It's all in here translate Turkish
875 parallel translation
It's not that I've got hatred in my heart, but that I'm the law out here, that's all.
Bunu sadece onlardan nefret ettiğim için yapmıyorum.. ... burada kanunu ben temsil ediyorum, hepsi bu.
It's all closed in down here.
Burası sisle kaplı.
Supposing I consent to all this... and supposing even that Mr. Sande... doesn't one day take it in his head to blackmail you... what if some other party should get up here and stumble over your secret?
Diyelim ki buna razı oldum... ve diyelim ki Bay Sande... günün birinde size şantaj yapmayı kafasına koymayacak... ya başka bir ekip buraya gelip sırrınızı keşfederse?
But all have found here in Canada... the security... the peace and tolerance and understanding... which, in Europe... it is your führer's pride to have stamped out.
Ama biz Kanada'da... güvenliği... barışı ve hoşgörüyü ve anlayışı bulduk... Lideriniz Avrupa'da... bunları engellemekten durur duyuyor.
Here's the funniest angle of it all. Soon as Nick frames Paul Madvig, he'll let The Observer go bankrupt. You see, he doesn't want to be a publisher.
En tuhafı da şu Paul Madvig'e attığı iftiradan sonra Nick "The Observer" in iflâsını isteyecek.
Well, I don't know the real lowdown, but it's all here, including, I suppose, what Amir proposes to do about it.
İşin iç yüzünü bilmiyorum ama hepsi burada yatıyor, herhalde Emir'in bu konuda ne yapmanı önerdiği de.
It's all dead in here.
Hepsi burada bitti.
- It's all in here, my pet.
Hepsi burada sevgilim.
Well, it's all over... but we're being kept here in Germany in the army of occupation.
İşte bitti. Ama Almanya'da İşgal Ordusu'nda tutuluyoruz.
All written here in writing, it is.
Her şey el yazısıyla burada yazıyor.
- It's all in here.
- Hepsi bu kadar.
- It's just stuffy in here, that's all
- Karıştırdın, hepsi bu.
From here on in... if I want to live alone all by myself, it's nobody's business but my own.
Bundan böyle tek başıma yaşamak istiyorsam, bu benim bileceğim bir şey. Kimse karışamaz.
It's all in here.
Hepsi bunun içinde.
Oh, here's all about it in the paper.
O konudaki her şey burada gazetede.
But, if you shoot me down, let's have it clear, in front of all these men. You're not here to get Julie Maragon out.
Ama beni vurursan, tüm bu adamların önünde şunu açıklığa kavuşturalım, siz Julie Maragon'u almak için burada değilsiniz.
I want you all right here when he pulls whatever it is he's got in mind.
Sizlerin burada sağ kalmanızı istiyorum. Onun istediklerini gerçekleştirmeyin.
There's another thing now if we're all going to be in here three or four days, close together like it might be a good idea if a certain party, not to mention no names was to do what he said he'd do.
Bir şey daha var. Hepimiz üç dört gün burada burun buruna kalacaksak... ismi lazım olmayan birinin yapacağını söylediği şeyi yapmasında... fayda var.
A man may be living in Belev or Zhizdra and he isn't bored, but as he comes here, all you hear is " Oh, it's boring!
Bir adam, Belev ya da Zhizdra'daki yaşamından sıkılmış olabilir, ama buraya gelir ve söylenir : "Oh, sıkıcı! Oh, toz var."
It's all here, what time your plane leaves and lands in Maui.
Hepsi yazılı, uçağın kalkış ve Maui'ye iniş saati.
Now it's all here in my book.
Artık hepsi benim kitabımda var.
It's all here in the cards, see.
Sana söylememe gerek yok.
It tickled and itched all over, that's why you're standing here now at seven o'clock in the morn!
# Her tarafın kaşınır ve gıdıklanır, bu yüzden buradasın şimdi # Saat sabahın 7'sinde
All right, let's get it in here.
Tamam, hadi içeri getirin.
Well, it's amazing that a person can come in here and sit down, and in a couple of hours you know all about'em
Bir kişi içeri giriyor ve bir kaç saatte onlar hakkında her şeyi biliyorsunuz. Tam öyle değil.
It's all right. Can cross in safely here.
Buradan emniyetli bir şekilde geçilebilir.
I galloped all night loqg to make it here for you and Ben s sake...
Senin ve Ben'in hatırına, buraya gelmek için bütün gece dörtnala at sürdüm.
Here, it's all in order.
İşte evraklar burda.
It's all set for Tuesday, here in Bridgeville.
Hepsi salı gününe ayarlandı, burada, Bridgeville'de.
- It'll all fit in here ; it's top-class excrement.
