammar and elocution lessons. I should join the Tories, is that what you're saying?
Yani olay tamamen iyi gramer ve diksiyon ile alakalı.
All right, yeah, I got to get this back to the restaurant, but it's good to...
Benim de bunları restorana götürmem gerekiyor. Seni görmek...
Yeah, it's all good.
- Evet. Evet uyar.
No, It's all good.
Bir şey olduğu yok.
I can tell it's gonna be a really good experience for all you guys.
Hepiniz için çok iyi bir deneyim olacağını görebiliyorum.
All right. It's a good choice, ain't it?
- İyi seçim, değil mi?
There's fireballs. There's action. It's all good, "24" kind of stuff.
Patlamalar, aksiyon, 24'teki tüm güzel şeyler var.
It's all well and good to call yourself a dragon... but can you fly?
Kendine ejderha demeyi biliyorsun... peki uçabiliyor musun?
- Hi. Good luck. - It's all right?
- İyi şanslar.
No, it's all good.
Yok, her şey yolunda.
It's so good to see you after all these years! "
Seni yıllar sonra görebilmek çok güzel!
Good teachers, lame teachers, the boring reading, all of it.
İyi hocalar, kötü hocalar, sıkıcı dersler, hepsinden.
It's good, I'll be all right.
İyi, iyi olacağım.
Yeah, yeah, it's all good.
- Yok, her şey harika.
It's all good. It's all good.
Her şey yolunda.
- Eh, it's all good.
- Sorun yok, tamam.
You got it. It's all good.
- Oldu işte, tamam.
But, you know, it's all well and good, We're having a good time.
Ama her şey iyi ve güzel. İyi zaman geçiriyoruz.
Well, it started the moment that, um, I realized that all the good things in my life could never fill this void that's always been there.
Pekala, tüm bu olaylar başladığında, fark ettim ki hayatımdaki tüm bu iyi şeyler aslında bir boşluğu doldurmamış. Her zaman oradaymış.
It's all good.
Sorun değil.
It's all good, Dad.
Bitti baba.
It's all good.
Geçti.
That's all right, I gave it up. Good man.
- Yok, bıraktım ben.
It's all good.
Herşey yolunda.
But it's all good.
Ama her şey yolunda.
It's hard for us teenagers to try to be healthy'cause you see all your friends eating fattening chili cheese fries and nachos and all this fattening fried chicken and all these fattening, greasy foods, and they're skinny, and they look good.
Biz gençlerin sağlıklı kalması zor. Çünkü arkadaşlarını bir sürü kilo aldıran cipsler, kızartmalar, çerezler ve kilo aldıran yağ dolu kızarmış tavuk ve daha bir sürü yağlı yemekler yerken görüyorsun. Onlar zayıflar ve iyi görünüyorlar.
So, what, are you going to give it all up again, the only thing you're good at?
Şimdi iyi olduğun tek şeyi tekrar bırakacak mısın?
It's all for the good.
Böylesi hepimiz için iyi.
It's just good to remember it, that's all.
Arada hatırlamak iyidir.
It's like we all want to be famous, even though we're not good at anything. Precisely.
Sanki hepimiz ünlü olmak istiyoruz hem de hiçbir konuda iyi olmamamıza rağmen.
It's all good.
Anlayabiliyorum.
it's all right 8832
it's all in your head 59
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56
it's all the same to me 49
it's all in your head 59
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56
it's all the same to me 49