- Buraya sığar. - Birinci kalite dışkı.
It's a bit strange in here with the furniture all gone.
Burası biraz garip, tüm mobilyalar gitti.
For today's first Royal Buzkashi on the field of Bagrami here in the capital city of Kabul by order of His Majesty the King whichever chapandaz among you shall carry the headless calf around the blue flag and deposit it back here in the circle of justice shall receive the king's pennant thus signifying that he is the master chapandaz of all of Afghanistan.
Bagram alanında gerçek bir buzkaşi burada, başkent Kabil'de, Kralımızın himayelerinde kendi illerinin kıyafetleri içindeki çapandazlar kesik keçiyi adalet halkasından alacaklar mavi bayrağın çevresinden geçtikten sonra yeniden adalet halkasına getirecekler... Kesik keçiyi kralın bayrağı altına kim getirmişse o, Afganistan'ın en büyük çapandazı onurunu kazanacak.
What does count is Mr Brimmer's actions, coming here tonight, trying to get rid of that thing and doing it all in front of witnesses.
Göz önüne aldığımız Mr Brimmer'in davranışları, bu gece buraya gelmesi, bu şeyden kurtulmaya çalışması ve bütün bunları tanıkların önünde yapması.
It's all here, Maria, in this book.
Hepsi burada Maria, bu kitapta.
But it's all here in the military records of war casualties...
Ama askeri kayıtlarda savaş kayıplarının hepsi var...
- It's very hard to think in here with all this noise!
Kitaplar kamp kütüphanesine konulacaktır.
He barged right in here the other day and smashed it all to smithereens.
Geçen gün bir hışımla içeri girdi ve hepsini tuzla buz etti.
I brought it just to show you all it's a pleasure to be doing business with you here in Northfield.
Bunu buraya getirmemin sebebi Northfield'de sizinle çalışmanın ne büyük bir zevk oduğunu göstermek.
Anyway, Lieutenant, it's all in here.
Her neyse, Komiser, burada başka bir şey yok.
- It's all blocked up in here, you know?
- Sadece, bilirsin, bir tür bağlılıktı.
Maybe it's because of all these lights... but the night is scarier here than in the country.
Belki de tüm bu ışıklar yüzündendir... ama gece burada köydekinden daha korkutucu.
It's a first in cloning, and we can all get the hell outta here.
Bu da klonlamada bir ilk. Ardından hepimiz buradan kaçıp kurtulacağız.
and there is brawling in bars, there is indecency in public places, and there is corruption of the young, and now I see it all stems from here - it stems from the filth taught here in this very schoolroom.
Barlarda kavga, halka açık yerlerde ahlaksızlık, ve gençlerde yoldan sapma var. Görüyorum ki hepsinin kaynağı burası. Hepsi sınıfta öğretilen pislikten kaynaklanıyor.
It's all up here in my head.
Her şey burada, kafamın içinde.
It's being cooped up in here all the time, taking baths and drinking Cokes.
Sürekli burada tıkılı kaldığın için sürekli banyo yapıp, kola içiyorsun.
Or two, she's sitting here and the film breaks and all by herself she sits here for 11 minutes and she watches a white screen and then she decides to go in there and she fixes it.
İki, burada oturuyor ve film kopuyor ve yalnız başına burada 11 dakika oturuyor ve beyaz ekrana bakıyor, sonra oraya gitmeğe ve onarmağa karar veriyor.
It's a big day here... when all the kids get dressed up in costumes and masks... and go around to all the houses... and shout, "Trick or treat!"
Buradaysa, kostüm ve maskeli çocukların kapı kapı dolaşıp "Şeker ya da Şaka!" diye bağırdıkları büyük bir gündür.
It'll be great, because all those Ph.Ds. are in there discussing... modes of alienation, and we'll be in here quietly humping.
Bütün o profesörler içeride, kırk türlü yabancılaşmayı tartışıyorlar ve biz burada onların tersine bir iş yapıyoruz.
Golly, Miss Lane, it's too bad Mr. Kent wasn't here to see all this.
Bayan Lane, Bay Kent'in burada olmaması ne fena, her şeyi kaçırdı.
When you're due in my court at 3, I expect you here at that time. Yes, Your Honor. All right, let's get on with it.
Sizi saat üçte bekliyorsam zamanında gelmenizi isterim.
I'd be remiss in my duty if I didn't do all in my power to see to it that you take every advantage of what we have to offer here.
Diğerleri ile birlikte olmak için mi? Yapmazsan görevini yerine getirmezsen ihmalkarlık etmiş olursun. Burada sunduklarımızdan yararlanmalısın.
it's all right 8832
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56